Gökyüzünün en ücra köşesinde saklı bir umut var biliyorum.
Ne zaman baksam bir kuş uçar,
Şifresidir umudun, gökyüzünün mavisinde uçan kuşlar.
Salıncakta, daha yükseğe Baba! diye çağıran çocuklar,
Umudun sesidir, koşma terlersin! diye bağıran analar.
Akşamın sessiz sokaklarında, siyah paltosuyla, karanlığı ürküten, elinde iki ekmekle kapıyı çalan babalar, umudun sesidir…
Ne zaman heyecanlansam çocukluğum gelir aklıma.
İlk bisiklete binişim, okulumun ilk günü, ilk karnem…
Bilirim heyecan da umuttandır.
Ey Umut denen Gönül fidanı
Kaç lisanın vardır senin?
Kimisinde heyecan, kimisinde azim, İhsan
Hatta ana, çocuk, baba…
Kaç lisanın vardır bilmediğim?
Umut kuştur diyebilir miyiz mesela?
Gelecek kaygısıyla en güzel yıllarını feda eden bir öğrenci diyebilir miyiz?
Şafak serinliğinden akşam ayazına kadar elleri çatlayan emekçi,
Köşe başlarında 3 kuruş için bekleyen dilenci,
Ya da dünyadan habersiz kundakta gözlerini kırpıştıran bir bebek diyebilir miyiz?
Dövülüp sövüldükten sonra sevmeye mecbur bırakılan Bir yürekten bahsedelim mesela
Hiç Sevgi görmemiş bir kalpte zorla açtırılan çiçeğe siz Umut diyebilir misiniz?