1. Anasayfa
  2. Kitap

Rahatımızı Kaçıran Adam / Hocamız Sadettin Ökten

Rahatımızı Kaçıran Adam / Hocamız Sadettin Ökten
0

Kaknüs Yayınları’ndan “Rahatımızı Kaçıran Adam/ Hocamız Sadettin Ökten”  İlk basım yılı 2022. Ve editörleri: Aynur Atmaca Can, Hasan Taşçı ve Ali Cançelik. Takdim ve Giriş yazılarının ardından Söz Bahçesi, Yazı Bahçesi ve Gönül Bahçesi başlıklarıyla üç bölümden oluşuyor.

“Akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim sahibi bir münevver olarak tanımlamak mümkündür” diyor Takdim yazısında Mahmut Özer, Prof. Dr. Sadettin Ökten için.

Kâinata hikmet nazarıyla bakmayı öğreten bir adam geliyor, aşk diyor, estetik diyor. Pırlanta gibi çok veçheli bir insan, sempozyumlar ile kitaplarla vb. anlatılamayacak bir insan için editörler “Bir gün bir adam karşımıza çıkıp gözümüze baktı, yüzümüze tebessüm etti ve rahatımızı kaçırdı.” diyor. Makam, para ve konfora talip olmadıklarını, yazdıklarının tozlu raflarda ömür tüketmesini göze aldıklarını, ilme susuzluklarını anlatıyorlar heyecanla hocalarına. Biliyorum, diyor Sadettin Ökten Hocamız. “Çünkü öyle olsaydı hiç karşılaşamazdık.” Kalbin kalbi bulması hadisesi. Aradığımızı buluyoruz.

Neden Rahatımızı Kaçıran Adam sorusunu soranlar çok olmuş. Hasan Taşçı anlatıyor sunumunda ve Melih Cevdet Anday’ın Rahatı Kaçan Ağaç şiirini paylaşıyor.

 

Rahatı Kaçan Ağaç

Tanıdığım bir ağaç var

Etik bağlarına yakın

Saadetin adını bile duymamış

Tanrının işine bakın

 

Geceyi gündüzü biliyor

Dört mevsimi, rüzgârı, karı

Ay ışığına bayılıyor

Ama kötülemiyor karanlığı.

 

Ona bir kitap vereceğim

Rahatını kaçırmak için

Bir öğrenegörsün aşkı

Ağacı o vakit seyredin.

“Bize bir şeyler söyledi, sözü emanet etti, hepimizin rahatını kaçırdı. O gün bugündür, o eski biz değiliz” İki günümüz birbirine denk olmasın değil mi? Müslüman iyiliği ile yaşayıp ölmek duasındayız madem. Rahatımız kaçsın. Rahatımızı Kaçıran Adam’lar eksik olmasın başımızdan.

1 Eylül 1942 İstanbul doğumlu Prof. Dr. Sadettin Ökten. Babası İmam Hatip Okulları’nın kurucusu Mahmut Celalettin Ökten. Dr. Ayşe Hümeyra Ökten’in kardeşidir. Vefa Lisesi’nden mezun. 1964’te İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nden Yüksek İnşaat Mühendisi olarak mezun olur. 1969’da Meriç Hanım ile evlenmiştir ve dört çocuğu vardır. 1971/73 yıllarında ABD’de misafir doktora öğrencisi olarak bulunmuştur. 1977’de doktora unvanı alır.1979/80 akademik yılında Belçika’da bilimsel araştırmalar yapar. 1982’de doçent olur. 1985’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne geçer, 1989’da profesörlüğe yükselir.

Batı’yı ve Doğu’yu çok iyi bilen Hocamız, meselelere çözüm yolları arar, bulur. Batı’ya karşı kompleksli değildir. Merhum babaları Celalettin Ökten Hocamızı anlatıyor gibiyim, minnetle anarak. Şehir ve medeniyet, İslam medeniyeti alanındaki konuşmaları ve çalışmaları ile tanınmıştır Prof. Dr. Sadettin Ökten. Hocamıza göre “Osmanlı kendi hayat tarzını musiki ve şiir ile ifade ediyor.” Kendi muhterem pederi Celal Hoca için tam bir Osmanlı münevveri idi diyordu Hocamız. Hafızasında o kadar ayet meali, hadis, menkıbe, ilimle beraber şiirler, beyitler var Celal Hoca’nın ve musiki ile hemhal. Aynı zamanda aceleciliğini de görmediğiniz insanlar. Sükunet… İtminan… Ruh-ı Mekan… Kültür mühendisi… Deniz, tekne ve sandal… Hayret… Sohbet… Mutedil… Mutmain… Tevazu… İlim… İrfan… Hikmet… Hezarfen… Böyle başlıklar halinde notlar almıştım kitabı okurken. Bu başlıkları zihnim ve kalbim dolduruyor, hissediyorum da kelimelerim dolduramaz, biliyorum.

Kudemadan dinlemiştir Hocamız “Medeniyet bir bilgi işi değil, bir gönül işidir” “Medeniyet Allah ile dost olmaktır.” Ve “Medeniyetimizin temeli tevhid.”

Celile Eren Ökten, İsmail Ertuğrul Ökten, Mehmet Selim Ökten ve Hatice Eser Ökten: Dört evlat… Onların da duygu ve düşüncelerine yer verilmiş eserde. Dikkatle okunası. Aile ebeveyn ve çocuklardan oluşuyor tabiî. Hepimiz üniversitede hocayız, diyor Celile Eren Ökten Hanımefendi. “Görgülü kuşlar, gördüğünü işler.” Celile Hanım babasının İstanbullu olmaya talip olmanız lazım, dediğini anlatmış. “İstanbullu olmak, gülü koklamak, bülbülü dinlemek, Boğaziçi’ni seyretmek, kavak incirini tatmak ve tabi ki de musikiden, özellikle Klasik Türk Musıkisi’nden zevk almakla oluyor.” Neye talip olduğumuza iyi bakmalıyız.

Daha önceki yıllarda hocamızın Fincanımda Cola Var, İçimde AVM Var kitaplarıyla geleneğe ve moderniteye bakışımı geliştirmeye çalışmıştım. Özellikle pandemi ve sonrasında ve Ayşe Hümeyra Ökten’in vefatı ile Hocamızı daha yakından tanımış oldum. Tanışmış olmak yetmiyor tanışmaya. Bildim. Hocamızın gönül sesi, sedası ile teselli oldum ve bu sohbetlerden oluşan kitaplar içimde ayrı bir dünya oluşturdu. Evet, bazı insanlar bu dünyada başka bir âlemi yaşıyordu. Dünyaya Geldim Gitmeye, Dem Bu Demdir Saat Bu saat, Aşk ile Anı Seyretmek, Âleme Bir Yar İçin Ah Etmeye Geldik, Gönül Çalab’ın Tahtı. Bu kitaplarla herkes yakından tanışmış olacak Sadettin Ökten Hocamızla. Hal, sirayet ediyor neticede ve kişi, sevdiğini anıyor, sevdiğiyle beraber.

Çayı ve sohbeti daima hazır imiş Sadettin Ökten Hocamızın. Öğrencilerinden bizzat gördüğümüz, dinlediğimiz ve okuduğumuz kadarıyla dersini anlatıyor, işi bitmiyor öğrencileriyle. Onları yüreklendiriyor, bazen kolayı tavsiye ediyor, onlara halinden razı olmayı öğretiyor, çalışmayı, düşünmeyi ve yaşamayı… Yaşamak, efsaneye dönüşüyor bu haliyle. Celal Hocamızın Peygamber sevgisini okumuş, dinlemiş ve sonrasında sonsuz şükürle Ayşe Hümeyra Ökten’de Sadettin Ökten Hocamızın ablaları Züheyra Hanımefendi’de de bizzat bu sevgiye, aşka şahit olmuştum. Ayşe Hümeyra Ökten, vefatından kısa bir zaman önce görüştüğümüzde de bize ağzınız boş durmasın, salavat getirin, diyordu. Salavat getiren insanı dünya, yormuyordu. Sükûnet hali beliriyordu, tebessüm ve hayret. Mistik bir ruha sahip olmak makinenin dilinden anlamayı sağlıyor olmalıydı. Zaman ve ömür bereketleniyordu hal böyle olunca. Dinlemeyi biliyorlar, değer veriyorlar, gençlere de hitap ediyorlar, makam ve para hırsından uzak yaşıyorlar.

Sadettin Ökten Hocamız emeklilikten sonra genç dostlarla biraz vakit geçirmek istiyorum diyerek ona teklif edilen resmî görevleri istemiyor. Radyo konuşmalarından onun daha çok edebiyat profesörü olduğu düşünülüyor. Çünkü şiirle musiki ile konuşuyor. Osmanlı medeniyetini aktarıyor diri ve taze. Duygulanıp gözünden tatlı yaşlar akıtması da yüzündeki o tebessüm de hüzün de Müslümanca duruştan, düşünmeden, tavır ve yaşantıdan.

Gayr-i ihtiyari köpürtmüyorum, dedim içimden. Kelimeler aracılığıyla siz de işitmiş oldunuz. Yasemin Bozkurt Özyalçın, Viyana’da Bir Devr-i Kadim Efendisi başlıklı yazısında kendisi bir dergiye biyografi yazısı yazacakken Hocamıza müracaat ettiğini, Hocamızın “Fazla köpürtme sakın.” ikazında bulunduğunu, yazmanın da bir görünme biçimi olduğunu ve temkinli olmak gerektiğini söylediğini yazmışlar. Biyografi yazarken de dikkat edilmesi gereken hususlardan evet ancak Hocamız da çok dile getirir: “Marifet iltifata tabidir.”

Kitabın içindeki yazılarda hayattan kopuk olmayan mütevazı bir aydın, baba, hoca, eş var. Eşi ile yan yana Meriç Hanımefendi. Yazıların özellikle teknik terimlerle yazılmayıp sadırdan satıra dökülmüş olması kitabı daha anlamlı kılıyor. Bilimsel bir çalışma değil, bir vefa… Ve muhabbet sirayet etsin istenilmiş. Bu.

Kar Musikileri, Yahya Kemal ile ortaokul yıllarından başlayan bir tanışıklık, hayranlık ve Yahya Kemal’e vukûfiyet, akademik çalışmaları derken gerçekten çok yönlü bir insanı anlatmaya çalışıp da anlatamama acziyetini yaşıyorum ben de.

Hayata eksik yönlerinden bakmaz Hocamız, olumsuz konuşmaz, uyarıları tebessümledir, mükemmel yapayım derken için yapılacak işten vazgeçmeyin der. “Mükemmel, iyinin düşmanıdır” Ona göre. O “Kültür mühendisidir.”

En büyük evladı Celile Eren Ökten’den okuduğum sohbet kültürü, severek öğretmek, öğreterek sevdirmek adeti özellikle dikkat çekiciydi en sevdiği beyiti de vurgulayarak anlatmıştı muhterem babalarını: “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen/ Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” 

Hatice Eser Ökten’den şükür kaldı hissiyatımda. İlmin, vaktin ve kazancın zekâtı varmış, ne kadar şükretsem azdır onun varlığına diyordu.

Mehmet Selim Ökten ise huzur, diyordu. Bir babanın her şeyden önce huzur vermesinin büyük bir lütuf olduğunu, onun iç huzuru ile yaşadığını anlatıyordu.

Ertuğrul Ökten, dil meselesine bakışı, sükûneti, vakti yaşayıp hissetmesi, mekânda ruh araması, ciddiyetiyle beraber mizahın da var olabilmesi, itminan halinin getirdiği “Sükûnet” ten bahsediyordu.

“Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta / Tanburi Cemil Bey çalıyor eski plakta.”

Çok uzaklara gidebilmeli insan. Sizi uzaklara, denizlere alıp götürenler var. Ruhunuzu yormadan sizi musiki ile şiirle tedavi eden hekimler, gönül erleri…

Ali Cançelik Hocamız Rahatımızı Kaçıran Adam/ Hocamız Sadettin Ökten adlı bu size kısaca bahsetmeye çalıştığım kitapta Sadettin Ökten’i o samimi, güzel üslubuyla anlatırken bir de fıkra anlatmış. Bu fıkrayı da anlatarak sizi kitabı okumaya, Hocamızın sohbetlerini dinlemeye davet etmiş olacağım elbette. Bizim kabımız küçüktü, doldu, taştı.

“Adamın birinin böyle çok uzun sakalı varmış. Biri onun çok uzun sakalını görmüş. Demiş ki; “Sen bu uzun sakalla nasıl yatıyorsun? Yorganın üstüne mi koyuyorsun, altına mı koyuyorsun? Adam hiç düşünmemiş tabii. Akşam olmuş, yatacağı zaman girmiş yatağa, yorganın üstüne koymuş uyuyamamış, altına koymuş uyuyamamış. Şimdi soru sormak, rahatsız olmak deyince biraz böyle geliyor. “Hocadan sonra sakalı nereye koyuyorduk demeye başladık.” Buyurun. Rahatımızı kaçıran adamlardan sonra rahat rahat uyuyun.

Bu kitap, içindeki birbirinden kıymetli yazarlarının muhabbet izharı olmuş gerçekten Hocamıza. Ve Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl / Muhabbetsiz Muhammed’den ne hasıl” Yazdıklarımız eksik olsa da muhabbetimiz tam ve kavidir gönül ehli güzel insanlara.

Kelam tükendiğinde selamın başladığını salık verirmiş ayrıca Prof. Dr. Sadettin Ökten Hocamız. Selamlar, Ben edebiyat memuruyum efendim. Rahatınızı kaçırma memuru değilim ancak bu “Rahatımızı Kaçıran Adam / Hocamız Sadettin Ökten” kitabı kaçırılmayacak bir istirahat kitabı olmuş, okudum, anladım ve bu yazıyla, bu kitap vesilesiyle sayılı nefes, sayılı kelimeyle muhabbetten bir mim devşirmeye çalıştım. Merhaba’nın Elveda’sı da var. O, Ramazandır. Kendimizi onarma vakti. .Bin yıldan hayırlı ola ol zaman. Gönül Bahçesi’nde diyor ki Sadettin Ökten “Otomobili biz icat etseydik içine ayakkabılarımızı çıkararak binerdik.” Ve “Muhabbetle bağımız koptu.” Kopmasın. Bir Muhammed, aşk ile, gönül dolusu dua ile sürç ü lisanımız affola. Muhabbetle…

 

1980 Amasya doğumlu. İlkokul yılları babasının köy öğretmeni olması vesilesiyle masallarla köylerde geçti. Ortaokul ve liseyi, Amasya Suluova Anadolu İmam Hatip Lisesinde okudu. Uludağ Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Hemen ardından 2003 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tezsiz Yüksek Lisans bölümünü bitirdi ve aynı yıl Bartın’da edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı. 2003 yılında Bartın’da başlayan edebiyat öğretmenliği vazifesi İstanbul Üsküdar Hakkı Demir Anadolu İmam Hatip Lisesinde devam etmektedir. Kitabı, tabiatı temaşayı ve yazmayı bırakamıyor. Çeşitli dergilerde, kültür sanat edebiyat sitelerinde şiir, hikâye, deneme ve biyografiler yazıyor. Nasip, sabır, şükür ve hayret makamında gücü yettiğince yazmaya devam edecek. Evli ve iki çocuk annesi.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir