Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Tadımlık Kitaplar-29 2023 Mart

EKLENDİ

:

Selamün aleyküm Sevgili Okur,

Tadımlık Kitaplar 29. sayısında. Mart, kış mevsiminden bahara geçişin muştulandığı bir ay… Bu sene, yalnız 6 Şubat’ta yaşadığımız ve hem ülkemiz hem de dünya tarihinde az görülmüş on bir ilimizi etkileyen ağır bir depremin milletçe, ümmetçe, hatta insanlıkça yaralarının sarılmaya çalışıldığı günlerdeyiz. 24 Şubat itibarıyla yaklaşık kırk beş bin canımız deprem sırasında ruhunu teslim eyledi. Vefat edenlere Allah’tan rahmet dilerim. Artçılarıyla birlikte doksan bine yakın yaralımız bulunuyor. Yaralılarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum. Deprem sonrasında yaklaşık dört yüz elli bin kişi bölgeden tahliye edildi. Bölgeden tahliye edilen ve bölgede zor şartlar altında hayatını sürdüren kardeşlerimize Rabbimden kolaylıklar dilerim. Bu vesileyle tüm milletimize Allah’tan sabr-ı cemil ihsan eylemesini diliyorum. Hiç kuşkusuz bu zor günleri milletimiz el ele vererek geçirecek ve hataları ile eksiklerini belirleyip bir daha onlara fırsat vermeyecektir. Ders almasını bilirsek ve gereğini yaparsak bu tip afetlerden en az kayıpla kurtulabiliriz.

Mart ayı A. Kadir’in, Ömer Seyfettin’in, Kemalettin Kamu’nun, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Mehmet Kaplan’ın, Yusuf Ziya Ortaç’ın, Karl Marks’ın, Niyazi-i Mısri’nin, Necati Beg’in, Ceyhun Atuf Kansu’nun, Âşık Veysel’in, Goethe’nin, Stendhal’ın, Halit Ziya Uşaklıgil’in, Mithat Cemal Kuntay’ın ve adını burada anamadığımız nice edip ve düşünürlerin ruhunu teslim ettiği bir ay…

Mart ayı, tabiatın canlanmaya başladığı, hayvanatın gün ışığına çıktığı ve insanların kış mevsiminin soğuğundan bir parça da olsa kurtulduğu bir ay… Bir anlamda hayatın yeniden canlandığı bir ay… Edebiyatın çekmesinde duran nice şiirlerin, öykülerin, denemelerin, romanların, anıların, gezilerin ve incelemelerin aynı zamanda okurla buluştuğu bir ay…

Mart… Yılın uzun aylarından biri… Mübarek üç aylardan Şaban ayının çoğunlukla ağırlandığı bir ay… Aynı zamanda 23 Mart Perşembe günü Ramazan ayını da karşılayacağız inşallah.  Köken itibarıyla Yunanca-Latince olan bu kelime Türkçe’de yoğun bir kullanıma sahip. Mart ayında, Rabbim bizlere, milletimize ve tüm insanlığa güzellikler ve iyilikler ihsan eyler inşallah.

Asrın felaketinin burukluğunu tüm yönleriyle yaşadığımız mart ayında hikmet merkezli okuma yolculuğuna çıkacak tüm dostlarımıza Rabbimden selamlar diliyorum. Herkese hayırlı ve uğurlu olsun bu ay.

1. SIFIRÜÇ DEPREMLERİ, Yaşar KAPLAN, uzun hikâye, Aylık Dergi Yayınları, Ankara 1987.

1952 Niğde doğumlu Yaşar Kaplan, 7 Ocak 2023’te Köln’de vefat etti. 9 Ocak 2023’te Hacı Bayram Camii’nde cenaze namazı kılındı. Kabri Tacettin Dergâhı haziresindedir. Rabbim gani gani rahmet eylesin.

1978-88 yılları arasında kurucusu olduğu Aylık Dergi’yi yönetti. Ayrıca Bu Meydan (1989-1990), Hüner (1991-1993, 1997) ve İslâm ve İnsan (Almanya 2005-2007) dergilerini yayımlayan Yaşar Kaplan öykü, deneme ve eleştiri yazıları kaleme aldı, daha sonra bu dergilerdeki yazılarını kitaplaştırdı. Kitapları ve yazıları dolayısıyla mahkûm edildi. Yazarın ilk kitabı “Dönemeçler” adıyla 1976’da yayımlanan öyküleridir. Bunların dışında çevirileri de vardır.

Yazarın Sıfırüç Depremleri adlı uzun hikâyesi 12 Şubat 1988’de kütüphaneme girmiş Değerli Dostum Mustafa Yalındağ’ın hediyesiyle. Ben de fakülte son sınıfta olduğum 1988 yılı Mart ayında okumuşum. Merhum Yaşar Kaplan’ın vefatı dolayısıyla “Sıfırüç Depremleri”ni tekrar okudum.

Sıfırüç Depremleri’nin ilk baskısı Aylık Dergi Yayınları’nca 1987’de yapılmış. Yazar eserini 1983’te bitirdiğini ama kitabın 1987’de yayımlanması üzerine yazar, eserine yazdığı önsözde cezaevindeki öykü kahramanlarının “sanatsal düşünce-olaylaşmış düşünce” üzerinde odaklandıklarını belirtir. Yazar, eserini “Şehîd olarak yaşayan ve şehîd olarak ölenlere adanmıştır.” diyerek şehidlerimize ithaf etmektedir.

Eser üç bölümden oluşmaktadır. I. Bölüm, 9-71. sayfaları, II. Bölüm, 73-200. Sayfaları ve III. Bölümse 201-240. Sayfaları içermektedir. Cezaevindeki mahkûmların dünyasını iç monologlarla ortaya koyan eserde derin bir yoğunluk vardır. Sıfırüç Depremleri’nin “merkezi”nde her yönüyle insan vardır. Yanılgısı, yılgısı, hırsı, adanmışlığı ve aldanışıyla insanın bütün hallerini okuyan büyük bir gözün uzamda konum değiştiren spesifik yanı vardır. Sorgulayan tipin söylediği “bu aşamada bizden beklenen tek şey, had­dimizi bilmektir” (s.38) repliği, kurmacanın merkezinde yer alanın insanın nihai durumu­nu da özetlemektedir.

Sıfırüç Depremleri’nin İkinci Kısım’ından bir kesite buyurun sevgili okur:

“Okumaya mahkûm olduklarına inanmışlardı bir kere. Bu inançladır ki yeniden dönüp gelmek zorunda hissediyorlardı ısınamadıkları, benimseyemedikleri bu aykırı iklime. Şu da vardı ki birçokları, okumakta başarısız oldukları için okumanın aleyhinde olduklarını düşünebilirdi. Onun için, gene de o iklime dönmeyi, geç de olsa, güç de olsa okullarını bitirmeyi, bu işi de başararak, çekip gitmeyi zorunlu görüyor, böylesinin aha etkileyici olacağına inanıyorlardı. Böyle düşünmekle haksız da sayılmazlardı kendi hesaplarınca. Diretecekler ve koparacaklardı istediklerini.

‘Yaşamak değil cambazlık derle buna’ dedi bir başkası. Neler düşünerek söylemişti bu cümleyi kim bilir? Biraz önce sözünü ettikleri arkadaşlarıyla bağlantılı olarak mı dökülüvermişti bu kelimeler dudaklarından, yoksa daha başka şeyler mi düşünmekteydi?

‘Bak işte bu çok geçerli bir kıyas’ dedi Kurban. ‘Hayata atılmış insan ip üstündeki cambaz gibidir.’

Konuşunca yaman konuşurdu Kurban bazılarına göre. Ses tonunu ayarlamasıyla, düşüncesini anlatmak için gerekli en uygun ve etkileyici kelimeleri seçip en çarpıcı cümlelerle dile getirmesiyle en basit ve önemsiz görünen düşünceler bile onun ağzında birden önem kazanır, kafalarda silinmez izler bırakabilirdi. O, etkileyici konuşmasıyla sürdürdü sözü.

‘Hayata atılmış insan şu yönden benziyor ki cambaza, attığın her adımda cesur olacaksın, hiçbir zaman korkuya kapılmayacaksın. Yanlış adım atsan dahi, kendine güvenini hiçbir zaman yitirmeksizin, cesurca telafi edeceksin onu. Yaptığın bir işten dolayı acaba pişman olur muyum ya da bu işi yapabilir miyim diye güvensizlik içine düşmeyeceksin. Yoksa hayat yolunda dengeni kaybeder, ipten aşağı yuvarlanırsın.’

Gerçekten de öyleydi. Az insan mı yuvarlanmıştı o tehlikeli ipten aşağı. Kimileri tamamen veda etmişlerdi hayata, kimileriyse sakata çıkmışlardı. Ama o eski kirli hava daha tam olarak temizlenmemişti. Bütün bunaltıcılığıyla insanı kuşatan ve sıkıştıran bu hava o eski havaydı; şurada bile aynısı vardı o havanın.

Havanın bu kadar kirlenmesine sloganların yol açtığını söylerlerdi hep. Yanlış da değildi hani.”

(Sıfırüç Depremleri, s. 81-82)

2. BATILILAŞMA İHANETİ, D. Mehmed DOĞAN, inceleme, Birlik Yayınları, Ankara 1979.

4 Eylül 1947 Ankara doğumlu D. Mehmed Doğan gazeteci, yazar, fikir adamı, araştırmacı, sözlükçü ve TYB kurucusu ve yöneticisi. Daha çok araştırma, inceleme, deneme ve senaryo türlerinde eserler veren yazar bizlere öncelikle dil ve kimlik bilinci kazandırmaya çalışır.  İlk çalışmaları Fikir ve Sanatta Hareket dergisinde yayımlanan yazarın diğer yazıları, birçok süreli yayında yayımlanmıştır.

Batılılaşma İhaneti, ilk defa 1975’te yayımlanmış. Balıkesir’de fakültenin birinci sınıf öğrencisiyken 22 Kasım 1984’te kütüphaneme girmiş. Bendeki 6. Baskısını Birlik Yayınları yayınlamış. Beşinci Baskıya Önsöz Yerine: Mustafa Reşit Paşa’dan Mustafa Bülent Ecevit’e Batılılaşma İhaneti, Giriş, Temeldeki Yabancılaşma, Aydın Yabancılaşması, Devrim Yabancılaşması, Fikir Yabancılaşması ile Yankılar adlı bölümlerden oluşuyor eser. Özellikle insanın kendine (fıtratına), milletine, inancına yabancılaşması her şekliyle tehlikelidir. Dil ve kültür yabancılaşması oldukça tehlikelidir. D. Mehmed Doğan tüm boyutlarıyla dil ve kültür yabancılaşmasına dikkat çekmektedir.

Batılılaşma, bir millete zorla giydirilen bir deli gömleğinden başka bir şey değildir. Kendi doğasından, kültüründen, inancından, geleneğinden ve yaşama tercihlerinden emrivaki bir şekilde uzaklaştırılması utanç verici bir durumdur. İnsanın cüz’i iradesini yok saymaktır aynı zamanda. Toplumlara bu şekildeki müdahale tarihin hiçbir döneminde tutmamıştır, bundan sonra da tutmayacaktır.

Bu insanlık dışı müdahaleyi derinlemesine araştırıp inceleyen D. Mehmed Doğan’a bu ülkede bir dönem gerçekleştirilen özüne ihanet adımlarını tüm yönleriyle ortaya koyduğu için ne kadar teşekkür edilse azdır.

Buyurun Batılışama İhaneti’nden bir bölüme:

“Düşünme haberleşme ile balar. Eski çağlar hakkında bilgimiz de, o çalardan bugüne gelebilen, her biri kendine göre bildiriler taşıyan sanat eserleri ve yazılı belgelere bağlıdır. Ancak bu eserleri ve yazıları çözümleyerek devirleriyle haberleşme bağını kurabiliriz. Çağımız bugüne ve geleceğe hitap edecek araçlara geçmiş asırlarla nispet   edilemeyecek ölçüde sahiptir. Gerçi dil ve yazı geçmişte olduğu gibi bugün de haberleşmenin en önemli unsurlarıdır, ama yaygınlığı sağlayan araçlar geçmişle kıyaslanamayacak kadar farklıdır. Dünün herhangi bir el yazması kitabını istinsaha (çoğaltmaya) çalışan hattat ile bugünün basım makinelerini kıyaslamak bir yana, tamamen yeni haberleşme teknikleri olarak çağdaş insanın hayatına giren radyo, televizyon ve sinema gibi araçların tesir sahası coğrafî, kültürel engellere rağmen geniş kitleleri kucaklayan bir ölçüdedir.

Bugün fikirlerin, bilgilerin vs. yazıyla konuşmayla veya diğer araçlarla mübadelesi, taşınması, aktarılması, paylaşılması demek olan haberleşme de, diğer birçok şey gibi iktisadın, yani kütlevî üretimin konusudur. Haberleşme sanayiinin kütlevî üretimi çeşitli kanallarla topluma aktarılarak kitle kültürü yaygınlaştırılmaktadır. Bu ortamda düşünmenin haberleşmeyle başlaması bir yana haberleşmenin düşünceyi kısıtlaması durumu ortaya çıkmaktadır. Çağımızda kitle haberleşmesi bir noktada, düşünen insandan çok, kitle haberleşme araçlarını ellerinde bulunduranların istediği gibi düşünen insanı şartlandırmaktadır. Kitle haberleşme araçlarının hâkimiyeti geliştikçe kitlelerin düşünme hürriyeti daha büyük tehlikelere maruz kalmaktadır. Günümüzde kitle haberleşme araçlarının şartlanmış hürriyeti, kişileri sevk etmeye namzettir.

(Batılılaşma İhaneti, s. 69-70)  

3. SESSİZ GÜRÜLTÜ, Abdullah Öztemiz HACITAHİROĞLU, şiir, Yağmur Yayınları, İstanbul 1962.

 

1929’da Malatya’da dünyaya gelen şair ve tabip Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, 16 Aralık 2015’te Gemlik’te Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Allah gani gani rahmet eylesin. İlk şiiri 1946 yılında Yedigün dergisinde çıkan şairin diğer şiirleri ve yazıları Hisar, Çınaraltı, Türk Edebiyatı, Diriliş vb. dergiler ile Hürriyet, Cumhuriyet, Yeni İstiklal ve Hürsöz vb. gazetelerde yayımlandı. Şiirlerinde çoğunlukla aruz ölçüsünü kullanan şair, az da olsa hece ölçüsünü de kullanmıştır. Şiirlerinde ahenge önem veren Hacıtahiroğulları kendine özgü bir üslup yakalamıştır.

Sessiz Gürültü, şairin tek şiir kitabıdır. 1962’de Yağmur Yayınevi’nce yayımlanmıştır.1946 ile 1962 yılları arasındaki şiirlerini kapsar. Karanlık Dünya şiiriyle başlayıp Akşam Ozanı şiiriyle biten kitapta toplam altmış şiir bulunmaktadır. Şairin bu kitabın dışında Zümrüdüanka mahlasıyla kitaplaştırdığı Mayın Tarlası ve Isırgan Çiçekleri adlı hiciv şiirleri de bulunmaktadır.

Şair, kitaba da isim olarak koyduğu ve 6+5=11’li hece ölçüsü ile yazdığı ‘Sessiz Gürültü’, huzurlarınızda:

 

Düşüncemde yaprak döken bahçeler,
Çevremde uykulu bir akşamüstü.
Hızlandı peşinden koştuğum çember,
Yollar da benimle yollara düştü.

Yapraklar güneye, dallar kuzeye,
Esmemiş rüzgârlar doldu bahçeye,
Uzandı göklere son şarkı diye
Akşamı dolduran sessiz gürültü.

 1954 , (Sessiz Gürültü, s. 48)

 

Tadımlık Kitaplar-29’un da sonuna geldik. Bu ay, milletimiz Asrın Felaketi adı verilen büyük bir deprem ile karşılaştı Değerli Okur. Kırk beş bin kardeşimizi kaybettiğimiz, yüz bini aşkın kardeşimizin yaralandığı 6 Şubat 2023 depreminde ve artçılarında acımız oldukça derin. Milletimiz el ele vererek bu acılı günlerin de üstesinden gelecektir inşallah. Bu acının üstesinden gelmek amacıyla sırasıyla 1987, 1979 ve 1962 yıllarında yayımlanan tadımlık üç kitabı sizlere sunduk. Hayırlı okumalar. Allah’a emanet olunuz.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar