Bizimle İletişime Geçin

Dünyanın Renkleri

Pakistan Zindâbâd (3) Khairpur’un Talihi “Hüseyin Talih Hoca”

EKLENDİ

:

Pandemi sonrası önce uçakla Pakistan’ın Karaçi şehrine gelip oradan, görev yerimiz değiştiği için, eşyalarımızı almak üzere Quetta’ya geçtik. Bize tanınan iki günlük süre zarfında Quetta’daki evimizden eşyalarımız yükleyip yeni görev yerimiz olan Khairpur’a ulaşmamız gerekiyordu. On ay boyunca boş kalan evimizin içi Quetta tozundan adeta görünmüyordu… Zamanımız kısa olduğu için birçok arkadaş ve dostumuza veda bile edemeden hızla eşyalarımızı toparlayıp kamyonla Khairpur’a yola çıkardık. Biz de arkasından yola düştük. Quetta’da edindiğimiz güzel dostluklar, biriktirdiğimiz unutulmayacak anılarla birlikte pandemi öncesi 8 ay devam edebildiğimiz Quetta görevimiz böylece sona ermişti.

Bizi neyin beklediğini bilmeden, nelerle karşılaşıp neler yaşayacağımızı bilmeden bir maceraya daha sürüklenmiştik. Hakkımızda bu tür kararlar verenlerin herhâlde yaşadıklarımızın binde birinden bile haberleri yoktu. Khairpur’a gelmeden önce tanışmak ve bilgi almak için aradığım kampüs müdürümüzün yaklaşımı beni bir nebze rahatlatmıştı. Biz gelmeden evimizi tutmuş, temizliğini yaptırmıştı. Bu son zamanlarda alışık olmadığımız bir karşılama şekliydi.

Khairpur, ilkim ve tabiat şartları bakımından Quetta’dan çok farklı… Hava dayanılmayacak kadar sıcak. Mayıs, haziran ayından itibaren 50-55 santigrat dereceye kadar çıkabiliyor. Burada neredeyse hiç dağ yok ve alabildiğine hurma, muz ve mango bahçeleri ile dolu. Dünyadaki en büyük hurma üretim alanlarından birinin burası olduğu söyleniyor. Muz bahçeleri sıralı ve aralıklı olarak dikilmiş hurma ağaçlarının arasında bulunuyor. Mangolar ise biraz daha şehirden uzak alanlarda yükseliyor.

Peşaver’den başlayıp İslamabad’dan geçen ve  Karaçi’ye kadar uzanacak olan yaklaşık 1500-2000 kilometrelik modern bir otoyolun  Sukkur/Khairpur’a kadar olan kısmı tamamlanmış ve kullanılıyor. Hurma, muz ve mango bahçeleri bu güzergâhtan Multan’a doğru giderken harika manzaralar oluşturuyor ve gittikçe hurma bahçeleri yerini mango ağaçlarına bırakıyor.

Sakkar’dan Karaçi’ye kadar uzanan eski otoyol inanılmaz kalabalık, haftanın neredeyse her günü, günün neredeyse her saati müthiş bir kamyon ve tır trafiği var. Hem Karaçi’den hem Quetta’dan hem de Peşaverden başlayıp İslamabad, Lahor ve Multan’dan geçen yol Sakkar/Khairpur kavşağında birleşiyor. Sakkar şehri Khairpur’a en yakın hatta bitişik diyebileceğimiz bir il merkezi. Khairpuru da buranın ilçesi olarak ifade edebiliriz. Khairpur ve Sakkar manzaraları ile ilgili anlatacaklarımızı bir sonraki yazıya bırakıp bu yazımızda Khairpur görevimizin başlaması ve Hüseyin Talih Hoca’dan biraz bahsedelim…

İsteğimiz ve bilgimiz dışında yapılan bu atama motivasyonumuzu biraz olumsuz etkilese de yeni yöneticimizle öncesinde yaptığımız telefon konuşmasında ses tonumdan bu moral bozukluğunu anlamış olacaktı ki bana endişe etmememi, meslek hayatımın en güzel günlerini burada yaşayacağımızı söylemişti. Belki meslek hayatımın en güzel günlerini orada yaşamadım ama meslek hayatımda birlikte çalıştığım en iyi adamlardan birini, eğitime kendini adamış, tecrübeli bir eğitimciyi; “Hüseyin Talih” hocayı tanıma imkânına burada sahip olmuştum.

Talih Hoca’yı kelimelerle anlatmak oldukça zor benim için, “nev-i şahsına münhasır” ifadesi sanki Hüseyin Hoca için söylenmiş… Çoğu kimsede bulunmayan değişik, güzel hasletleri var. Beni en çok etkileyen özelliği, bitmek tükenmek bilmeyen azmi, bütün olumsuzluklara rağmen asla yılmaması, yaşadığı problemleri adeta kendini formatlayarak her gün yeniden gayretle işine başlaması idi. Her gün herkesten önce kalkar, okulun önünde yerini alır, gelen her öğrencinin başını okşar, velilere selam verir, arabadan inenlerin çantalarına yardım eder. Bu onun aksatılamaz ritüelidir. Bizden de o olmadığı zaman aynı şeyi bekler. Bize zaman zaman zor gelen bu ritüeli açıklamak için kullandığı metaforu ise “Osman Hocam, Osman Hocam, Osman Hocam, akşamın hayrındansa sabahın şerri evladır. Sabah herkesten önce okulun önünde olmalıyız.” şeklindeydi. “Ömrümde yaptığım işlerimin bereketini sabah erkenden kalkmama borçluyum.” derdi.

Hüseyin Hoca’nın genel olarak bizlere hitap şekli ismimizi üç kere tekrar etmesiydi. Bu durum başlarda herkesin garibine gitse de zamanla buna alışmak ve bundan hoşlanmamak elde değildi. Zamanla biz de onun gibi konuşmaya başladığımızı sonradan fark ediyorduk. İnsan ilişkileri inanılmayacak derecede pozitifti… Herkesle olumlu ilişkiler kurabilecek bir kabiliyeti vardı. Nitekim zaman zaman bunu sağlamak için kendinden ödün veriyor ve bu da onu yıpratıyordu.

Çalışma arkadaşları, bütün personel adeta Hüseyin Hoca’ya meftundu. Zaman zaman sorumlu olduğu Multan şehrindeki okula gittiğinde vekaleti bana bırakıyordu. Ve o zamanlar onun yerini doldurmak oldukça zor oluyordu. Ne yaparsam yapayım onlar Hüseyin Hocalarını arıyorlardı. Döndüğünde odasının kapısında metrelerce hoş geldin kuyruğu oluyordu. Türkiye’nin maarif davasının bu coğrafyadaki “Uç Beyi” idi Talih Hoca…

Hüseyin Hoca ayrıca, yaptığı birbirinden nefis yemekleri ve yemek yemesiyle meşhurdu. Misafirlerine sunduğu çeşit çeşit ikramları dilden dile dolaşırdı. Balığı çok severdi. Kahvaltıda bile zaman zaman balık yerdi. Sonra gülerek bana “Osman Hocam ileride anlatırsın, bir Hüseyin Hoca vardı, kahvaltıda bile balık yerdi, dersin.” derdi. Onun sayesinde biz de birçok yemek çeşidinin yapılışını öğrenmiştik. Mahrumiyet bölgesi Khairpur’da peynirden reçele, sucuktan ekmeğe birçok şeyi kendi imkanlarımızla yapmayı Hüseyin Hoca sayesinde öğrenmiştik.

Mesleğine aşık, işinin ehli, idealist bir insandı Talih Hoca. Ama bu zor coğrafyada elektriksizlik, aşırı sıcak, yoksunluk vb. bir sürü imkansızlıklarla boğuşmasının yanında azimli ve sabırlıydı… Bu kadar zorluğun üstesinden gelmesini bir şekilde beceriyordu.

Öğretmeninden öğrencisine, temizlikçisinden idarecisine herkesin sıkıntısına koşar çözmeye çalışırdı. Çözüm insanıydı. Çözüm odaklı düşündüğü için sorunları kısa yoldan çözmeye çalışırdı. Zaman zaman ufak tefek hatalar yaptığında kendisini nazik bir dille uyardığımda asla kibir yapmaz, nefsine ağır gelmez, “Osman Hocam beni uyarıp yanlıştan döndürdüğün için Allah senden razı olsun.” derdi. Bu tavrı Hüseyin hocanın değerini gözümüzde kat kat arttırırdı. Ona olan saygımız ve sevgimiz artar, işimize daha çok aşkla ve şevkle sarılırdık.

Takıntı derecesinde temizliğe önem veriyordu, bu özelliği de benim çok işime geliyordu, çünkü bende de benzer bir takıntı vardı. Bahçede uzaktan gözüne bir çöp ilişse ya kendi alır çöpe atar ya da çöpe en yakın kişiye seslenerek almasını isterdi. Khairpur’da Pakistan’ın genelinde olduğu gibi sosyolojik ve kültürel yapı dolayısıyla bir öğretmenin ya da öğrencinin yerden çöp toplaması alışılagelen bir durum olmamakla birlikte Talih Hoca onları buna da alıştırmıştı. Bırakın okulu, okulun bulunduğu mahale yaklaştığınız anda farklı, temiz bir dünyaya adım attığınızı fark edebiliyordunuz. Göreve başladığı zaman temizlik ve tadilat bakımından kampüsün adeta çehresini değiştirmiş. Ancak eski halinin fotoğraflarına baktığınızda değişimin derecesini anlayabiliyorsunuz.

Kairpur’daki okulumuzun kampüsü oldukça eski, U şeklinde bir bina ve ortasında çok güzel bir bahçeden oluşuyor. Bina tarihî değer taşıyor. Yaklaşık 100 sene önce, o dönem Khairpur Mirs Krallığının eğitim bakanlığı tarafından inşa edilmiş. Kitabesinde o dönemin bakanının soyadının, “Khızılbash” (bizdeki kızılbaş) olduğunu gördüğümde çok şaşırmış ve merak etmiştim. Sonradan yaptığım araştırmalarda, Pakistanın biçok şehrinde bu ismi taşıyan insanların olduğunu öğrendim. Bu kişilerin Şah İsmail’in Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim’le yaptığı savaşta yenildikten sonra Anadolu’da kendisine destek olan Anadolu Kızılbaş’larını yanına alarak geri döndüğü sonradan ise onları bu coğrafyaya yerleştirdiği bilgisine ulaşmıştım.

Burada yaşayan oldukça yoğun Şii nüfus mevcut. Buradaki Şiiler kültür ve tipolojik olarak Quetta’daki Şii Hazaralara pek benzemiyorlar. Quatta’da Şii ve Sünnileri hem dış görünüş itibariyle hem de kültür ve yaşayış olarak ayırt edebilmek mümkün iken buradaki Şiileri Sünnilerden ilk bakışta ayırt etmek pek mümkün değil. Sadece evlerinin damlarına Şiiliği sembolize eden bazı alametler asıyorlar. Bu alameti gördüğünüzde o evde şii bir ailenin yaşadığını anlayabiliyorsunuz.

Khairpur/Sakkar ve çevresiyle ilgili izlenimlerimize sonraki yazımızda devam edeceğiz.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar

Pin It on Pinterest