Din ve Hayat
Medh-i Kuds ( Kudüs’e Övgü)-1
EKLENDİ
-:
Yazar:
Ahmet FakihAhmet Fakih’in doğum tarihi ve yeri hakkında elimizde kesin bilgi yoktur. Şairin Kitâbü Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe adlı eserini bilim dünyasına Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu tanıtmıştır (1963). Eserin transkripsiyon ve sözlük eklemeli tıpkıbasım neşrini de yine Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu (Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe, Ankara 1974) yapmıştır. Eserde, Hacc’a giden Ahmed Fakîh’in bu yolculukta gördüğü Medine, Mekke, Kudüs ve Şam şehirlerinin kendisinde bıraktığı izlenimleri ve duygulanmaları anlattığı görülmektedir. Ahmed Fakîh Kudüs’e Hac’dan dönüş sırasında uğrar. Arkadaşlarından bir kısmı memleketlerine dönmesine rağmen Ahmed Fakîh ve bir grup arkadaşı yine iki ay kadar Kudüs’te kalır. Medh-i Kuds başlığıyla esere sonradan eklenen üç şiirin bu sırada yazıldığı düşünülmektedir. Bu şiirleri belli aralıklarla insaniyet.net okurlarıyla paylaşacağız inşallah. Şiirlerin yalın bir dille kaleme alındığı görülür. Şair, eserini Hacc’a gidemeyen arkadaşlarına armağan ederek onların da Hacc’a gitmelerini önerir. (Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe, Ahmed Fakîh, Hzl. Hasibe Mazıoğlu, Ankara 1974, s. 13)
MEDH-İ KUDS (KUDÜS’E ÖVGÜ)-1
Ahmet Fakih
(14-15. Yüzyıl / ?)
Her dem şükür ol Allah’a kıldı bize ‘inayeti
Kereminden nasib itdi bu mübârek ziyareti
Bize cömertliğinden yardımıyla bu mübarek ziyareti nasip ettiği için her an, Allah’a şükürler olsun.
Lutf anuñdur cûd anuñ ihsân anuñ
On sekiz bin ‘âlem anun içi tolu rahmeti
İyilik O’nun, cömertlik O’nun, bağışlama O’nundur. Onun için on sekiz bin âlem (tüm evren), O’nun rahmeti ile doludur.
Ol bir yüce Sübhan durur ‘ațâsı çok sultan durur
Kullarına rahman durur(ki) virmiş dürlü ni’meti
O, yüce bir Sübhan (Her türlü kusurdan, noksandan, beşerî nitelik ve zaaflardan uzak)’dır. Cömertçe veren Sultan’dır. O, kullarına türlü nimetler veren Rahman (Kâfir-mümin ayırmadan yarattığı bütün varlıklara merhamet eden, nîmet veren)’dır.
Habîbine emr kilur Mekke’den Akṣā’ya gelür
Enbiyâlar şaf saf olur anlar anda imameti
Habibine (Hz. Muhammed SAS) emredince o, Mekke’den Mescid-i Aksa’ya gelir. Peygamberler saf saf olur, o da onlara imamlık yapar.
Her kim Kudsde namâz kılur her birisi biş yüz olur
Bir kavilde on biñ olur elli biñ dur (ur) gâyeti
Her kim Kudüs’te namaz kılarsa kıldığı her namaz beş yüz vakit olur. Bu, bir söze göre on bin, bir başka söze göre de elli bin vakit namaz olur.
Müezzinler şală ider mü’minler Aksa’ya gider
Pâdiṣāhum yardım ider saklarlar ṣavm u salatı
Müezzinler sala okur, müminler Mecid-i Aksa’ya gider. Padişahımın (Allah’ın) yardımıyla onlar oruç ve namazı (gözbebekleri gibi) korurlar.
Evvel Mâlikîler kılur dönüben Akṣā’ya gelür
Çün Sahrada temam olur durur ider ziyâreti
Önce Maliki Mezhebinde olanlar namaz kılar ve dönerek Mescid-i Aksa’ya gelir. Böylece onların ziyareti Kubbetü’s-Sahra’da (Sahra en geniş yeri 17,70 m., en dar yeri 13,50 m. olan ve altında yaklaşık 1,50 m. yüksekliğinde, yontularak düzeltilip genişletilmiş, 4,50 × 4,50 m. boyutlarında bir oyuk (mağara, mahzen) bulunan gayri muntazam yarım daire şeklinde bir kaya uzantısıdır. Haftada iki defa bütün ruhların toplandığına inanılan altındaki mağaraya, Kubbetü’s-sahre’nin güneydoğu pâyesinin yanındaki 1 m. çaplı bir oyuktan on bir basamaklı bir merdivenle inilir. Burada bulunan düz bir mermer blok üzerine işlenmiş mihrap, ilk olma özelliğiyle İslâm sanat tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Kubbetü’s-sahra mescidden çok bir ziyaretgâh olarak planlanmıştır. “TDVİA”) tamamlanır.
Yüzlerin sürür kademe tevbe kılarlar nedeme
Ol Nebiyyi’l-mükerreme getürürler salavâtı
Onun ayakucuna yüzlerini sürerek pişmanlıklarından dolayı günahlarına tövbe ederler. O hürmete layık Peygambere salavat getiririler.
Sahre altına girürler imâme yirin görürler
Yüzlerin yire sürür(ler) Hak’a kılurlar secdeti
Kubbetü’s-Sahra’nın altına girerler, imamın yerini görürler, Hakk’a secde etmek için yüzlerini yere sürerler.
Gürûh gürûh huccac gelür minâreye yüzin sürür
Göricegez hayran olur ol şerif kubbe Saḥreti
Sürü sürü hacılar gelir, minareye yüzlerini sürerler, o şerefli Kubbetu’s-Sahra’yı görünce ona hayran olurlar.
Hicaz kılurlar döneler maksûdlarına ireler
Çun Kudsden haber şoralar äh idüb kila hasreti
Hicaz’a gidip dönenler, amaçlarına ulaşırlar. Onlara Kudüs’ten haber soranlar, “âh ederler” ve derinden özlem duyarlar.
Cennet cehennem tamu Kudsde bellü yiri kamu
Bunı bilür hâs u ‘âmu sâbit olmışdur âyeti
Cennet ve cehennem hepsinin yeri Kudüs’te bellidir. Bunu okumuş-okumamış herkes bilir, çünkü bu, ayetle sabittir.
Terâzû sırat kurıla halâyık anda dirile
Hazrete hisab virile zähir ola mahfiyyeti
Sırat terazisi kurulunca insanlar orada dirilince Hazret-i Allah’a hesap verilecek, herkesin gizli yaptığı şeyler açığa çıkacak.
Hak Çalabum lutf işleye habibine bağışlaya
0l ki sevmezdi suçlaya ta biline celăleti
Cenab-ı Hak, lütfuyla bizleri Habîbine (Sevdiği Peygamber Hz. Muhammed’e) bağışlar inşallah. O, insanları suçlamayı sevmezdi, O’nun büyüklüğü bilinsin.
Miskin Fakih ne söylesün fazlın nice şerh eylesün
Ol enbiyâlar kıblesin pâdişâh ider midḥati
Miskin Fakih ne söylesin, Kudüs’ün faziletini nasıl açıklasın? O peygamberler kıblesini Padişah (Cenab-ı Allah) över.
“Kitâbu Evsâfı Mesâcidi’ş-Şerîfe, Ahmed Fakîh, Hzl. Hasibe Mazıoğlu, Ankara 1974, s. 42-43”
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Zafere İman: İsmail Heniyye
- Din ve Hayat-
Türkiye Diyanet Vakfı ve Projeler
- Düşünce-
Haksızlık Karşısında Dilsiz Şeytan Ol(Ma)Mak
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-I
- Edebiyat-
Bir Devrimcinin Ardından
- Edebiyat-
Gezgin: Burada Olmayan
- Edebiyat-
Ahmet Haşim ve Frankfurt Seyahatnamesi
- Edebiyat-
Aliya’nın Gölgesinden Yükselen Işık: el-Fatih Ali Hasaneyn Muhammed Şerif-II