Bizimle İletişime Geçin

Şahsiyet

Vefatının 40. Yıldönümünde Üstad Necip Fazıl

EKLENDİ

:

 

1983 yılının baharında “sonsuz bahar ülkesi”ne hicret ederek “en sevgili”sine kavuşan Necip Fazıl Kısakürek, “soy kafalar”a atfettiği “fikir çilesi”ni bir aşk kudreti ve yakıcılığında duyan engin ve büyük sanatkâr , fikir ve dava adamlarımızdan biridir.

Şair, yazar, fikir ve dava adamı Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904’te İstanbul’da doğar. Amerikan ve Fransız kolejleriyle Bahriye Mektebinde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirir. Sorbon Üniversitesi Felsefe Bölümünde bir yıl okur. Paris’te kumara aşırı düşkün oluşundan dolayı, şair tahsiline devam edemez.

Paris dönüşü bankalarda müfettiş ve müdür olarak çalışır. Necip Fazıl; Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakülteleri gibi yüksek okullarda hocalık yapar.

Şairliğe ilk adımını on yedi yaşındayken annesinin arzusuyla atan Necip Fazıl Kısakürek, “Kaldırımlar” isimli şiiriyle çok büyük bir şöhrete kavuşur.

1934 yılı, Necip Fazıl için hayatının yepyeni ve çok önemli döneminin başlangıcı olur. “İslâm dışı bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günler”de Beyoğlu Ağa Camiinde vaaz veren Allah dostu Abdülhakim Arvasi Hazretleriyle tanışır ve ondan kopamaz. Bu yeni dönemde meşhur “Çile” şiirini yazar. “Bilinmez meşhur” diye tavsif ettiği Rabb’i bulur ve ona yönelir. “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış./ Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış!”

Necip Fazıl, artık “beyni zonk zonk sızlayanlardan biri”dir. “Kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemine ciğerinden kan çekerek yırtınan, paralanan” bir sanatçıdır. Çünkü o, “cemiyetin rahminde doğum sancısı” ve “mukaddes emanetin dönmez davâcısı”dır.

 

“Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;

Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;

Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden: Tos!!!

Sen, cüce sanatkârlık, sana büsbütün paydos!”

(1947, Muhasebe, s.403)

Üstad Necip Fazıl, “üstün çileyle cüce sanatkârlık”tan kurtulmuştur. Ama daha önce onu göklere çıkaran devrimbazlar, manevi dönüşümünden sonra ona vebâlı ve cüzamlı muamelesi yapmışlardır.

Necip Fazıl 1943’te “Büyük Doğu” dergisini çıkarmaya başlar. Hocalıktan istifa etmek zorunda kalır. Elli kişilik sınıflar yerine bütün “Anadolu’yu kürsü yapan” Necip Fazıl, “Surda bir gedik açmak” ve “dava taşını gediğine koymak” için Büyük Doğu’yu “mektep” haline getirir.

İsmet Paşa ve tek parti yönetimine muhalefet etmesi yüzünden çok sayıdaki dâvâda yüzlerce yıl hapsi istenen Necip Fazıl, üç buçuk yıl zindanlarda çile çeker. Hemen hemen bütün Anadolu şehirlerinde -Samsun/Terme’de bile- verdiği konferanslarla cemiyete Büyük Doğu adını taşıyan İslâm davasını anlatan Necip Fazıl, aynı zamanda da bir fikir, dâva ve aksiyon adamıdır. “Sakarya” isimli meşhur şiirinden sonra Üstad Necip Fazıl “cemiyet” ve

“dâvâ” ağırlıklı şiirlerle tiyatro, tarih, siyaset, din, tasavvuf, fikir, kültür, sanat, edebiyat dallarında çok önemli eserler verir.

Necip Fazıl; “Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak,/ Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak!” diye fildişi kuleden meydanlara inip “mâsum Anadolu’nun saf çocuğu” olan Müslüman Türk milletinin haykıran gür sesi, “hor, öksüz ve büyük bir dava”nın yılmaz savunucusudur artık. “Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,/ Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!” (Sakarya Türküsü)

Necip Fazıl, “fikrin ne fahişesi, ne de zamparası” olmuş, namuslu ve cesur bir fikir adamıdır. “O, zulmün karşısında susturulamayan bir ses ve Yunuslardan, Mevlânâlardan bir ses”tir. O, “şairler sultanı”dır.

Yüzyılda bir eşine rastlanan bir “deha” olarak, açtığı Büyük Doğu bayrağıyla “ruh kökü”ne bağlı inançlı ve idealist bir nesil yetiştiren Şair-Yazar-Mütefekkir-Hatip-Dava Adamı Necip Fazıl’ın gençlere bıraktığı vasiyetten bir bölümle yazımı bitiriyorum: “Allah’ı, Allah dost ve düşmanlarını unutmayınız! Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız.”

26 Mayıs 1904’te doğan ve 25 Mayıs 1983’te, ardında yüze yakın eser ve yüz binlerce gençlik bırakarak “canların canı“na kavuşan “şairler sultanı”, fikir ve dava adamı Üstad Necip Fazıl’a Allah’tan rahmet dileğiyle…

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar