Din ve Hayat
Maneviyat İklimi: Üç Aylar
Yol belli, yolcu bilinen; yol ve yolcunun sahibi gözleyen. Aslında tüm seferlere hazırlık yol gözükünce başlar. Yolun ve yolculuğun farkına varmaktır üç aylar. Ertelenmiş hazırlıklara hız vermek, fırsatları bohça yapıp yükün sahibine sunmaktır. Herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna bakmalıdır. Öyle buyurur Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.”(Haşr, 59/18)
EKLENDİ
-:
Yazar:
Ömer Menekşe, Doç. Dr.Rabbimizin bize sunduğu en büyük nimetlerden biridir zaman… Çoğu defa nasıl geçtiğini anlamadan hızla tükeniyor… Her gün ömür takvimimizden bir yaprak kopuyor… Her gün biraz daha yaşlanıyoruz… Öteler ötesi âleme doğru süratle koşuyoruz. İnsanoğlu her fani gibi kaybolmaya, bir sonbahar yaprağı gibi solmaya mahkûm…
“Zaman durmaz, ömür akan bir sudur,
İnsanoğlu yerli değil, yolcudur”
Zaman; durmadan akıp giden bir çağlayan âdeta… İnsanlar da geceler ve gündüzler içinden akar… Nereye? Kur’an’ın belirttiği “O gün’e… “insanların dünyada yapıp ettiklerinin kendisine gösterilmesi için kabirlerinden çıkarılacağı”, (Mearic, 70/43; Âdiyât, 100/9) “Herkesin kazancının kendisine eksiksiz geri verileceği ve hiç kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı’’ (Mü’minun, 23/62) “Kalblerde gizlenenlerin ortaya çıkacağı”, (Âdiyât, 100/10) “Yüzlerin kararacağı veya ağaracağı” (Âl-i İmrân, 3/106) “O gün”e… Âhiret gününe!..
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) zamanın önemini belirtirken,
“İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” buyurarak “İnsanların en çok gaflet içinde olduğu nimet” (Buharî, “Rikak”, 1) ifadesini kullanmıştır. Bu hadis-i şerif bizlere zamanın ne büyük bir ihsan olduğunu hatırlatırken, kıymeti bilinmediğinde geri dönülmez şekilde heba olup gideceğini vurgulamaktadır.
Zamanın farkına olmak, onu ebedi hayat için sermaye yapmak tüm müminler için sorumluluktur. Ne var ki bazen bu sorumluluğumuzu unutup, dünya gailelerine ya da fani zevklere aldanıp vakitlerimizi heba edebiliyoruz. Bu halden kurtulmak, kendimize gelip özümüze dönmek için bir uyanışa, hatırlayışa, silkelenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Bir fırsat ya da vesile bulup, yanlışlarımızdan dönmeyi arzuluyoruz.
İşte böyle bir başlangıç için Yüce Mevlâ bizlere bazı kutlu zamanlar bahşetmiştir. Kulluk şuurumuzu yeniden hatırlamak, Rabbimize yönelmek için özel ve seçilmiş vakitler…
Bir kere her günün gündüzünü ve gecesini kapsayan beş vakit, çok özel bir an olarak tahsis edilmiş. Müslüman olmanın temel şartlarından ve “dinin direği” olan namaza durduğumuzda günün o namaza denk düşen kısmını çok çok özelleştirmiş olmaktayız… Ayrıca davet ettiğimiz “teheccüd” namazı, gecelerimize daha da bir anlam kazandırmakta…
Cumalar özel…Her yılın bir ayı demek olan Ramazan günleri özel…Ömürde bir kere içinden geçip iliklerinize kadar hissedeceğiniz Hac günleri özel.
Bütün bu özel günler içinde bir de özel geceler var… Zamanı değerlendirmek, ömrü boşa geçirmemek için müstesna bir fırsat olan geceler… Akıp giden zamanın önemli durakları olan ve içinde kandilleri barındıran… Işıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevi feyziyle de bunalan gönüllerimizi aydınlatan, zihinlerimizi berraklaştıran…Mübarek gecelerle dolu Üç Aylar…
“Geceyi ihya etme”nin “gündüz tutulan oruç”la birleştiği mübarek gün ve geceler… Birbiri ardına açılan rahmet ve mağfiret kapıları olan Recep, Şaban ve Ramazan ayını içinde bulunduran, Regâib Kandili’yle başlayan, Miraç ve Berat ile devam eden, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’yle zirveye ulaşan, Ramazan Bayramı’yla da maddî ve manevî alanda “bayram”a dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma ayları…
Üç aylar… Bizim için bir fırsatlar silsilesi adeta…
Yaratılış gayemizi düşünmemiz, Yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için bir fırsat…
Sanal dünyanın sosyal paylaşım platformlarında harcadığımız enerjiye rağmen paylaşmayı neredeyse unutur hale geldiğimiz bir zamanda sorumluluklarımızı yeniden hatırlamak için bir fırsat…
Hayatı soluk soluğa yaşarken unuttuklarımızı hatırlamak, sükûnetin ferahlatıcı etkisini duygu dünyamıza taşıyan ibadetlerle ruhumuzu zenginleştirmek için bir fırsat…
Gündelik hayatın karmaşası içerisinde bunalan ve daralan ruhumuzun inşirahı; genişliği ve ferahlığı için bir fırsat…
Her şeyden öte arınmak için eşsiz bir fırsat…
İşte günahlarla kararan yüreklerimizi, merhametten yoksun paslı vicdanlarımızı tövbelerle ve pişmanlık gözyaşlarıyla arındırıp, tertemiz bir hale getirebilmek için önümüzden akıp giden rahmet pınarıdır Üç Aylar…
Her gün ömür takvimimizden bir yaprak koparken, süratle ömür sermayemiz tükenirken, akıbetimiz olan ölüme hızla koşarken, şu fani olan hayat yolunda, dünyanın ötelere bir hazırlık yeri olduğunu idrak etmek, asıl ve ebedî olan ahiret yurduna hazırlanmak ve az zamanda çok kazanma vaktidir Üç Aylar…
Kalan günlerimizin, yaşayıp geride bıraktıklarımızdan daha az olabileceğinin idraki içinde hayırlı işlerde yarışmak, faydasız uğraşlardan kaçınmak, günahlara dur deyip, sevaplarla buluşmak zamanıdır Üç Aylar.
Zamanı yaratan ve ona hükmeden Allah’a hamdolsun, bizleri yeniden bu kıymetli zamanlarla buluşturdu.
Üç Aylar müminler için ruhen, fikren ve bedenen bir tazelenme ve toparlanma dönemidir. Değeri büyüktür.
Elbette tüm mekânlar Allah’ın, tüm zamanlar Allah’a aittir. Ancak yaşanılan telaşlar, peşinden koşulan hazlar yaratıcı ile münasebetleri gözden geçirmeye fırsat bırakmayabilir. Üç aylar mevsimi kazançların ve kayıpların gözden geçirildiği zaman ve zemin olur.
“Rabbinizin mağfiretine ve cennetine koşun.” (Âl-i İmran, 3/133) çağrısına kulak verip genişliği gökler ve yeryüzü kadar olan cennete talip olunur.
Yol belli, yolcu bilinen; yol ve yolcunun sahibi gözleyen. Aslında tüm seferlere hazırlık yol gözükünce başlar. Yolun ve yolculuğun farkına varmaktır üç aylar. Ertelenmiş hazırlıklara hız vermek, fırsatları bohça yapıp yükün sahibine sunmaktır. Herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna bakmalıdır.
Öyle buyurur Rabbimiz:
“Ey iman edenler! Allah’a itaatsizlikten sakının. Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! (Evet) Allah’a itaatsizlikten sakının; şüphesiz Allah yapıp ettiklerinizden tamamen haberdardır.”(Haşr, 59/18)
İşte önümüzdeki Çarşamba günü Üç ayların başlangıcı ve Receb’in ilk günü… Bu ayın ilk Cuma gecesi olan Perşembeyi Cumaya bağlayan gece ise Regaip Kandili’dir.
Rahmet mevsiminin ilk cemresi, Regaib Gecesidir. Allah’ın af ve mağfiretinin üzerimize sağanak sağanak yağdığı bir rağbet gecesi… Geleceğe yönelik arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı gözden geçirme imkânı veren, her türlü rağbetimizi iyiye, doğruya, güzele, faydalı olana, hakka ve hakikate ve Rabbimize yöneltmemiz, bütün işlerimizi O’nun rızasına uygun hale getirmemiz gerektiğini hatırlatan mübarek bir gece…
Şimdi sarsılan ruhi dünyamızı onaracağımız, kalbî seviye kazanacağımız, hayatımızı yeniden gözden geçirmemize vesile olacak bu kutlu iklimin eşiğinde niyazımız, Peygamberimizin mübarek dilinde ifadesini bulan ve üç aylarda yaptığı şu dua olsun:
“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189)
Beğenebileceğiniz Gönderiler


Çok Okunanlar
- Genel-
Öğretmenliğimin Üşüdüğü Günler
- Şahsiyet-
Vefatının 40 Yılında N.F. Kısakürek ve Son Mısraları
- Edebiyat-
Sürgün Çekirdek
- Düşünce-
Tuzu Eksik Aforizmalar
- Düşünce-
Procrustes’in Hayaleti: Anlamak mı Yargılamak mı?
- Tarih-
Feth-i Mübîn ve Fetih Rûhu
- Din ve Hayat-
Hz. Lût’un Fıtrat Çağrısı ve Kavminin Helak Sebebi
- Düşünce-
Bana Yüreğimi Tarif Et