Bizimle İletişime Geçin

Kitap

M. Kayahan Özgül’den Sekmeler

Bazı kitaplar çıkmadan evvel okurun zihninde tasarlanıyor. Bir icadı görünce; “…ben daha evvel düşünmüştüm bunu.” der bazıları. İşte aynen öyle ben de M. Kayahan Özgül Hoca’nın “Seke Seke Ben Geldim” serisini görünce öyle dedim. Yanlış anlaşılmasın böylesi bir kitabı ben yazacağım diye tasarlamış değilim. “Bu muhtevaya sahip kitaplar bulsam da okusak.” dedim. Çünkü benzerlerini görmüş ve pek sevmiş idim.

EKLENDİ

:

Bazı kitaplar çıkmadan evvel okurun zihninde tasarlanıyor. Bir icadı görünce; “…ben daha evvel düşünmüştüm bunu.” der bazıları. İşte aynen öyle ben de M. Kayahan Özgül Hoca’nın “Seke Seke Ben Geldim” serisini görünce öyle dedim. Yanlış anlaşılmasın böylesi bir kitabı ben yazacağım diye tasarlamış değilim. “Bu muhtevaya sahip kitaplar bulsam da okusak.” dedim. Çünkü benzerlerini görmüş ve pek sevmiş idim.

Sekmeye başlarken şunları söylemiş Kayahan Hoca; “…edebiyat gibi pek çok kişiye gülünç ve boş gelecek bir alanda kafa yormak, mesai harcamak için büyük bir iştiha duyuyor ve tatmini için hayatımın büyük kısmını ayırıyorum.”

Tam burada aklıma Rıdvan geliyor. Eski futbolcu ve şimdilerde yorumcu Rıdvan. Maçlardan sonra yorum yapmasını her seyrettiğimde aklıma gelir; yahu bu adam futbol gibi boş beleş bir meseleyi nasıl da iştahla yorumluyor. Ve mesela, “herkes işine baksın top peşinde koşmayı bırakın.” demiyor. Aksine hırsla, iştahla futbola sarılıyor. Futbol bile böyle yorumlanıyorsa edebiyatla uğraşmak nasıl boş gelebilir. Diyeceğim o ki Kayahan Hocam kendine haksızlık etmesin. Edebiyata boş uğraşı demek cahil kısmına mahsus bir rezilliktir.

Hoca’nın kendini eleştirisi bitmiyor ve kısa yazamadığından, makale diye başladığı pek çok çalışmanın kitap hacmine ulaştığından dertlidir. “Hoca ne yazsa biz okuruz.” diyenler olabilir ama Hoca’nın birikmiş malzemesi artık yaza yaza içinden çıkılacak hali çoktan geçmiş. “…yavaş yavaş içine gömülmeye başladığım ve neticede beni de yutacağından korktuğum malzeme yığınımı daha kestirme bir yoldan eritmeye çalışacağım.” diyen Hoca en doğru metodun fragmanlar şeklinde yazmak olduğunu söylüyor.

İşte ben de işin bu kısmına vurgunum. Fragmanlar şeklinde yazılmış her şey pek hoşuma gider. Derinlemesine okumadan evvel tadına bakmak ve ağzım sardı, tadını sevdiysem ileri okumalar yapmak bana göre pek verimli bir çalışma usulüdür. Zaten Hoca da şöyle der, “Baudrillard fragmanı kırık aynaya benzetmekle haklı; onda, yazmak istediğiniz konunun tamam endamını gösteremezsiniz. Kısa notlarla okuru haberdar eder, dikkatini tetikler, merakını depreştirir, ucundan koklatır ve çekersiniz.”

“Bu malzemeler neymiş?” derseniz;  nadir belge, okuma notu, geliştirilmemiş ham bir düşünce, hatıralar, zamanında verilmemiş soğumaya bırakılmış cevaplar…bütün bu malzeme kitap boyunca etrafınızda uçuşuyor hangisi ilginizi çekerse onun peşinden kanatlanmak serbest.

Kitabın kapağı maksada hizmet ediyor tamam ama Kayahan Hoca’nın fotoğrafı ve minicik yazılmış özgeçmişi olmamış. Ne olurdu Hoca’nın fotoğrafı daha büyük ve özgeçmişi daha ayrıntılı olsaydı. Böyle olması kimin tercihi acaba?

Kitabı okurken not almaya çabalamıyorum. Not almaya başlarsam Hoca’yı yutma tehlikesi olan malzemenin beni de yutmasından endişe ediyorum. Ben bilgi kırıntılarına değil de bu yazıları okuyup unuttuktan sonra bende bırakacağı tortuya talibim. Çünkü okumak bence bir bulut inşa etmek gibi. Bilgi, his, hayal, rüya ve türlü malzemeden müteşekkil bir bulut inşa ediyorsunuz okuyarak. Sonra o bulut gideceği yeri biliyor. Bazen yoğunlaşarak yaşamaya devam ediyor bazen seyrekleşiyor. Üst üste birikmiş bulutlar ne vakit yağmur olur ve nereye yağar meçhul.

Sekmeler’i kaleme aldığı için Hoca’ya müteşekkirim. Tam benlik bir çalışma olmuş. Ben keyifle okumaya devam edeceğim. Size de güzel bir eser tavsiye etmenin bahtiyarlığı içindeyim vesselam

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar