Allah selamet versin, bir hocamla ne zaman eğitim meselelerini konuşsak, bana hep şu sözünü tekrar ederdi: “Başarısız öğrenci yoktur, başarısız öğretmen vardır.” Merkeze öğretmeni alan, eğitim öğretimin tüm olumlu olumsuz sonuçlarını ona bağlayan bir bakış açısı. Önemli ama tek taraflı bir yaklaşım.
Aslında eğitim öğretimle alakalı olarak konuşan herkes, sözü muhakkak bir şekilde öğretmene getirir. Her tür değerlendirmeden nasibini alır öğretmen…
“Nerede eski öğretmenler… Onlar fedakâr, bilgili, ciddi idiler…”
“Şimdiki öğretmenler, her çalışmayı paraya endekslemişler. Ders dışı ne yapacak olsalar karşılığında ücret ister oldular.”
“Yeni nesil daha cevval, teknolojik, bilgili, onlardan çok umutluyum.”
“Yeni öğretmenler daha anlayışlı, sevecen, iletişim becerileri yüksek!”
Velhasıl, olumlu olumsuz pek çok değerlendirme dinlemek mümkün.
Peki ya hakikat? Hakikat çok, tek değil.
Resmi ve özel eğitim- öğretim kurumlarında bir milyon iki yüz bini bulan eğitim ordusunda elbette renk renk, birbirinin aynısı ve zıddı insanların olması çok tabiidir.

Her insan bir dünyadır, deryadır.
Öğrenciyi körelten öğretmen de var, ondaki cevheri ortaya çıkaran da…
Öğrenciyi hayata hazırlayan da var, hayatını karartan da…
Öğrenciye anne baba şefkatiyle yaklaşan da var, ona üvey evlat muamelesi yapan da…
Öğrencinin zihnini ve ruhunu doyuran da var, ruhunu yok eden de…
Öğrencisiyle ders dışında birlikte olarak ona bir arkadaş olan da var, sınıfta bile farkında olmayanı da…
Şimdi hangisini alıp öğretmenlerle ilgili bir genelleme yapacağız? Çoğunluğa bakarız diyebilirsiniz. Çoğunluk elbette olumlu ama bunda da doğru bir sonuca ulaşamayız. En iyisi temel ilkeleri koymak ve öğretmenlerimizi bu doğrultuda yetiştirmek, geliştirmek.
…
Önce şunu hepimiz bilelim: Öğretmenlik, temelde sevgi merkezli bir meslektir. Öğretmen bu mesleği sevecek, öğrenmeyi ve öğretmeyi sevecek, öğrenciyi sevecek, okulunu sevecek, köyünü /şehrini sevecek, yüreği sevgi dolu olacak. Bu en temel şarttır. Sonrasında özel yetenek, sağlam bir inanç, ahlaki kişilik, mesleki bilgi, pedagojik formasyon, gerekli materyal, millî bir öğretim programı, sorunları giderilmiş fiziki ortam, müsbet yönlendirici, rehberlik yapıcı bir yönetim anlayışı.Bunlar iyi bir nesil yetiştirmenin temel şartları. Ve hep birbiriyle alakalı, birbirini tamamlayan etkenler.
Öğretmenlerimizin yaptığı iş sadece sınıfa girip çıkma, sınırlı sayıda çocuk/gençle ilgilenmeden ibaret değildir. Bir toplum inşa eder o, milletimizin geleceğini kurgular, dünya ve ahiretine yatırım yaptığını bilir.
İnsanların bakışı ne olursa olsun, mübarek bir görev üstlendiğini bilir. Aldığı ücret ne olursa olsun (bunun mücadelesini bir taraftan verirken) asıl tarafından da sunduğu hizmeti, yaptığı güzellikleri, fedakârlıkları dünyevi ücretle sınırlandırmaz, ücret merkezli bir taleple gündeme gelmez, gelmek istemez.
Sevgili öğretmenim!
Hayatın yükü omuzlarında. Yaşadığın bireysel ve toplumsal sıkıntıların, zorlukların var elbette her insan gibi. Ama sen dinç, dirençli, umutlu, inanç ve değer aşılayıcı olmalısın.
Sen çökersen toplum yıkılır, sen yıkılırsan toplum sürünür, sen sürünürsen toplum felç olur. Milletinin genç kitlesi önünde bir meşale, bir nur olup aydınlatman, bir nefha olup ruhları diriltmen, bir melek gibi olup onları iyilik neferleri yapman, bir dirayet ve istikamet abidesi olup heva ve heveslerini dizginlemen, erdemli yaşantınla örnek olman, bilgeliğin ve hikmetinle yaşamı anlamlandırman gerekiyor. Bunu yapıyorsun zaten.
Sen bizim geleceğimiz, var oluşumuz, varlığımızsın.
Yaptığın güzel işleri fedakarlıkları, koşturmacaları, feragatleri takdir ediyor, gençlerimizi daha “değerli” kılmak için verdiğin mücadeleyi takdir ediyoruz.
Selam olsun…
Fotoğraf: Serdar Aydın – Bartın İngilizce Öğretmeni, MEB (“Öğretmen Gözüyle Eğitim Öğretim” Temalı Öğretmenler Arası Fotoğraf Yarışması İkincisi)