Kitap
Tadımlık Kitaplar-14 2021 Aralık
Merhaba Sevgili Okur,
Tadımlık Kitaplar 14. Sayısıyla huzurunuzda. Ülkemizin nadide şair ve yazarlarından gönül insanı, büyük düşünür Sezai Karakoç Hakk’a yürüdü. Kitaplarıyla ve bize bıraktığı örnek duruşuyla aramızda artık. Rabbim rahmetiyle muamele eylesin.
EKLENDİ
-:
Yazar:
Murat Erdoğan
1. Ben Asyalı Bir Ozan, Metin Önal Mengüşoğlu, Şiir, Esra Sanat Yayınları, Konya 1995.
Aylık Dergi Yayınlarınca ilk baskısı 1983’te yapılan “Ben Asyalı Bir Ozan”ın 1995’te Esra Sanat Yayınlarınca ikinci baskısı yapılmış. Kütüphanemde 2. Baskısı var Ben Asyalı Ozan’ın. 12 Ocak 1998’de İzmit’te okuruna kavuşan eserin şairi Metin Önal Mengüşoğlu şiirleriyle hayatın dinamiklerine kapı aralıyor.
Ben Asyalı Ozan Asyalı Donkişot’a Şiirler, Sokağa Dairler, Yayınlanmamış Şiirler ve Çetindir Toprağın Ameliyatı adlı dört bölümden oluşuyor. Çetindir Toprağın Ameliyatı adlı bölüm de üç alt bölümden oluşmaktadır.
Asyalı Bir Ozanın Öğütleri adlı şiirinde Asyalı Ozan’ın bilgeliğini konuşturuyor:
“ve aklın / ırmağı kurumuş / suyu tükenmiş / benziyor / gülünç bir asya sakallısına / çünkü şiir / o kötümserlik çığırtkanı / çok oldu gümüş hançerini / toprağın altında gizleyeli / silâhı şimdi kardeşim / asya’da son haramî atlarının / düşen nallarından yontmalısın.”
(Ben Asyalı Bir Ozan, s. 9)
2. Manaho Deresi (Cezaevi Notları), Sadık Albayrak, Anı, Medrese Yayınevi, İstanbul 1986.
Manaho Deresi, Sadık Albayrak’ın cezaevi hatıraları kitabı. Mustafa Zihni Paşa’nın “Hilafet ve Halifesiz Müslümanlar” adlı eserini sadeleştirerek yayınladığı için Sadık Albayrak 1983’te bir yıl dört ay mahkûmiyete çarptırılır. Manaho Deresi işte bu cezaevi günlerinde kaleme alınan bir hatıralar toplamı… 21 Ekim 1986’da kütüphaneme girmiş üniversite öğrencisiyken. 26 Ekim 1986’da da okumuşum. Bu vesileyle yeniden okudum, ardından yazarın dünyasını, yetişme şartlarını ve insanları tasvir gücünü bir defa daha gördüm.
Manaho Deresi Trabzon’da Sultanmurat (Şehitler Tepesi) eteklerinden doğup Karadeniz’e dökülen bir dere. 23 Kasım 1982, Salı günü saat 23.00’te tuttuğu günlükte şöyle sesleniyor oğulları Serhat ve Berat’a:
“Sevgili oğullarım Sehat ve Berat,
Oğlum, hep sizi düşünüyorum. Nasıl düşünmeyeyim ki! Sizler daha çocuksunuz. Biriniz 10, diğeriniz 5 yaşında… Dünyayı toz pembe görüyorsunuz. Babanız yanınızda yok amma anneniz var. Bir an beni hatırlasanız da oyuna, eğlenceye dalar, yine beni unutursunuz. Amma ben sizi hiç ama hiç aklımdan çıkarmıyorum. Ağaçların sararmış yapraklarını şu mevsimde, sizler her sabah namazında kalbimde açan birer cennetsiniz.
(…)
Her baba çocuğuna bir şeyler bırakır. Ben ise size, inancı ile dinamik ayakta duran, eserleri nesillerden nesillere akacak ve hiçbir zaman kıymetten düşmeyecek koca bir kütüphanesi olan mazlum bir baba bırakıyorum.
Bu çağ, bu devir çileyi seçme zamanıdır. Herkese nasip olmayan şereflerle doludur. Ve ben sizleri seviyorum, hep seveceğim. Bundan büyük şeref olamaz.”
(Manaho Deresi, s. 56-57)
“Fotoğrafın Ötesi’ni 16 Kasım 2021’de satın almışım. Dursun Çiçek Bey’e, söz konusu tarihte Kalem Kitap Kahve’de yaptığı söyleşi sonrasında imzalatmışım. Fotoğrafın Ötesi’nde Dursun Çiçek, bir fotoğraf sanatçısı ve sevdalısı olarak fotoğrafın farklı veçhelerini bize göstermeye çalışıyor. Fotoğrafın felsefi arkaplanından tutun gösteri toplumuna, fotoğraflama çeşitlerinden fotoğrafın konumuna, insan ve fotoğraf ilişkisinden fotoğrafla düşünmeye dek fotoğraf üzerinde kaleme aldığı denemeleri “Fotoğrafın Ötesi”ni oluşturmuş. Fotoğraf sanatının mahiyeti üzerine düşünmek isteyenler için eşsiz bir kaynak olmuş aynı zamanda bu kitap.
Giriş Yerine adlı denemesinde okura şunları söylemekte yazar:
“İnsanın hangi biçimde olursa olsun (resim, fotoğraf, şiir, musiki, tezhip, tezyinat, hat, nakış vb.) bakmasının ve görmesinin amacı cenneti, cennetsi olanı bu dünyada unutturmamak ve bu dünyayı cennete eklemlemek, öte’den bağımsızlaştırmamak, bir müteâl yaratmak değil müteâl olanla irtibatını koparmamaktır. Biz biliyoruz ki görünen ötesiyle vardır lakin görüntünün ötesi yoktur.
Sonuç olarak neyi gördüğümüz ne olduğumuzla ilgili. Fotoğraf üzerinden yaptığımız bu tartışma gerçekte modern insanla onun dayatmasına muhatap kalan geleneksel insanın son üç yüz yıllık bakma ve görme sürecinin de hikâyesi. Dolayısıyla benim asıl derdim, görüntü üzerinden yok edilen bir hafızaya ve dile dikkat çekerek kendi bağlamımıza göre yeniden bakarak ve görerek hayat nizamımızı, dünya görüşümüzü ve tasavvurumuzu nasıl oluşturacağımızın da imkânını düşünmek ve tartışmaktır.”
(Fotoğrafın Ötesi, s. 30)