Düşünce
Şüyuu Vukuundan Beter
Aslında bu tür hakaret videosu çekenler veya karikatürleri çizenler, bu pisliklerini sadece kendi camialarındaki kişilere ulaştırabilecekler iken protesto ettiği zannıyla paylaşan saf müslümanların eliyle milyonlarca müslümanın gündemine girmekte, onların zihin dünyalarını meşgul etmekte ve gündelik sohbetlerine konu olmaktadır.
EKLENDİ
-:
Yazar:
İbrahim Yıldız, Dr.Osmanlıca bir deyim olan “şüyuu vukuundan beter”; bir olayın veya bir sözün söylentisinin, dilden dile aktarılmasının, halk arasında konuşulur hâle gelmesinin onun gerçekleşmesinden çok daha kötü sonuçlar doğurabileceği anlamına gelmektedir. Bu deyim, kötü bir şeyin insanlar arasında duyulup yayılmasının, gözün o görüntüye, kulağın o söze, zihnin o fikre alışması, çok vahim olarak karşılanması gereken o şeyin artık vakayı adiye hâline gelmesinin hatta kendisinden sonrakilere olabilirliği hakkında bir örnek teşkil etmesinin bizatihi o şeyin gerçekleşmesinden çok daha kötü olduğunu anlatmaktadır.
Kelimeleri genç nesil tarafından hemen anlaşılamasa da toplum olarak çok sık kullanılan fakat uygulama noktasına gelindiğinde ise hiç kale alınmayan bir deyim olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Kötü bir hadisenin her ailede konuşulması, her ortamda gündeme getirilmesi hatta sokaklara taşınarak protesto edilmesi gerçekte o hadisenin bir daha gerçekleşmemesi için önüne çekilen bir set midir? Yoksa o hadisede verilmek istenen kötü mesajın yayılmasına, istenilen olumsuz fikrin herkesçe duyulmasına, hatta masum zihinlerde “Böyle de düşünülebiliyormuş, acaba gerçekten böyle de olabilir mi?” tarzında tehlikeli fikirlerin filizlenmesine zemin mi hazırlamaktadır?
Bu girişi, televizyonlarda ve özellikle sosyal medya platformlarında rastladığım bazı haberler hakkındaki görüşlerimi üzerine bina edebilmek için yaptım. Eskiden sıkça rastladığımız gazetelerdeki 3. sayfa haberlerinin yerini günümüzde televizyonlardaki realty show türü sabah kuşağı programları ve de kişisel sosyal medya hesapları almış görünüyor.
Önceden gazete toplumun her bireyin ulaşmayan daha dar alana hitap eden bir iletişim aracıydı. Fakat günümüzde neredeyse herkesin elinde olan akıllı telefonlar ile her an gerek haber siteleri gerekse sosyal medya platformları aracılığı ile her türlü habere anında ulaşılması mümkün olmaktadır.
İnternet site sahipleri ve çalışanları artık haberin doğruluğu veya topluma faydalı olup olmadığı ile ilgilenmemekte veya öncelikli olarak buna dikkat etmemektedirler. Artık doğruluğu olsun olmasın bir haberi ilk sırada yayınlayabilmek ve daha çarpıcı bir haber dili kullanarak ulaşılabilecek en fazla tıklanma oranına ulaşmak hedeflenmektedir.
Bu bazı profesyonel site çalışanlarının amacı, peki kişisel sosyal medya kullanıcılarına ne demeli?
Onlar da “kendini ifade etme, beğeni alma, farklı ve fark edilir olma” şeklinde kendini gösteren “Sosyal Medya Psikolojisi” diye adlandırılan ve hızlı bir şekilde internet çağının en görünür psikolojik hastalığı olmaya aday bir durumu yaşamaktalar. Beğeni almak, arkadaş olarak eklenmek isteği onları bu tür paylaşımlar yapmaya sevk ediyor.
Tüm bu yazdıklarıma artık örnek verme zamanı geldi sanırım.
Geçmiş yıllarda bırakın ağza almayı akla geldiğinde bile yüzün kızaracağı derecede ahlaksızlıkların televizyon dizilerinde parlatılarak sergilenmesi hatta bu yetmezmiş gibi –çünkü film ve dizilerin kurgu olması, günlük hayatı yansıtmaz fikrini hâlâ canlı tutabilmekte- bu ahlaksızlıkları sabah programlarında sergileyerek” “Bunlar gerçek hayatta gayet olağan durumlardır.” fikrinin yayılması sağlanmaktadır.
Saf ve temiz zihinlerde “Bu tür ahlaksızlıklar da varmış ve insanlar bu ahlaksızlıklarını utanmadan milyonların huzurunda dillendirebiliyorlarmış, o hâlde bu, o kadar da kötü bir şey değilmiş.” algısını yavaş yavaş yerleştirmektedir. Her ne kadar bu tür programların yapımcıları, sunucuları ve programa katılanların gerçek fikirlerine vâkıf değilsek de görünen sonucun bu yönde olduğu gayet açıktır.
Burada asıl dikkat çekici bir başka nokta vardır ki müslüman duyarlılığı açısından bu durum anlaşılabilir gibi değildir. O da bazı kendini bilmez ahlaksızlar tarafından çekilerek internette dolaşıma sokulan İslâm’a, Kur’ân’a ve Hz. Peygamberimize hakaretler içeren videoların, çizilen karikatürlerin veya yazılan yazıların bazı gâfil müslümanların, kişisel sosyal medya hesaplarında hiçbir sansür uygulamadan yayımlamalarıdır.
Bu tür yayınlar yapanların hedefi, ulaşabildikleri en fazla insana fikirlerini aktarabilmektir. Kendi kutsallarına hakaret eden videoları, karikatürleri paylaşan müslümanlar gerçekte hakaret edenlere hizmet ettiğinin farkında bile değiller. Videonun altına veya yorumlarına karşıt bir şeyler yazılmasının ise müslüman camiaya hiçbir faydası yoktur, zaten tüm Müslümanlar o videolara veya karikatürlerdeki fikirlere uzaktırlar. Ama bir müslümanın saf düşüncelerle sırf protesto amacıyla yayımladığı bu tür hakaret videoları, onlar sayesinde binlerce masum zihne girmekte ve belki de neşvünema bulmaktadır.
Aslında bu tür hakaret videosu çekenler veya karikatürleri çizenler, bu pisliklerini sadece kendi camialarındaki kişilere ulaştırabilecekler iken protesto ettiği zannıyla paylaşan saf müslümanların eliyle milyonlarca müslümanın gündemine girmekte, onların zihin dünyalarını meşgul etmekte ve gündelik sohbetlerine konu olmaktadır. Eğer bu kadar gündem yapılmasa unutulup gidecek olan bir kötülük, günlerce gündemde kalmakta, saf zihinlerde yankılanmaktadır. Ayrıca bazı kendini bilmez müslümanların mala ve cana zarar veren aşırı tepkileri nedeniyle de İslâm’ın barış ve hoşgörü özelliğine zarar verilmektedir.
Sonuç olarak İslâm’ın kutsallarına yapılan bu tür hakaretler, gerçeklerin ortaya konulması adına ilim adamlarının gündeminde yer almalıdır. Bu tür hakaretlerle halkın saf gönüllerinin yara almasına müsaade edilmemelidir. Elbette bu teklif, bu tür rezilliklerin karşılıksız kalması veya protesto edilmemesi demek değildir. Onların tüm videolarının veya karikatürlerinin tekrar tekrar yayımlanması onları protesto etmek değil bilakis onları desteklemektir. Bizlere düşen bu kişilerin videolarını yayımlamaksızın gerekli tepkimizi ortaya koymak, biliyorsak hakkı hakikati dile getirmektir. Aksi hâlde istenmeyen bu tür olayların dillerde dolaşması nedeniyle kötülükler olağanlaşmakta, onlara buğzetme refleksimiz günden güne azalmaktadır. Asıl vahim olan ise bazı saf gönüllerin bu olayları örnek alarak kötülüğe, günaha düşmesine zemin hazırlanmasıdır.
Son noktayı koyması açısından sözü Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş hocamıza bırakalım: “Reyting adına bütün aile, gelenek, ahlak ve inanç değerlerini hiçe sayarak şüyuu vukuundan beter çirkinlikleri ekranlara taşımak milletimize, medeniyetimize, nesillerimize ve geleceğimize karşı işlenen büyük bir suçtur.”
Beğenebileceğiniz Gönderiler
Çok Okunanlar
- Düşünce-
Muvvakkat Ömürler ve Mekânlar
- Ramazan-
7 Soruda Ramazan – Nurullah Öztürk – RTÜK Üyesi
- Ramazan-
7 Soruda Ramazan – Abdullah Yıldız – Yazar
- Ramazan-
Peygamberimizin Ramazan Ayını İhyası
- Ramazan-
Yeni Bir Ramazan Olsun
- Düşünce-
“Şehrengiz”siz Türkçe Sözlük Olur Mu?
- Edebiyat-
Âşık Veysel’in “Anlatamam Derdimi Dertsiz İnsana” Adlı Şiirine Bir Yaklaşım Denemesi
- Din ve Hayat-
Fahreddin Râzî’den Samimi Duygusal Paylaşımlar