1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. Deneme

Özlemek Sanatı

Özlemek Sanatı
0

Şükrü Erbaş, Bir Özlemin İzdüşümü adlı şiirinde; “Bir yanım gündelik şeyler/Evdir ekmektir/Yaşadığım kaskatı; /Bir yanım olmadık türküler söyler/Yoldur özlemdir/Benim en güzel düşlerim/İçimde kaldı” derken; yolunu gözlemekten, sevdiğini özlemekten yapılma hüzün boya tabloya dikkat çeker. Özlemek; bölünmektir, yarılanmak, yarım kalmaktır. Yarısını beklemektir pencere önlerinde. Yarısını beklerken, yarasını sarabilmektir.

Özlemek, görev tanımımıza uygun bir eylem bizim için. Özlemek vardır genetiğimizde. Doğuştan yatkınız özlemeye biz. Gurbetteki babalara dair annelerimizin ninnilerine bile yansımıştır bu durum. ‘Yatcaz, kalkıcaz, yatcaz, kalkıcaz… Baban gelecek’ diyen annelerimizin sesi kulaklarımızda hâlâ bizim. Biz özlem türküleri ile büyüdük, bu yüzden iyi biliriz özlemeyi. En güzel biz özleriz. Uzaktakini özleriz, yanımızdakini özleriz, gideni özleriz, geleni özleriz kısaca biz hep özleriz, özlemek bizim işimiz.  

Sevdiğinin yolunu gözlemenin, sevdiğini özlemenin uzmanıyız biz. Uzaktan sevmelerin uzmanlarından başka ne beklenebilir ki. Beklerken ahşap pencere önlerinde dirseklerinin izi kalanların çocuklarıyız biz. Ama biz en çok da yanımızdakini özleriz, yanımızdayken özleriz. Yanımızdayken özlemek, uzaktayken özlemekten daha zor gelir bize. Bu yüzden yakın özlemlerimiz uzak özlemlerimizden daha meşhurdur bizim. Özlemek bir sanattır ve o sanatı en güzel biz icra ederiz.

Dostoyevski: “Her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır… Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek” diyordu. Özlemek anlamaktır, her şeyi fazlasıyla anlamaktır. Özlemek anlamak, beklemek ezberlemektir. Bu yüzden özlemenin diğer adı ezber bozmaktır. Özlemek yurdunu aramaktır, ait olduğu yurdun ardına düşmek, ayırdına varmaktır.

Küçük şeylerle mutlu olan insanları sevin: Onların mutluluğu size de yetecektir. Menekşeleri ile konuşan kadın da özlemiştir, gözlerini kısarak uzaklara dalıp giden adam da. Özlemeseydi, her yıl vakti gelince göç eder miydi kuşlar? Göç etmek başlı başına özlemektir. Pencereler beklemeyi öğretir bize kapılar özlemeyi. Kapıdan giden kalpten gitmez, beklemek öldürmez ama özlemek hasar bırakır insanda.

Hiçbir harf tutmaz yerini, sevdiğinin adındaki ilk harfin. Nasıl söylesen bilemezsin; zamanın yalnızı, çağının yangısı, özlemin yazgısı olduğunu.  Hep saklı kalır dudağının kenarında yaralı kuş gülüşleri. Belki de iyi bir şeydir bu; susmak acının tiryakisi olmaktır, sen hiçbir zaman bilmezken göğsündeki o nergis kokusunu. Bir meşin valize sığmıştır oysa hepimizin o kısacık gençliği.

Beklemenin en koyu rengidir özlemek. Belki de biz yanlış anladık beklemek fiilini. Özlemenin imzasıdır bütün izler, her umut eyleminin kenarına oya diye nakış nakış işlediği. Şüphesiz sevdiğin öpmüştür atların alnındaki o beyaz izi. Yaşamak kolay gelir ölmeye mecali olmayana. Sözcüklere bir çift sözün vardır, haddeden geçmeden hançerenden geçtikleri için. Özlemek, söylenmemiş en son sözdü belki de.

Biliyorum; Deniz’e, Ernosta’ya anlatmak isterdin Tanrı’yı. Aslında onlar da iyi çocuklardı; onlar da çiçekler arasında koşmuş, en güzel kokuyu aramışlardı. Onlar da özlemişlerdi özlenecek ne varsa. Öyle ya bir devrimcinin ölümü de eylemi kadar sıra dışı ve albenili olmalıydı. Öte yandan İsmet Özel de Mazot şiirinde; ‘çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin’ diye haykırmıyor muydu hepimize?

Biliyorum; o dönünce, umut yüklü kervanlar gelecekti bu kente. Haramiler nasuh tövbesi yapacaktı, onun geldiğini görünce. O gelince, bilmediğin bir mezarın başında Yasinler okuyacaktın sessizce. Yazıları silinen her mezar taşına, kırmızı bir karanfil bırakacaktın, o dönünce. Ahdin vardı, yeminini yeminine kalkan yapmayacaktın. Hâlâ ıhlamur kokuyor olacaktı sevdiğinin elleri, dün gibi taze o en eski mevsimlerden. Özlemek, gelmesinden endişe ettiğin bir mevsimin kokusuydu belki de.

Göğsündeki bir harfin yarası, bedelmiş meğer dünya alfabesine. Onu sondan seni baştan çıkarsan, ar kalırdı tek bir harften geriye. Sonra sustun yarım bıraktın her şeyi. Ruhunun suları paslandı çoktan seçmeli sorularla; günahın son harfi sen, ilk harfi sevdiğin iken hiçbiri seçeneğinde saklı kalan gizli hazinede yitirdin umudunu. Benim sevmelerim de sehven diyecek oldun, düğümlendi boğazında o sihirli cümle de. Özlemek buydu belki de.

Bugün de yok işte, onu böyle özlerken. Yağan kara sözün yok ama toprak daha mı sıcak senden. Susma hakkını kullanan bir kalp kadar sessizsin işte kederinden. Aparılmış bir kuşatmayı yararak geçmek için omzundaki yükleri sana bıraktı kahraman, her hikâyenin sonunda. Çiçekler içinde bir tek nilüfer, yüzlerce lotus arasında en çok da oydu ona benzeyen. Özlemek, açmasını bin bir umutla beklediğimiz bir çiçekti belki de.

Alacağı vardı senden haritaların, sınırlarından yırtıp koparırdın sevdiğinin yaşadığı şehri gösteren paftayı. Sonra korkardın, ya kuşlar bilinmez bir boşlukta uçmak zorunda kalırsa diye. Göğü çalınan kuşların hesabını kimden sorarlar diye husalanırdın(merak etmek). Endişen boşunaydı, göğünü özleyen her kuş, kanatlarının alışık olduğu rüzgârı er geç arar bulurdu. Özleyen arardı, arayanlar yalnız özleyenlerdi. Özlemek, vazgeçmemekti.

Biliyorum; tek dileğin, seni sevdiğinin hatırında kalan o son gülüşüne gömsünler. Biliyorum, mezarlıklar müdürünü hiç sevmedin. Bir de cübbesi ile iç sesi arasından uyumsuzluk akan mesai celladı dua pazarlayıcılarını da. Gözlerine gömsünler seni sevdiğinin; deniz mavisi olsun kefenin, mezarlığı da müdürünü de hiç sevmedin. Özlemek, sevdiğinin gözlerine gömülmeyi istemektir. Özlemek, özelinden söz etmemektir. Özlemek; özleyince, özlediğini söyleyecek kimsesi olmamaktır belki de.

Özlediğine yapılan dua masumdur. Özlemek sırılsıklam masumiyettir. ‘Ruhların sayısınca sevgi’ varsa sevginin sayısı kadar da özlem vardır.  Özlemek, zekâtıdır üzülmenin biricik mükellefinin. Özlemek; özenmektir, titiz bir ustalık ister özümsenmek için. Özlemek, özlendiğini bilmektir her şeyden önce. Özlemek bir sanattır, bütün sanatlardan özge.

Eğitim Yöneticisi/Öğretmen, Trabzon’da doğdu. İlkokul, Ortaokul ve Liseyi Trabzon’da okudu. Ankara Üniversitesi mezunu, aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Ay Vakti, Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Sebîlürreşad, Yitiksöz, İnsaniyet, Gergef, Kümbet, Pınarbaşı, Maarifhane, Deveran, Mora Dergisi ve Kara Yılkı gibi çeşitli dergilerde şiirleri ve denemeleri yayımlandı. Eserleri: Kıyıya Vuran / Şiir  (2024) İyi İhtimaller / Deneme (2025)

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir