Esas hakkındaki sözlerimin ne kadar tesirli olacağını bilemediğim gibi esası da bir iyice yorup da öylece çıkmak lazım ortaya diye düşündüğüm de oluyor doğrusu. Ya ben doğrudan doğruya ortaya çıkıp her şeyi açık açık söyleyeceğim ya da sessizliğimi muhafaza ederek biraz daha temkin, biraz daha itidal ve biraz daha cesaret toplayıp dört başı mamur bir vaziyette olaya el koyacağım.
*
Olay nedir peki?
Bir hayati öneme haiz bir şey mi, yoksa öyle pek de önemsenmesi gerekmeyen bir şey midir? Tabii onu da hafızada tutmakta yarar olacaktır. Önemli ya da önemsiz olması önemlidir aslında zihni meşgul eden veya edecek olan her neyse! “Bunun başka bir açıklaması başka bir şekilde açıklığa çıkarılması yolu olabilir mi?” acaba diyerek onu da bir köşeye not olarak koymaya bir imtina hali bakımından yakın duruyorum. “Olayların içinde miyim dışında mıyım?” ona da bakmam gerekiyor her halde. Bazılarına göre belki de ortada öyle pek büyütecek bir olay, bir mesele, bir dava falan da yoktur artık bu paragöz ve murdar anlayışlı zamanın çıkrıkları arasında bocalarken. Ne kadar rahat bir söylem tarzı değil mi ama? Zaten onlar, o dediğiniz şeyler bitmiştir günümüzde deyip durmada bir beis görmemişler ve hatta kendilerini şekil olarak da ayrı bir tarafa çekmişlerdir. Karşı durdukları eski tavırlarınınsa onlara göre bir alıcıları da kalmamıştır artık. Öyle dal budak salacak bir halleri de yoktur zaten o geçmişli saplantılarının. Ve zaten gerekli ve mecburi değildir. Hayatımızın katmanları arasında da yeri kalmamıştır. Bir yanılsama olarak geldi bize. O bize gelişiyle de yanlışlık yapmıştı; diyecekler!
*
Diyorlar!
Çok rahatlamış olarak diyorlar!
Ve savunuyorlar savlarını!
İşlerini, güçlerini yerine oturturken, işlerini gördürürken ve de görürken işlerini.
“Eh, bu da böylesi bir varlığın sonucu olabilir ancak!”denildiğinde şimdi var olanın zaman içindeki varlığının ortaya çıkışının bizatihi mecra bulması da olabilir zamanın bir kahrı olarak bunun sonucu. Aslında bir dönüm noktası diyebilmek de mümkün. Çürümenin ve dolayısıyla çözülmenin bir arka planı olmalı herhalde. Bir gizlide, saklıda kalmış tarafı olmalı. Bir bahanesi de olmalı ayrıca. Bir rahatlatma macerası. Yoksa kendini nasıl inandıracak? Kendini nasıl kandıracak? İnandığı şeyleri bir çırpıda nasıl atıverecek? Bunları bir sıralama şekline getirirse vicdanını rahatlatacak, zihniyle barışmış olacak ve yıllardır bellediği doğrularını yalanlamış ve ruhunu tutuşturan kıvılcımların cazibesiyle yeni oluşuma – oluşumlara kendini peşkeş çekmeyi kabullenmesi de kolaylaşmış olacak…
Bu böyle midir?
Bu böyle mi olmuştur?
Lakin ne keyif değil mi?