Varolmak ve Topraklar’ı şöyle bir karıştırma fırsatım oldu. Henri Thomas tarafından bir önsöz metni var başta. Oldukça kısa. Tamamı daha uzun olmalı. Şöyle tanıtmış Thomas şairi: “Lirik yanılsamayı yadsımak, zaman içinde bi tutanak bulamayan insanın bunalımını günlük dille yenmek, işte Jean Follain’in amacı budur…”
Kitabın adına aldandım. İyi ki aldanmışım. Aynı adı taşıyan şiiri okumak bile bu kitaptan hayat kurtarır. 1979’da Nobel’i alınca ünü dünyaya yayılmış Elitis’in. Oysa 1912 doğumlu şair 30’lu yıllarda duyurmuş Yunanistan’da adını.
Çılgın Nar Ağacı (Adam Yay., İst., 1983, 93 s.)’nı Cevat Çapan çevirmiş. Şairin bu isimde bir kitabı yokmuş aslında. Çapan, onun farklı kitaplarından bir derleme yapıp çevirmiş. Bu derlemede dediğim gibi, Çılgın Nar Ağacı şiiri her şey. İşte o her şey olan şiirde kişileştirilmek istenen bir nar ağacı ile karşılaşırız. Şair ikinci çoğul şahıslara o çılgın kahramanı takdim ediyor. O kahraman kimi zaman zafer sevinçlerine renk kazandırıyor, kimileyin sarışın kızların kollarında çayır çimen oluyor. Onu bulutlu göklerle savaşırken, ölümsüz güneşin bin bir rengine bürünürken, kaçmaya kalkışan bir atın yelesine yapışmış olarak, deniz dalgalarının içinde çırpınan gemilerin sancısı halinde, hemen bütün tehlikelere açık bir halde, her yerde deyim yerindeyse, görebilirsiniz.
Bana sorarsanız bu şiiri şair Türkçe’de söyleseydi, ancak bu şekilde söylerdi. Cevat Çapan’ın başarısı olsa gerek bu:
“Başı taa havalarda, ışıyan ve övünen mor salkımlarla,
Tehlikelere açık, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Dünyanın ort yerinde şeytanın fırtınasını ışıkla parçalayan,
Ve günün, üzeri türkülerle işli sırmalı örtüsünü
Boydan boya yayan, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,
Günün ipek giysilerinden bir anda soyunup kurtulan?”
Kitapta beğendiğime dair mim koyduğum birkaç şiir daha var: “Ayvalar Üzerinde Esen Bu Aylak Rüzgâr” (s. 40) “Dizi Sıyrılan Çocuk” (s. 36), “Bütün Gün Kırlarda Dolaştık” (s. 42)…
Çılgın Nar Ağacı’nın 49. sayfasında “Arnavutluk Cephesinde Ölen Teğmene Ağıt” başlıklı uzun bir metin var. Şimdi oradayım. Elitis modern zamanların Homeros’luğuna soyunmuş gibi. Ama işi galiba zor. Gerçi benim de bu bahiste bir saptama yapmam için erken. Bir okuyayım bakalım.
İzmir, 19 Haziran 1985, Jean Follain’in kitabını okumadan önce…
Jean Follain’in şiirlerinden seçilerek hazırlanmış bir kitabı satın aldım bugün. Gürhan Tümer’in Fransızca’dan çevirerek Varolmak ve Topraklar (Yazko Yay., İst., 1985, 68 s.) adıyla hazırladığı kitabı Yazko yayımlamış. Yazko’nun işleri kötüye gidiyor anlaşılan. Baskı kalitesi iyice düşmüş.
Varolmak ve Topraklar’ı şöyle bir karıştırma fırsatım oldu. Henri Thomas tarafından bir önsöz metni var başta. Oldukça kısa. Tamamı daha uzun olmalı. Şöyle tanıtmış Thomas şairi: “Lirik yanılsamayı yadsımak, zaman içinde bi tutanak bulamayan insanın bunalımını günlük dille yenmek, işte Jean Follain’in amacı budur…”
Kitaptan üç şiiri de okudum: Gölge Yerler (s. 26), Okul ve Doğa (s. 37), “Öğrencilerin Köpeği” (s. 64)… Küçük, lirik metinler. Şimdilik bu kadar.
Sahi, bu kitabın künye sayfasına düştüğüm şu notu da paylaşayım. Acaba bir şiir olur mu günün birinde?
“aşkların bir otobüs biletinde taşındığı
fırçaların atıldığı bir günde
kendi kendine
kavaklara çıkıyordun
aldın bu kitabı
kutsaldır yüreğin”
İzmir, 8 Ocak 1986, Suat Vardal’ın Yorulur Ölümlü Gözleri’nden…
Bugün harçlığımın mühim bir kısmıyla (250 TL) aldım Yorulur Ölümlü Gözleri (Yeni Türkü Yay. İst., 1983, 66 s.)’ni Suat Vardal’ın. Bugün aldım ve tamamını okudum. Neşe Erdok’un desenleriyle bezeli kitapta takılıp kaldığım bazı şiirler: “Senle Yaşlanmak İsterim” (s. 18), “Takılsın Saçlarına” (s. 49), “Dedem Geliyor Batum’dan” (s. 60)…