Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

ŞİİR, ŞAİR, ŞUARA SURESİ HAKKINDA

Şiir evrenseldir. Coğrafya, renk, din, dil, kariyer, statü kabul etmez görüşündeyim. Dünya şairlerine baktığımızda buna ne kadar uyduğuna bakarım. Bir de şiirin mahfilleri var, kategorileri var, çeşitleri var, kendine göre imge, simge, metafor, alegorik betimlemeleri var.

EKLENDİ

:

İttifakla bilinir ki, cahiliye döneminde Kur’an indiğinde şiir doruktaydı. Onların sapkın görüşlerine ancak şiirsel bir üslûpla güçlü cevaplar verilebilirdi ki, Allah her şeyi en iyi bilendir. Çıkardığımız manaya göre ve konuşan Rabbin sözüyle “Muhammed şiir söylemiyor, o kendinden bir şey söylemez, Kur’an şiir değildir” diye kendimce ifade ettiğim bazı ayetler var ve buna benzer hadisler var. Fakat Kur’an’ın sözleri o kadar muhteşemdir ki, ancak günümüz koşullarında böyle güçlü ve sırlıdır, şiir gibidir diyebiliriz. Görüyoruz zaten.

Evet, görüşler farklı farklıdır. Ama benim görüşüme göre Kur’an şiiri olumsuzlamıyor, yadsımıyor, bunu Peygamberin sözlerinden ve tavrından da biliyoruz. Kâb bin Züheyr’inBanet Suad Kasidesi buna en iyi örnektir; Kutlu Elçi bürdesini(hırkasını) çıkarıp Kâb’a hediye etmiştir. Çünkü ne Kur’an ne de İslam şiire karşıdır.

Şuara Suresi son ayetlerine dönecek olursak, 224-227. Ayetlerde Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Şairlere gelince, onlara yalnızca azgınlar uyar. Görmüyor musun onlar başıboş vadilerde dolaşırlar. Görmedikleri ve yapmadıkları şeyi söylerler. ANCAK îmân edenler ve güzel amellerde bulunanlar ve Allah’ı çokça zikredenler ve zulme uğradıktan sonra öclerini yerde komayıp alanlar müstesna. Ve o kimseler ki, zulm ettiler, nasıl bir dönüşle yuvarlanıp gideceklerini yakında bileceklerdir.”

Buradan çıkaracağımız sonuç şudur ve genelde bütün şiir, şair, edebiyat, sanat üzerine okuyan, düşünen, yapan, söyleyenlere göre, o dönemin şairleri gibi; hatta şairlerin cinlerden yararlandıkları ve onlarla konuştukları düşünülürse; eğer kendi heva ve heveslerine göre hareket edilecek olursa, onlar gibi görmedikleri ve yapmadıkları şeyleri söylerlerse yanlış yoldadırlar ve hatalıdırlar. İlk üç ayetle dördüncü ayeti birbirinden ayıran ANCAK cümlesi var. Ancak’tan sonraki emir zaten İslamın özünü teşkil eden sıfatlarından bazılarıdır. Eğer zulmetmemişlerse ve zulme maruz kalmışlarsa öçlerini yerde komayıp alanlar bundan müstesna sayılması, büyük bir devrim ve zulme karşı devrimci bir duruşla tüm haksızlıklara karşı gelme savaşı vermeleri beklenir İslam dünyasındaki şairlerin.

Şiir evrenseldir. Coğrafya, renk, din, dil, kariyer, statü kabul etmez görüşündeyim. Dünya şairlerine baktığımızda buna ne kadar uyduğuna bakarım. Bir de şiirin mahfilleri var, kategorileri var, çeşitleri var, kendine göre imge, simge, metafor, alegorik betimlemeleri var. Din içi din dışı diye tanımlama yapamayacağım, buna pek inanmıyorum. Her şair, yazdıklarından sorumludur, inançlarından sorumludur, yaptıklarından ve söylediklerinden sorumludur. İçinden herhangi bir dinî terim veya siyasi bir slogan veya güdümlü ideolojik bir yönlendirme dahi bulunsun bulunmasın, her şair takip ettiği değerlere sadık kalmasını öngörür.

Sapkın, delilsiz, kışkırtıcı, saldırıcı, insanî olmayan yönlere çekme gayreti olmadığı sürece yazılanları birer şiir olarak kabul etmede fayda vardır. Anlayışıma göre şiirin inancı olmaz, şairin inancı olur. Şiirin ideolojisi olmaz, şairin olur. Bu da ister istemez şiirine bir nebze de olsa yansıyacaktır. Şair; bilgisinden, ferasetinden, ilhamından, tözünden gayrı değildir. Ama az, ama çok… Bu kriterlerle şairleri birbirinden ayırt edebiliriz kendimizce. İsim vermeyi gereksiz buluyorum. Çünkü her poetika ve görüş kendine has, kendine özeldir. Şiirin bir tanımı olmadığı için ve bana göre sonradan öğrenilmediğine göre, ilahi bir veri, ilahi bir seçilme sözkonusu olur…

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar