1. Anasayfa
  2. Düşünce

Lam ile Elif’in Aşkı

Lam ile Elif’in Aşkı
0

Lam, Elif’e âşık oldu ve tüm âşıklar gibi maşukuna hâlini arz etti. Elif de Lam’ın aşkına karşılık verdi… Kitaplarımızda artık yeni bir aşk doğdu… Bu aşk YOKLUK aşkıydı… Çünkü sonu HİÇ olmaktı… LA olmaktı. Elif, Lam’ın aşkına karşılık vererek ikisi birlikte hiçliğe yolculuk edip LA’yı oluşturup her şeyi reddettiler. Varlıkta yokluk, yoklukta hiçlik ve hiçlikte var olma yolculuğuydu Elif ile Lam’ın aşkı…

Bir olmak için önce kendi benliklerinden vaz geçeceklerdi, kendilerinden vaz geçeceklerdi ki bir potada birleşebilsinler… Varlık için önce yokluğu tatmaları gerekirdi… Yok olmadan yeni bir bedende ve yeni bir kimlikte var olamazlardı… Şunu da biliyorlardı ki yok olmanın tek yolu bir olmaktı… Bir olunca LA’yı oluşturuyorlardı…

Elif ile Lam birbirini bütünlerler ve sarılıp kucaklaşırlar…

Onların sarılıp kucaklaşmaları La’yı meydana getirir. La ile her şeyi reddederken aslında bir olurlar. Sarılıp sarmalarken bir olup, La’ya ulaşmak Lam Elif’in alamet-i farikasıdır…

Sarılıp sarmalarken hiç olmak, hiçlikte varlığa ulaşmaktır…

Elif, Lam’a muhtaçtır, çünkü elif illetlidir, hastadır… (Arapçada illet (hasta) adı verilen harfler vardır. Bunlar elif, vav ve ya’dır) Onun illetinden kurtulması için Lam’la bütünleşmesi, sarılması ve bir olması gerekir.

Elif, illetinden kurtulup Lam’ın salimliği ile selamete ulaşıp yeni bir varlıkta kemale erişir. Artık elif değil lam elif olmuştur. Selamete ulaşmak için hiçlikte yok olmak ve başka bir bedende yeniden doğmak gerekir. Lam ile elif bir olunca hiç (la) olurlar… HİÇ’likte kemal bulurlar.

Lam ile bütünleşen elif, lam elif olup kemale erer. Demek ki her La’nın gönlünde bir Elif vardır. Hatta La olmak için Elif’i bulmak gerek.

Lam ile elifin bir araya gelmesi için TEVAZU konağından geçmeleri gerekir. Lam, Elif’in önünde boyun büker ve Elif de Lama karşılık verip boyun büker. Birbirlerine karşı tevazu içine girip boyun bükünce sarılıp sarmalaşarak bir olurlar.

Lam, ayağı ile Elif’in ayağına dolanır ve onu kendine sımsıkı bağlar… Yoksa Elif kaçacak ve hiçliğe ermeyecektir. Çünkü Elif ürkek bir ceylan gibidir hem isteyen ama hem de ürküp kaçan bir ceylandır. Lam’ın hiçliğe yani la’ya ulaşması için Elife dolanması gerekir. La diyecek Elif’ten başka her şeyi reddedecektir. Elif onun gayri iken şimdi ayni olacaktır.

Lam, Elif’in ayaklarına dolayıp kendisine bağladığında MERHAMET durağına ulaşırlar.

İkisi avuçlarını göğe kaldırır ve göklerin sahibinden merhamet dilenirler.

Merhamet, hiçliğe giden yolun en önemli durağıdır. Merhamet durağında merhamet dilenir Elif ve Lam… Hiçlik ile vuslata erirler, bir olurlar, kemale ulaşırlar…

ELİF evvel iken, lam elif olunca ilk olmaktan çıkar… Artık önden giden değil arkalardadır. Hatta çoğu zaman varlığı bile görünmez… Çünkü o HİÇ olmuştur… Alfabedeki varlık ve yokluğu çok da önemli değildir.

Elif, baş olmak, öne geçmek isterse bunun bedelini Lam’dan ayrılmakla öder. Ya baş olup öne geçecek ama yalnız ve tek kalacak ya da Lam’ın koynunda bir olacak ama önceki mevkiini kaybedecektir. Elif için büyük bir tercih ve büyük bir imtihan…

Lam içinse Elif ile olmak büyüklenmek ve şereflenmektir ama Lam Elif’le birlikteliği sayesinde Elif’i illetinden de kurtarmış olacaktır fakat o da mevkiini kaybedip hiç olacaktır…

Lamelif artık şöyle der: Bir yanım tevazuyla eğilmiş, bir yanım elif gibi dimdik ve asil…

Araştırmacı-yazar. 31 Aralık 1968 tarihinde Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdu. Aslen Diyarbakırlıdır ve ülkemiz alimlerinden merhum Muhammed Emin Er'in oğludur. Babasının yanında dinî ve Arabi ilimler okuyup ilmî ve amelî icazet aldı. Gaziantep'te Aliye Ömer Battal İlkokulu (1981) ve Gaziantep İmam Hatip Lisesi (1984)'ni, sonra Ankara Mimar Sinan Lisesini (1988) bitirdi. Daha sonra Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ve Medine İslam Üniversitesi Arap Dili Bölümünde yüksek öğrenim gördü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İslam Tarihi ve Sanatları bölümünde "İslam Tarihi ve Sanatları / Emeviler Döneminde İlim" konulu teziyle master programını tamamladı. Yüksek tahsilinin ardından çeşitli okullarda öğretmen ve idareci olarak görev yaptı, özel sektörde kendi işiyle meşgul oldu. İbrahim Halil Er'in ilk yazısı 1986'da Edebiyat dergisinde yayımlanan bir kitap tanıtımıydı. Sonraki yıllarda yazıları; Millî Gazete, İstiklal Gazetesi, Milat Gazetesi ile Anadolu Gençlik, Genç İstikbal, Gülistan ve Milli Şuur dergilerinde yer aldı. Hedef Radyo ve Kanal 5 Televizyonunda Programlar yaptı. Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi, Öğ-Der, Şuurlu Öğretmenler Derneği (Yönetim Kurulu), Öz-Der, Özel Öğretim Derneği (Yönetim Kurulu), Tarih ve Strateji Derneği (Başkan), Muhammed Emin Er İlim Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Başkan) üyesidir. Evli ve Muhammed Emin ile Erkam Tuna’nın babasıdır. Hayatını ve çalışmalarını Ankara'da devam ettirmektedir. ESERLERİ: Cennet Doğuda Bir Yerdedir (Geçmişten Günümüze Haçlı Seferleri) (2006), Siyasal İslam Düşüncesinin Doğuşu (2016), Peygamberimizin Eğitim Metodu (2011), Çanakkale’ye Can Verenler (2013), Ümmetin Dirilişi Çanakkale (2014), Son Osmanlı Alimi (2014), Seyda Muhammed Emin Er Hoca ile Söyleşiler (2016), Öykülerle Osmanlı Padişahları 1-2 (2015), Selahaddin Eyyubi (2017), Hz. Muhammed’in Mektupları ve Diplomasi (2017), Asım’ın Nesli (2017), İstiklal Marşı ve Mehmet Akif (2015), Çad Bir Orta Afrika Devleti (2020).

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir