“Adıyaman’a ağıt”
Bir şehre vardım
Can çekişiyordu
Acısı saçlarına asılı
Beyaz mı beyaz…
kilden tabletti libası
Bir üflesen son nefesi de kesilecek
Mevsim ilkbahara ayarlı,
nereden düştü ağaçlara güz yorgunluğu
Sahi, kuşlar nerede, nerede balkondaki yusufcuk kuşu
Yaşam mı, ölüm gibi geçmişten iki hece
Duvarda derin çatlak, çatlaklarda alaca sızı
Bir anlık zaman,
Bir nefeslik sarkıt,
Soğuk, çok soğuk…
Beni örtecekmiş melekler
Makinalar, bağrışlar, Paletler, ahh paletler
Umursamazlığınız seriliydi sokaklarda,
Bağrımda derin çizikler,
Üzerinizde Varşova’da bir tankın kayıtsızlığı
Bir şehir gördüm,
Can çekişiyordu
Sahi, betona kaç ağıt yakılır
Ve demir kaç kuruşa tava gelir
Kaç metre kumaş umursamazlığımızı alır
Büyük savaşlardan geçmiştim.
Anılarım gördüğün yıkıntılar kadar
Çamur tükürdüm, çığlığa durdum, annelerinin memelerinden ölü bebekler topladım,
Doğmamış çocukların acılarını paylaştım bir bir
Konuştum, nutkum tutuldu
Hiçbir sözüm kırılan kalbe merhem olamadı
Bir şehir gördüm, can çekişiyordu
Önce adı unutuldu
Sonra yokluğuna hiçlik sözleri yazıldı.