Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Tuzu Eksik Aforizmalar

Bir düşün, çok değil yüzyıl sonra kaç kişi bilecek senin de bu dünyadan yalın ayak gelip geçtiğini. Yazmak isterdim camların buğusuna, toprağa düşen taze karların üzerine; yaşamak yaz yağmuru gibidir, yanına şemsiye almayı unutma! Geriye nasıl dönebilir insan, geçtiği bütün köprüleri bir bir yıktıysa?

EKLENDİ

:

Okumaya arka kapağından başladığın bir kitap gibidir dünya. Kitaba ve yazarına ilişkin genel bir kanaatin oluşmakla birlikte içeriği ve ayrıntılarına dair hiçbir merakın giderilmemiştir orada.

 

Parmağında, tabuttan yüzüğü; boynunda, mezar taşından bir kolyesi olmalı insanın. Bir de unutmamak için ansız gelen ölümü, Hüve’l-Bâkî olmalı her mükellefin e-devlet şifresi. Bak, dilini bilmediğin bir ölümle gömdüler senden bir öncekini, daralan yolun sonundaki o lahit denen mustatil darlığa.

 

VAR’dan döner bir gün bütün emlak hareketlerin. Hatalı top sürmekten yani double dribble’den el değiştirir, elden ele gayrimenkul eylemlerin. Varlıkların borçlarından çıkarılır, bloke edilir bütün hesap hareketlerin. Ardında eserin yoksa kapanır bütün cari hesapların.

 

Işık almayan odasındasın esaret sarayının. İster dağda ol ister vadide, bir ses duydunsa at asanı; elinde bir başına seninle kalanı. Asa deyip geçme: Başa dön ama bil ki içine bir korku düşürmeden tekrar eline alabilirsen onu; entrikaya, kuraklığa ve suyun kaldırma kuvvetine her şeyden iyi gelir, o kuru bir daldan ibaret sandığın asa.

 

Büyük harfle yazılmış hasret kelimesi, sığmaz hiçbir mektupta hiçbir satıra. İnsanın içindeki bu geçmişe özlem yangını, dedesi Âdem’in cennete dönme hayfının yansımasından başka nedir ki? ‘En çok da sana kırıldım’ diyebileceğin biri yoksa etrafında; işte en büyük yalnızlık budur. ‘Her gidenle bir parçası ölüyormuş insanın’ dese de şair, hangi parçası ölsün hiçbir şeyi olmayanın.

 

Esneklik, esenlik belirtisidir estetik endişelerin olmadığı meskenlerde. Endamından endişe ettiğin kadar encamından endişe etseydin, akıbetin necat bulanlardan olurdu belki.

 

İnsan geçmişe dönmeye görsün her şey omuzlarından aşağı dökülüyor, ayakuçlarında birikiyor keşkelerinin toplamı. Koşar adım tükeniyor insan geriye döndükçe. Zaman ırmağında yalpaladıkça, başkaları için henüz akşam olmadan denize karışıyor kaskatı kesilen bedeni.

 

Kazıdım bütün kelimelerin altını merhameti aradım; kalbin dışında hepsi enkazdı. Ruhunun tanıdığı her acıya katlanabilir insan, ruhun acı

eşiği beden acılarının bittiği yerde başlar. Yaşamak denen savaşta en büyük silahı aşktır insanın. Aşk olmasaydı kim anlardı insanı, acısını kim alırdı yok pahasına.

 

Bir düşün, çok değil yüzyıl sonra kaç kişi bilecek senin de bu dünyadan yalın ayak gelip geçtiğini. Yazmak isterdim camların buğusuna, toprağa düşen taze karların üzerine; yaşamak yaz yağmuru gibidir, yanına şemsiye almayı unutma! Geriye nasıl dönebilir insan, geçtiği bütün köprüleri bir bir yıktıysa?

 

Son halini görenler çok erken ağarmış sakalı diyorlar, kederi diğer günlerden kalma kıyamet için. Ağacın hatırına dalının yarasını sağalt ki hazan mevsimi kuruyan yaprağından payına düşeni alasın. Cümle ne kadar uzun olsa da toprağa koyulur son nokta. Hece düşmesidir can kaybı gülün ve ömrün sonuna ulanırsa.

 

Balığın karnındaki Yunus’a hayret eden biz, beton yığınlarının arasında yaşamayı zenginlik sayıyoruz. “Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı” buyurmuş adaşı Yunus. Didar’a olan aşkımızı duvara tahvil ettiğimizden beri daraldı ruhumuzun ana arterleri. Hak ile hâk olmayana, atlas yorgan olmaz ki toprak.

 

Fitnelerden geçen yüzümüzü filtrelerden geçirmeden poz veremiyoruz, tarafsızlığını teknolojinin sokağında yitirmiş objektiflere. Hazzımızı kadrajlara sığdırdığımız kadar nazımızı kanatlarına saramadık kanadı kırık kırlangıçların. Bilemedik; nazın şubesi çoktur, işve ise bir şive biçimidir sancısı dinmeyen duaların lisanında.

 

Anlatacak bir hikâyesi vardır her insanın, dinleyeni değil anlayanı olursa. En büyük yalan; ölenle ölünmüyormuş yalanıdır. Ölenle ölmeyen, ölenin hiçbir şeyidir. Hem ölen hem kalan ölür ama ölen toprağa, kalan içine gömülür.

 

Kaç okul bitirsen, sökemezsin dünya kelimesini; ömür ömür heceleyerek okuyabilirsin en fazla. Cezası ertelenen bir güne, kıyamet dese de lügatlerimiz; ucuz bir mucize değildir aciz bırakan bizi, mecazen yaşıyoruz oysa. De bağlacının ayrı yazımı kadar önemi olmadı ölümün, kendini ebedi sayanlar arasında.

 

Onun eli bütün ellerin üstünde diye neleri vermezdin; yaban eller gibi el olmadan, eline bir ellik yer bulmak için. Her sözün rıdvân olurdu, soluk aldığın her durak mîkât, gölgesinden geçtiğin her ağaç mugaylan. Dönecek adresin yok ama yol senindir, mahmuzun kayıp olsa da şahlan artık Küheylân.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar