Ucuzluğun sayısal üstünlüğüne yenik düştü olgu. Mühim değil artık, hüküm ve hikmet algıdan mütevellit.
Gören ve duyan inanır, inandırır kendini görene ve duyana. Gören gördü mü, duyan duydu mu ne mizan kurulur ne sırat köprüsü.
Çoğaldıkça azalan bir bizsizlik tecelli ediyor, kıymeti harbiyesi paha da etmiyor.
Hep mi böyleydi de biz mi yaban düştük; nedeni, niçini, nasılı ne ara hiçe çevirdik onu da bilmiyorum. Şeklen var olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz bu sayede.
Kendi ışığımızdan kendi rengimizden bizar oluyoruz.
Üstelik şikâyet etmek, çözüm aramaktan çözüme yol almaktan daha zahmetsiz ve biraz da öfkeli olunca o da algıya kapılıp gidiyor.
Nesli tükenmekte olan herhangi bir canlı kadar önemli olmuyor, insanın değer kaybetmesi, yalnızlaşması ve dahi kimsesizleşmesi.
Filistin’de çocukların katledilmesi… Şehit kanlarıyla yoğrulması toprağın… Annenin babanın sokağa atılması… Evsiz yurtsuz çocuklar doğurması Batının…
Hiçbir dile ait değil kimsesizlik
Hiçbir dile çevrilemez dili.
Kör ve sağırdır
Sığdır dünya çünkü.
Ve hiçbir tenhalığa benzemez gariplerin tenhalığı…
Bütün oyunlara açık
Ve bütün büyücülere
Şekil vericilere
Ve hatta daha bir yeniden harita çizicilere.
Hiçbir dile çevrilemez
Hiçbir dilde yer bulamaz
Avunarak yaşamak,
Ve avunmaya mecbur olmak.
Kendini kandırmak.
Bağdat harap olmadan çok önceydi
Sarık düşmemiş kılıç körelmişti
Aldılar canını bir Kurban Bayramı sabah erkenden.
Herkes ayrılalım diyor çaktırmadan Okçular Tepesinden
Kimsenin aklına bile gelmiyor yenilgi.
Mazlumun feryadına benziyor zafer naraları
Belinin kırılacağı aklına bile gelmiyor.
Kazanmak nedir bilmeyince
Yenilgi nedir, çözemiyoruz sanırım.
Bebeklerin
Ve mazlum anne babaların çığlığıyla düşüyorum secdeye
Ya Rabbi!
Bu Mazlumların da Sahibi sensin.
Mazlumlarını koru
Geleceğimizi hayreyle…