Geçtim artık ben bu dünyadan… Heveslerimi, hayallerimi ve umutlarımı derleyip topladım, karton bir kutuya sığdırıp üzerini bantladım. Duruyor şimdi evin bir köşesinde…
Artık umudum yalnızca ötelerde… Sonsuz bir okyanusa salarsam gemimi bir gün, demir atmadan ilerleyeceğim nereye gittiğimi bilmeden. Belki karşıma Cennetler çıkar hiç ummadığım yerden…
Oysaki böyle değildim ben… Herkesin âşık olacağı bir müzik eseri gibi olacaktı hayatım. Hani gözlerini kapatır dinlersin ya o eseri, ruhun erir gider, kuşlar havalanır ya sonra birden…
Ne yapayım aldılar, çaldılar, kırık dökük bir dünya bıraktılar bana. Şimdi neye tutunayım? Bir çocuğun gülüşünde keşfetmiştim ümitlerimi oysa, bir annenin şefkatinde bulmuştum hayatın gizlerini. Bir babanın sessiz yorgunluğunda saklıydı kitapları aşan merhamet… Genç bir delikanlının sevdiği kızın eline bıraktığı bir gül tanesinin içindeydi sarıp sarmaladığı masum aşk…
Yazık ki hunharca betonlar döküldü masumiyetin üstüne. Mermiler sıkıldı samimiyetin her yerine. Ve kalp gözlerine mil çekildi en kızgın demirlerle… Ruhlar çekilip alındı, bomboş cesetlere dönüştü insanlık…
Şimdi kimi durdurayım, kime ne söyleyeyim, kimden ne bekleyeyim?
Çocukların öldürüldüğü bir dünyada hangi çiçek bahçelerini nerede yeşerteyim? Hangi orman temiz bir nefes verir bana? Toprak bir gün haykırmaz mı üstünde işlenilen bütün günahları? Kusmaz mı bütün günahsız cesetleri kirletilmiş yeryüzüne? Gök ağlamaz mı bunca zulme?
Artık öteleredir benim tek umudum, artık herkesten yüz çevirip sonsuzluğadır benim yolum…