Geçip gitti aramızdan
Masalın büyüsü kaldı yalnızca
Tarifim gitti, talihim gitti
Bir kuşun kanat çırpması gibi
Güneş vurdu yüzüme…
Bileydim ayrılık var
Karşı dağın yılanı çıyanı düşecek ardıma
Karanlığa boğmak için ülkemi
Vuracak sırtımdan beni
Düşer miydim ahu gözlü yârimin
Düşer miydim bu zamanın kahrına…
Kaç şarkının içinden geçtiğini unuttum
Kaç köprüye ayak
Kaç elsize el uzatıp
Kaç görmeze yol gösterip
Kaç güzele söz oldun
Geçtiğin her ırmak
Aştığın her dağ
Açtı koynunu da:
“Gün Doğmadan, Leyla Mecnun” aşkına
Güzeller güzeli periler huşu ile zikrederek
Aşk olsun bu sevda dillere destan olsun, dediler.
Dedim ki Monna Rosa bir resital
Dedim ki Sezai Bey
Bir güzelleme ustası olarak
Kalbini muntazam tutmuş
Âleme bir ses güzelliği
Bir nida ölmezliği
Bir tarihî simge armağan etmiştir…
Dedim ki Sezai Bey
Birçok ırmağın suyunu buluşturan
Aşkı bünyesinde coşturan
Çağın bilge şairidir.
Dedim ki daha ne olsun
Çağın gözü aydın olsun
Bu şiirim Sezai Beye
Bir güzelleme olsun…