Oruç ve Bayram: Çamurdan Kurtulup Okyanusta Erime
“Cân bula cânânını
Bayrâm o bayrâm ola
Kul bula sultânını
Bayrâm o bayrâm ola”
Alvarlı Efe Hazretleri
Hazreti Mevlana’nın “Su çamurdan kurtulursa okyanusa erişir.” sözü, insanın ne olduğunu ve ne olabileceğini özetleyen kadim bir hakikat. Su gibi saf olan insanın ruhu, nefsin çamuruyla karışınca bulanıyor, yönünü kaybediyor. Oruç ise o bulanıklığın durulması, çamurun dibe çökmesi için bir fırsat. Bu yüzden oruç sadece aç kalmak değil. Oruç, çamurdan sıyrılıp okyanusa doğru seyir haline geçmek.
İnsanı sadece mideyle tanımlamak ne kadar eksikse, orucu da yalnızca yememekle sınırlandırmak o kadar noksandır. Bu çağda, içgüdülerle kurulan bir dünya düzeni içinde, oruç ruhun nefes aldığı belki de yegâne mola. Tüket, daha çok iste, daha hızlı yaşa, göster, paylaş… Bitmeyen arzuların alkışlandığı bir zamanda oruç, “Dur!” diyor. Hem de yalnız bedenine değil, o bitmek bilmeyen ihtiraslarına, tüketim hastalığına, başkasının hakkına uzanan eline, gözüne, hatta gönlüne de.
Güzellikleri paylaşıyoruz diye düşünürken bile içine düştüğümüz teşhirin perdelediği gözlerimize yeniden görme fırsatı sunuyor oruç. Ne zaman ki içgüdüler aklı ve kalbi susturur, ruhu bastırır; işte orada çamur bataklığına gömülüşümüz başlar. Çünkü içgüdü dediğimiz şey, ölçüsüzlükle büyür. Azgınlaşan mide, sahip olmadan durmayan el, hiçbir şeyle yetinemez olur.
Aliya’nın “En kötü kombinasyon dolu bir mide, boş bir ruh” diye tarif ettiği hal tam da budur. Şişmiş bir dünyada biz de kendi ölçeğimizde şiştikçe açlığımız arttı. “Dilencinin karnı doymaz.” der atalarımız. Makamlı, ünvanlı ve dahi varlıklı dilenciler çıkardık içimizden. Oruç tüm bunlara bir muhalefettir. “Benmişim kendime en büyük ceza” diyen Necip Fazıl’ın bu haykırışını kulağı olanlara duyurur. Duyanları yeniden inşa eder.
Oruç, bize unutulmuş bir terbiyeyi hatırlatır. Kendimizi tanımayı, sınırlarımızı görmeyi, başkasını fark etmeyi… Gündelik hayatta görünmez olanı görünür kılar. Bu yüzden Alvarlı Efe Hazretleri “Cân bula cânânını, bayrâm o bayrâm ola” dedi. Can, nefsin karanlığından sıyrılıp da Sevgili’ye ulaşınca, işte o zaman gerçek bayram olur. Mide boşalırken ruhun dolması, o bayramın habercisidir.
Çamurdan kurtulup suya dönüşebilen bütün ruhlar, her anı kavuşma yani bayram ümidiyle değerlendirip hayatı bütün güzellikleriyle yaşar. Ramazan’dan sonra gelen bayram ise kavuşmanın bir provası olsa gerek.
