Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Toprağa Yabancı Değiliz

EKLENDİ

:

Bizim tarla da iç yol kenarında olduğundan doğa yürüyüşçülerinin rotasıdır.

Bu yaz mısırlarımı çapalarken konuşma seslerinin geldiği yöne bakınca on, on beş kişilik bir gurubun yürüdüğünü gördüm. Spor kıyafetleri, pahalı yürüyüş ayakkabıları, markalı sırt çantaları ve tabii ki telefonları ile hemen dikkat çekiyordu. Sıcağa yakın, duru ve rahat bir hava vardı. Önümden geçerken durdular ve ne yaptığıma baktılar. Hatta izin isteyip fotoğrafımı bile çektiler. Aramızda modern bir iletişim gerçekleşti:

– Günaydın bey amca, kolay gelsin?

– Günaydın, hoş geldiniz! Hayrola, bir etkinlik var herhalde?

– Evet, şehirden sıkıldık da bir yürüyüş yapalım dedik. Biraz özgürlüğe çıkalım istedik.

– Ne güzel, sizleri tebrik ediyorum. Demek sizce doğa özgürlük demek…

– Öyle, beton kutularda yaşıyoruz. Baksanıza, sizin durumunuz ne güzel!

– Haklısınız, toprağa basamamak, ağaçları, kuşları görememek şehirde yaşayanları strese sokar. Çok iyi etmişsiniz.

Bu minval üzere konuştuk, derken, içimden bir kitap tavsiye edesim geldi. İçimdeki ses, “Ne kitabı yahu, bırak, havadan sudan konuş işte, sonra da işine bak!” dediyse de dinlemedim, tavsiye ettim. “Hangi kitabı?” derseniz, Mustafa Kutlu’nun deneme kitabını; “Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş”ünü.

Şimdi, garip olan şu: Tarlada bir köylü, kitap tavsiye ediyor, toprağa basmaktan vs. söz ediyor. Bakışlarından kuvvetle seziyorum bunu. Birkaçı teşekkür edip kitabın adını telefonlarına yazdılar. Diğerleri pek oralı olmadıysa da en azından bir kitap adı duymuş oldular.

– Evet, okursanız bir dahaki yürüyüşlerinizde daha farklı bakarsınız doğaya; ağaçlara, kuşlara, diye de ekledim. Hatta içimden geldi, “Toprağı, ağaçları, kuşları, gökyüzünü okumak lazım” filan diye de konuştum biraz…

Birkaçının memnuniyetsizliği yüzlerinden okunsa da çoğunluğu memnun ve mutlu şekilde teşekkür ederek yürüyüşlerine devam ettiler.

Bir yerlerde okumuştum: Toprağa basarsanız vücudunuzdaki elektron dengesi ve tansiyonunuz normale gelir. Bizim köydeki kadınların çoğu, köyde yaşamasına rağmen yıllardır toprağa basmamıştır, bırakın şehir insanını. Ayakkabıları, terlikleri izoleli; böyle bir kültür de kaybolmuş. E, nasıl olacak bu? Böyle işte. İster şehirde ister köyde yaşasın, belli bir yaşın altındakilerin ekseriyeti “Çevrelerindeki ağaçların, kuşların, rüzgârın, gökyüzünün, hayvanların farkında bile değil” desem çok abartmış olmam herhâlde…

Malum, insanın aslı toprak. Topraktaki elementlerin aynısı insan vücudunda da var. Ne yaparsa yapsın insanoğlu, sonunda yine toprağa dönecek. Hücrelerimiz bile fabrikalarda yapılmış yapay gıdayı değil toprakta yetişenleri tanıyor.

Modernizm, insan ruhundaki toprak çağrısını yok edemez. Yeter ki dinleyelim kalbimizin sesini ve niyet edelim toprağa hicret için…

Yeryüzünün ve gökyüzünün yaradılışındaki hikmetleri arayış yolculuğuna da hayat diyoruz. Yabancılık yok, tanışıklık ve hemhâl olma var.

Sıhhat ve âfiyet sizlerle olsun.

 

 

 

 

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar