Naftalin kokulu evimden çocukluğumu alıp,
Alice’ in Harikalar Diyarı’na düştüm…
O tavşanın bilinmez kuyusundayım…
Rapunzel’ in saçları kadar uzun ömrüm olsun isterdim fakat Kabil ‘ in taşlarına rast geldim…
Aklımı mı kaybediyorum yoksa ayakkabımı mı bilmiyorum…
Ama bir numara büyük bedenlerde yaşıyorum…
Dünya keşmekeşliğini öğrendim de,
masalların hercü merc eden yanlarını bilmezdim.
Gökten düşen o üç elmanın birinin bilgelik olduğunu öğretselerdi Arşimetliğe soyunmazdım.
Yerin kaldırma kuvvetiyle insanın kaldırma kuvvetini kıyas yaptı mı fıkıhçılar? Hani bunun maslahatı nerede? Sedd-i zeraisi bol bir yaşam ünitesine bağlı hayatlar sürüyoruz masallarda bile…
Nar tanesi nur tanesi, annesinin bir tanesi diye büyütülen çocuklar Hansel ve Gretel neden kayboldu? Çukulatadan yapılmış o evin duvarları çok lezzetli olmalıydı… Yabancılarla konuşmuyorduk halbuki.
Hakikatte neyi kaybettik? Nerede çocuk yüklü masumiyetlerimiz?
Cadılar bayramını tatlı gösterdiler diye mi aldanışlarımız?
Ay dede torunu hilâli
bir masalın ortasına bıraktığı günden beri,
hilâl ekmek kırığı bırakıyor her sokağına… yol bilmeden gidiliyorsa iz bırakırsam dönebilirim mantığını martılar yemiş olmalı. Yahut ormanın beyaz, glutenli ekmek sevicileri…
zira hilâl dönüş yolunu bulamıyor.
Sevgili Kaf dağının sakinleri, ankaları salın artık… Soylu dağların asil sahiplerine ihtiyaç var…
Kanatları kesilmiş Malefiz, burnu uzun Gargamel, ananeyi yiyen kurt, zehirli elmayı veren üvey anne!
Küçük Kara Balık okyanusta boğulmak üzere…
Yetişsin Alaaddin’ in sihirli lambası…
Dilekler kabul olsun…
Safa Merve tepelerine eş mesafeli koşturmalar vardır…
Hacer gibi telaşlı arayışlar… Uyanmayı bekleyen prensesler… Şirinlerin maviliğinde umutlar… Şeker kız Candy gibi masumiyetler… Gölgelerin gücü yokmuş meğer, çekilen kılıçlar kınına girsin. Kimse kuru sıkı atmasın, sonra asteriks bozuluyor.
Bebeklerim… Atlarım… Kurşun Askerlerim… Kumdan kalelerim ve kâğıttan gemilerim, eğitimli bir ejderhanın mahzenindeler…
Üç vakte zaman kalmadı,
Gün doğmadan haramiler ortalığı bertaraf etmeden yetişile…
Yoksa yüzyıllık bir uyku esmekte…
Dünya, orta dünyanın karanlığına kapılmadan, Saruman kulesinden asasını kaldırmadan, elfler desteğini çekmeden çabuk oluna…
İnsanlık için tüm yeryüzü kıyama kalkmalı.
Saçlarımıza tacımızı taktık, ya buzdan saraylar ya beyazdan örtüler…
İpekten bir tül gibi serileceksek,
masalın kapısı örtüle…
Biline ki yeterince üşünüldü…
Yahut
Develeri de tellalları da, pireleri de berberleri de,
Tıngır mıngır dava edile…
Dünya keşmekeşinden ayılır gibi
Rüya’dan uyanır gibi
Anne seslenişinde ki heyecanla
“hadi cennete geç kalıyorsun” denile…
