Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

Ya Hayır Söyle, Ya Sus

EKLENDİ

:

 

“Söz, anlaması için muhtaç olan kişiye söylenir. Söz söylemeden anlayan kişiye söz söylemeye ne lüzum var?
Gökler, yerler anlayan kişiye hep sözdür.”  (Hz. Mevlâna)

Dil; Allah’ın insanoğluna lütfettiği en büyük nimet ve ona nakşettiği en ince sanatlardan biri… Dil, yerine göre bir rahmet, yerine göre de bir belâ ve musibet…

Dil, vücutta küçük bir organ olmasına rağmen yaptığı ve sebep olduğu işler itibariyle de derin, tesirli ve kalıcı fonksiyonlara sahip…

Kelime-i tevhid, tesbih, tekbir, zikir ve tevbeler, hayırlı sözler… Hepsi dil vasıtasıyla olmakta… Öte yandan insanın ebedî helâkini hazırlayan küfür ve küfran sözleri, Allah’a ve Resûlü’ne sövgüler, sosyal hayatı zehirleyen küfür, yalan, iftira, suizan, gıybet, dedikodu, alay gibi kötü hasletler de dil yoluyla gerçekleşmekte…

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) dil konusunda pek çok ikaz ve tavsiyede bulunmuştur.

Bir keresinde kendisine “Hakkımda en çok korktuğun şey nedir?” diye soran Süfyân b. Abdullah’a (r.a.) mübarek dilini (eliyle) tutarak “İşte budur!” cevabını vermiştir. (Tirmizî, “Zühd”, 60; İbn Mâce, “Fiten”, 12.)

Allah Resulü (s.a.s), insanoğlunun hatalarının çoğunun dilden kaynaklandığını belirterek dilin afetlerine karşı uyarmıştır. (el-Heysemî, Mecmaü’z-zevâid, X, 538; el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, s. 549, 556.) Bir defasında kendisine, insanlara cenneti en çok kazandıran amel hangisidir? diye sorulduğunda; “İyi ahlâktır.” buyurmuş, bir başka zaman da insanların, Cehennem’e girmelerine en çok sebep olan amel hangisidir? denildiğinde “Ağız (dil) ve apış arasıdır.” demiştir. (Tirmizî, “Birr”, 62; İbn Mâce, “Zühd”, 29.)

Yine aynı şekilde Erenlerin “elin tek, dilin pek, belin berk tut” diye ifade ettiği eline, beline ve diline sahip olma hassasiyetine de “Müslüman, elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kimsedir.”  diyerek dikkat çekmiştir. (Buhârî, “Îmân”, 5, Müslim, “Îmân”, 65,66.)

Ashabdan Ubâde b. Samit (r.a)  anlatıyor:

“Bir gün Allah Resûlü, ashabıyla birlikte yola çıkmıştı. Resûlüllah bir deve üzerindeydi. Hiç kimse Allah Resûlünün önüne geçmiyordu. Muaz b. Cebel (r.a):

– Ya Resûlallah! Allah bizim canlarımızı sizden önce alsın. Bize yokluğunuzu göstermesin. Ama bizden önce vefat ederseniz, geride kalan bizlere hangi ibadeti tavsiye edersiniz? Allah yolunda cihada mı önem verelim, dedi. Allah Resûlü:

“Allah yolunda cihada devam ediniz.”  Muaz bunun üzerine:

– Anam babam size feda olsun! dedi. Efendimiz (s.a.s.):

– Allah yolunda cihad güzel bir şey. Fakat insan için bundan daha üstünü var, buyurdu. Muaz b. Cebel:

– Oruç ve sadaka mı? diye sual etti:

– Oruç, zekât ve sadaka… Bunlar da güzel şeyler. Fakat insanlar için bunlardan da güzeli var., buyurdu.

Muaz bin Cebel, bildiği bütün hayırları saydı. Hepsine de Allah Resûlü:

– Bundan daha hayırlısı, daha önemlisi var, cevabını verdi. Muaz:

– Ya Resûlâllah! İnsanlar için bu saydıklarımdan daha hayırlı olan şey nedir? diye sordu.

Allah Resûlü ağzını işaret ederek:

– Susmak … Konuşunca da yalnız hayır konuşmak, buyurdu.

Muaz hayret ve merakla:

– Yâ Rasûlâllah! Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı çekileceğiz?” diye sordu. Allah Resûlü:

– Elbette… İnsanları yüzüstü Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Allah’a ve âhiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun!… (Buhârî, “Edeb”, 31, 85, “Rikak”, 23; Müslim, “Îmân”, 74, “Lukata” 14; Hâkim, Müstedrek, IV, 319/7774)

“Bana benden olur, her ne olursa

Başım rahat olur, dilim durursa.”  der Şair.

İslam inancıyla zenginleşen kültürümüzde “Söz gümüşse sükut altındır.”, “Dokuz kere yutkun, bir kere söyle!”Bilirsen güzel kelâm söyle ibret alsınlar, bilmezsen sükût eyle adam sansınlar.” ve “Allah, insanoğluna bir ağız, iki kulak vermiştir. ‘Bir konuş iki dinle’ demektir.” “Kelâmın fıdda (gümüş) ise sükûtun olsun zeheb (altın), Ehl-i kemal, kemâlâtı (olgunluğu) susmakla buldular hep…”, “Sükut-u lisan, selamet-i insan”, gibi onlarca altın öğüt vardır.

Dolayısıyla konuşmadan önce düşünmek, sözün varacağı yeri iyi hesaplamak, sözü ölçülü ve tartarak söylemek gerek…

Peygamber Efendimiz (s.a.s) de bu hakikate işaretle:

“…Özür dilemek zorunda kalacağın bir sözü söyleme!..” buyurmuşlardır. (İbn-i Mâce, “Zühd”, 15)

Ağızdan çıkan her söz sahibinin düşünce ve gönül dünyasının tercümanı değil midir? Öyleyse sözünü terbiye etmek isteyen önce kalbini terbiye etmeli. Zira söz gönülden gelir, dilden çıkar diyor Hz. Mevlana. Kalbi doğru olanların dili de doğru olur. Kalbin aynası olan dili nahoş sözlerden, yalan, gıybet gibi kötü hasletlerden korumak, esasında kalbi korumaktır kötülükten.

Dili güzelleştiren ise doğru sözlerdir. Peygamberimiz (s.a.s) “Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter.” buyurmuşlardır. (Ebu Davud, “Edeb”, 80.) Çünkü çok söze yalan karışabilir. Dil edebini muhafaza etmek için emin olmadığımız hususlarda konuşmak yerine, susarak sessiz kalmak, sükûtu tercih etmek ne büyük erdemdir! Konuşmanın zevkine yenilmeyip de sükût edebine sarılanlardır dilini ve gönlünü güzelleştirenler!

Şems-i Tebrizî şöyle der:

“Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için,

Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,

Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,

Bazen, anmak gerekir anılmak için,

Bazen de susmak gerekir duymak için,

Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, İki ağzın ve bir kulağın olurdu.

Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek!

Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur.

Zira sükutta, hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.

Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir.

Derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur.

Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar.

Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir.

Biraz da sessizliğim konuşsun, harfsiz bir dil bulalım içimizde, Sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde!…”

Sus gönlüm. Çok laf etme. Az söyle ki işimiz olgunlaşsın. Az söyle ki Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın…

“Sus gönlüm. Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk’u buluncaya kadar. Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını anlayana kadar sus…”

“Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, duan olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun. Bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun, susuşun…”

Son söz Allah Resulü’nün;

“Her kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa komşusuna eziyet etmesin. Her kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirine ikramda bulunsun. Her kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun!” (Buhârî, “Edeb”, 31; Müslim, “Îmân”, 74)

 

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar