Bizimle İletişime Geçin

Kitap

Tadımlık Kitaplar-18 2022 Mart

Eğitim Ahlâkı’nın Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın 1954, Erzurum doğumlu bir akademisyen. Din Eğitimi alanında araştırmaları ve çevirileri bulunan yazar, 1977’den 1983’e kadar öğretmenlik yapar. 1983’ten 2022 yılına kadar Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yaptı. 2022 yılının başından itibaren Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesidir.

EKLENDİ

:

Selamün aleyküm Sevgili Okur,

Tadımlık Kitaplar 18. Sayısıyla Merhaba diyor Ramazan arifesinde sizlere. Ramazan, Kur’an-ı Kerim ayı… Ramazan, tefekkür ayı… Ramazan, oruç ayı her şeyden önce. Ramazan, yaratılış fitresi ayı… Ramazan, teravih ayı… Ramazan, paylaşma ve ikram ayı… Ramazan, Allah’a kul olmanın hazzına erilen bir ay… Ramazan, ümmet bilincinin doruğa çıktığı ay…

Allah’a emanet olunuz.

1.Eğitim Ahlâkı, Prof. Dr. Muhammed Şevki Aydın, Düşünce İnceleme, Dib Yayınları, Ankara 2020.

Eğitim Ahlâkı’nın 3. baskısı, 2020 yılında DİB Yayınlarınca yayınlanmış. Eğitim Ahlâkı’nı yayınlanışından yaklaşık iki yıl sonra 1 Şubat 2022 yılında, Ankara’da satın almışım. DİB Yayınları’nın Ahlâk dizisi altında yayınlanan kitap, ilk bakışımda bilinenleri tekrar eden sıradan bir kitap izlenimi verdiği için içeriğine pek fazla bakmadım fakat kendi kendime “Ne diye ön yargılı oluyorsun? Önyargı sana yakışır mı?” dedim ve kitabın sayfalarını karıştırmaya ve içindekileri incelemeye başladım. İyi ki incelemişim. Hemen satın aldım ve okuma programıma koydum. Daha yeni okumayı bitirerek dikkatinize sunuyorum.

Eğitim Ahlâkı’nın Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın 1954, Erzurum doğumlu bir akademisyen. Din Eğitimi alanında araştırmaları ve çevirileri bulunan yazar, 1977’den 1983’e kadar öğretmenlik yapar. 1983’ten 2022 yılına kadar Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde görev yaptı. 2022 yılının başından itibaren Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesidir.

Eğitim Ahlâkı 178 sayfalık bir kitap. Giriş, Öğretmenlik Ahlakı, Öğrencilik Ahlakı ve Sonuç olmak üzere dört bölümden oluşuyor. Konuyla ilgili M. Ş. Aydın Hoca detaylı ve özenli bir İslam literatürü araştırması yapmış, bu araştırmalar sonrasında edindiği sonuçları bir tasnife tabi tutmuş ve yeni bir literal dille konuyu ele almıştır. Bu açıdan oldukça önemli ve faydalı bir eser.

“İslam, eğitimle ahlak arasında organik bir bağ kurmaktadır. Eğitimle yönelinen temel amaç, öncelikle bireyin ahlak kazanmasıdır. Bu sonuca da yine ahlaklı olarak ulaşılması öngörülmektedir. Yani, eğitim sürecinin de ahlaklıca, ahlaki değerlere göre düzenlenmesi, elden geçirilmesi gerekmektedir. Bu yüzden hem eğitimcinin hem de eğitilenin ahlak kazanmayı, ahlaki değerleri özümsemeyi kendisine amaç edinmesi ve eğitim sürecindeki rollerini de ahlaklı olarak yerine getirmeleri istenmektedir. Bu yüzden İslam eğitim geleneği içinde, öğretmen ve öğrenci ahlakı üzerinde özellikle durulmuş; bu konuda dönemlerinin şartları ve ilmî birikimlerine göre ayrıntılı bilgiler verilmiş, ilkeler, kurallar ve davranış kalıpları ortaya konulmuştur. Ancak, eğitime ilişkin İslami değerlerin sürekli üzerinde durulup iyi analiz edinip kavranması ve zaman aşımına uğrayan boyutlarının mutlaka güncellenmesi gerekmektedir. Eğitim kurumlarında ciddi sorunların yaşandığı günümüzde eğitim hayatına ilişkin İslami değerlerin hem içerik hem de söylem olarak güncellenerek insanlığın istifadesine sunulmasına ihtiyaç durulmaktadır. İşte, sözü edilen ihtiyaç, bu serin yazılmasının öncelikli nedenidir.”   

(Eğitim Ahlâkı, s. 165)

2. Delâl, Hasan Ali Kasır, Şiir, Denge Yayınları, İstanbul 1992.

11 Temmuz 1953’te Bingöl’de dünyaya gelen Hasan Ali Kasır, 31 Ağustos 2000’de Mersin’de erken yaşta Hakk’ın rahmetine kavuşmuş.  Şiir, deneme, inceleme ve biyografi türünde eserler veren şairin şiirleri Delâl ile Yorgun İkindiler adlı şiir kitaplarında toplanmış. Kültür Bilinci ve Gün Dönümünde Yaşamak adlı deneme kitapları da dikkat çekmektedir. İmam Şafii adlı biyografi kitabı ile Seyrani, Erzurum Şairleri ve Esrar Dede Divanı olmak üzere inceleme kitapları da vardır.

İlk baskısı 1991 yılında Denge Yayınları’nca yapılan “Delâl” şairin şiirlerini topladığı bir inci hazinesi sanki. Kitap Delâl, Kanayan Coğrafya ve Kudüs Şiirleri olmak üzere üç bölümden oluşmuş. Kütüphanemde kitabın 2. Baskısı var. 30 Ekim 1992’de Ankara’da satın almışım. Polatlı’da askerlik temel eğitimim bittikten sonra Ankara’ya geçip oradan memleketime gitmeden önce kitabevlerine uğradığım bir zaman diliminde karşılaşmışım Delâl’le.

Delâl beni şiir yoğunluğu ve şairin derdi dolayısıyla beni oldukça derinden etkilemiş bir şiir kitabı. İslam coğrafyasının ve Müslümanların hazin durumunu şiir diliyle bize hissettirmeye çalışan şair, Müslümanlık harcıyla yoğrulmuş güzel bir insan. Rabbim gani gani rahmet eylesin. Şiirin Yüreğinde adlı şiiriyle huzurlarınızda:

Şiirin Yüreğinde

Kulluğumuzu taşırız                                                                                                            

Aşka tapınak şu yüreğimizde                                                                                                        

“Ben değil miyim efendiniz?” sorusu                                                                                       

İmanla kuşatır kelâmı                                                                                                               

Ve şiiri                                                                                                                                   

Kulluğa koştuğumuz gündür

O gün                                                                                                                                               

Bugün                                                                                                                                                   

Bir tarafımız Ortadoğu                                                                                                                     

Bir yanımız Afrika                                                                                                                             

Ve omuzlarımızda sorumluluk dağı                                                                                            

Toprağı bırakıp geride                                                                                                            

Denizlere koşmuşuz

Vurulmuş bir akgüvercin gibi                                                                                                Şiirimiz                                                                                                                                     

Solurken yaşamı avuçlarımızda                                                                                 

Gelip nabzında durmuşuz                                                                                                               

“Ona dönüş”lerin                                                                                                                

Bir sevdalı gibi                                                                                                                                  

Bir âşıkleyin                                                                                                                              

Çünkü biz                                                                                                                                      

Şiirin yüreğinde yürüyoruz.

(Delâl, s. 47)

3.İlâhî Nur, Necip El-Kiylâni, Türkçesi: Ali Nar-Salah Şerzad-Sezai Özel Roman, Hikmet Yayınları, İstanbul 1982.

Necip El-Kiylâni 1 Haziran 1931’de Mısır’da dünyaya gelmiş ve  6 Mart 1995’te yine Mısır’da Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Müslüman Kardeşler Hareketinin bir üyesi olması hasebiyle genç yaştan itibaren her türlü zorluk ve eziyetle karşılaşan Kiylâni, 1951’de girdiği Tıp Fakültesini ancak 1960’ta tamamlayabildi. Hekim olmasına rağmen roman, hikâye, tiyatro, şiir, biyografi, anı ve inceleme kitaplarıyla daha çok edebiyatta adından söz ettirdi.

Nurullah adlı romanı 1982’de İlâhî Nur adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir. İki ciltten oluşan kitabın birinci cildini Ali Nar ile Salah Şerzad, ikinci cildiniyse Sezai Özel Türkçe’ye çevirmiş. Kitabın arka kapağında kitabın konusu “Peygamberimiz (sav) ve ashabının yaşadığı devri, o devrin harikulade hadiselerini, imanın zirvesindeki bir avuç insanın inancı uğruna bir yarımadaya meydan okuması” şeklinde anlatılmaktadır.

Yazar, bu romanı yazmakla emelini şöyle açıklıyor: “Emelimiz hür bir Müslüman neslin; Allah yolunu tanıyan ve insanlığı elinden tutup karanlıktan, sapıklıktan, gizli şirkten çıkararak ; hidayet nuruna, hürriyet, sevgi ve barış ufkuna erdirecek bir neslin oluşumunda pay sahibi olmaktır.”

İslam tarihinden bir kesiti Necip El-Kiylânî’nin roman diliyle okuyalım:

“Mekkeliler, Müslümanlarla ilgili haberleri âdeta masalımsı bir hava içinde, büyük bir coşkunlukla, bıkmadan usanmadan anlatıyorlardı… Bir kısmı, onları düzme ve mübalağalı bularak alay etse de, büyük çoğunluk hayret içinde karşılıyor, büyük bir hızla tekrarlıyor ve ‘Daha önce böyle şeyler duymadık biz.’ diyorlardı… Bilâl’in Ömer, Osman ve Ebu Bekir’le başa baş münakaşa ettiğini, onların görüşlerine ters görüşler ileri sürebildiğini söylüyorlardı… Hatta bazen Peygamber, onun görüşünü uygun buluyor, bütün ashap da hiçbir itirazda bulunmadan buna boyun eğiyordu, hâlbuki o, hayatı boyunca zelil görülmüş Habeşli bir köle ve simsiyah derili bir kimseydi.

Müslümanların sosyal yardımlaşma içinde yaşadıklarını, zenginlerin fakirlere yardım ettiklerini, onları yedirip içirdiklerini, eşrafın da kölenin de eşitlik prensibi içinde hayat sürdürdüklerini naklediyorlardı. Evet ibadet esnasında hepsi de aynı safta duruyor, hatta Bilal eski Mekke ve Medine eşrafından daha ön safta duruyor, hatta Bilal eski Mekke ve Medine eşrafından daha ön safta bulunabiliyordu. Muhammed onları mezcetmiş, hamur gibi yoğurarak yeni bir insan tipi meydana getirmişti, onun emrine boyun eğiyorlar, büyük bir huşu içinde kabul ediyorlar, seve seve ölüme gidiyorlardı… Eski köhne değer hükümlerini terk ederek, yepyeni İslami prensipler içinde, mesut bir halde yaşıyorlar, içki içmiyorlardı. Aralarında herhangi bir düşmanlık, kuvvetlinin borazanı öter diye bir şey de yoktur onların… İkrime b. Ebu Cehil, İslam’a ilk giren Müslümanlarla, Medineli Ensar’ın bu yeni tuhaf prensipleri kabul etmekle, Peygamberle birlikte kendilerine sığınan köleleri, fakirleri himaye etmekle, şeref ve haysiyetlerinden çok şey kaybettiklerini söylüyordu.

Fakat Halid b. Velid, alaylı bir eda ile şunları söylüyordu:

  • Yanılıyorsun ey İkrime, hiç kimse hiçbir şey kaybetmedi… Herkes kazandı, senin eşraf dediklerin şimdi iman ve fedakârlık zevkine erip eski tamalarını ve boş gururlarını bir tarafa bıraktılar… Onlar fakir fukara ile olmayı, Allah’a bir yakınlıkEğitim Ahlâkı’nın kurtuluş ve cennete giden bir yol kabul ediyor. Meselelere senin şu anda düşündüğünden farklı bir gözle bakıyorlar…Halinden memnun olmayan tek bir kimse bulunmadığını, bu yolu kendi arzularıyla seçtiklerini unutuyorsun herhalde…”

(İlahi Nur, cilt: 2 s. 277-278) 

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar