Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Öğretmen Çocuklar

İçimizdeki çocuğu öldürmeyip yaşatmamız, onunla konuşmamız gerektiğini söyleyen mesai ehli uzmanlar, kirlenen ve kirleten insanlara yeniden masumiyetin güzelliğini, karşılıksız iyiliği, hesapsız sevgiyi, sinir ve öfkenin kine dönüşmemesinin mümkün olduğunu hatırlatmak, bunu bizzat kişinin hissetmesini sağlamak isterler.

EKLENDİ

:

Babalar bilir.

Babaların bildiğinin anneler zaten farkındadır.

Çocuğunuzla bazen anlaşamaz, ona sinirlenip kızar, ağlamasına sebep olur, onu üzerek odasına gönderirsiniz.

Derken aradan bir müddet geçer… Çocuk hiçbir şey olmamış gibi geri gelir.

Sanki zaman makinesiyle kendini olay öncesine ışınlamıştır.

Çocuğun içinde anne-babaya (artık onu ağlatan ve içeriye postalayan kimse) karşı hiçbir olumsuz duygu ve tavır kalmamıştır.

Babaların bildiği, annelerinse zaten farkında olduğu durum budur.

Çocuk hiçbir şey olmamış gibi ama gerçekten hiçbir şey yaşanmamış gibi dönüp gelir.

Başlarda şaşırıp hayret ettiğimiz manzara, zamanla öz eleştiri ve muhasebe melekelerinizin açılmasıyla bacak kadar çocuğun yaptığı şu büyüklük karşısında sessiz bir gıptaya dönüşür.

Büyüdükçe Bozulmak

Çocuklar, büyükler gibi değildir.

Olamazlar da.

Kardeşle yaşanan bazı anlaşmazlık durumları hariç, çocuklardan büyüklük beklenmez. Ama büyüklerin pekâlâ çocukluk yaptıkları sıklıkla işitilir.

Çocuk yapmaz senin yaptığını, derler. Bu yaptığına çocukluk derler, de derler.

Turgut Uyar “Düşünüyorum da biz büyüyerek çocukluk etmişiz.” cümlesini imzalarken ne kadar da haklıdır.

Büyüdükçe bozulmak kaçınılmazsa esas olan bir şekilde çocuk kalmaktır.

İçimizdeki çocuğu öldürmeyip yaşatmamız, onunla konuşmamız gerektiğini söyleyen mesai ehli uzmanlar, kirlenen ve kirleten insanlara yeniden masumiyetin güzelliğini, karşılıksız iyiliği, hesapsız sevgiyi, sinir ve öfkenin kine dönüşmemesinin mümkün olduğunu hatırlatmak, bunu bizzat kişinin hissetmesini sağlamak isterler.

Çocukluk Güzel Ahlaktır

Babalar bilir, anneler zaten farkındadır: “Çocukluk güzel ahlaktır.”

Bağırır çağırır, canını yaktığınız çocuğu ağlatıp başınızdan gönderirsiniz ama çocuk bir müddet sonra babacığım, anneciğim oyun oynayalım mı, kitap okuyabilir miyiz, resim yapsak olur mu diyerek zaman makinesine biner, gelir.

Biraz önce ağlayarak kaçıp giden çocuk o değildir sanki.

Odasına gidip size küsmez. Küsmüş gibi yapsa da uzatmaz, rengârenk ambalajlı tatlı bir vaat karşısında hemen uzlaşıverir.

Her zaman olduğu gibi her şeyi hemen unutmaya hazırdır demeyeceğim, çünkü ne kin tutar ne intikam almaya çalışır. Masumiyetinden dolayı lüzumsuz olan her şeyi zaten unutmuştur.

Şantajı bilmez, düşmanımın düşmanı dostumdur alçaklığıyla hasımlarınızla ittifaklar yapmaz. Kısaca söylemek gerekirse büyükle büyük olmaz.

“Dünyayı verelim çocuklara.” diyen şair aynı zamanda bir babadır. Bu cümleyi kurduran tecrübede babalık birikiminin de katkısı vardır.

Vurgusu çocuklara değil, çocukluğadır. Çünkü çocukluk güzel ahlaktır.

Çocuk deyince sevimlilik, çocukluk deyince ise masumiyet akla gelir. Ve büyüklerde olmayan, olmaması gereken ne varsa…

Öğretmen Çocuklar

Babaysanız bilirsiniz, anneyseniz farkındasınızdır.

İnanmakta zorlananlar ya da daha fazla delil arayanlar anne babalarına ya da başka ebeveynlere sorabilir.

Kendi evladını biraz daha dikkatle izlemek de çok şey anlatır büyüklere.

Çocukluk bir okul, çocuklarsa birer öğretmendir.

Hep anne babalar mı öğreten konumunda olacak, demeli bazen ve alışkanlıkları tersten okuma cesaretinin vereceği tecrübeyi test etmeli.

Ne dersiniz?

Tebdil-i mekânın verdiği ferahlık gibi büyükler için tebdil-i zaman özelliği taşıyan bir miktar çocukluk sizce de ilaç gibi gelmez mi?

Büyüklük sizde kalsın.

Unutmadan; “Asıl sorun büyümek değil, büyürken unuttuklarımız.” Antoine De Saint Exupery

Çok Okunanlar