1. Anasayfa
  2. Edebiyat

Yeni Yıla Günler Kala

Yeni Yıla Günler Kala
0

Aylar öncesinden yeni yıl çığırtkanlığının her türlüsü başlar; hatta başladı bile. Birileri bizden olanlara hakaret ederken, adı bile bizden olmayan, onların kahramanlarına bizler, ortak oluyor ve birlikte kutlamaya talip oluyoruz. İki bin yirmi ikinin son günleri, sokaklarda insanların varlığı bir kat daha artar. Özellikle marketler ve alış veriş merkezleri…

Yılın yenidenliğini bu kadar abartmak, kutlamaları hayali bir kahramanın peşine takmak bana akıllıca gelmiyor. Bizim çocukluğumuzu ve çocuklarımızın çocukluğunu bu hayalin peşine takarak insanların umutlarını yalanlarla süslemişlerdi. Şimdi de torunlarımızın hayallerine talip oluyor ve bunu başarıyorlar.

Çocukluğumda, yıllar önceydi; yılbaşı tatilini nasıl geçirdiğimizle ilgili öğretmenimiz ev ödevi vermişti. Yılın ilk günü için neler anlatacağımızı düşünerek, bu ödevi yapmakta zorlandım. Çocuklar olarak gün boyu, kendi aramızda konuşurken, hayal ettiğimiz o noel baba dedikleri adam, radyolarda anlatıldığı gibi bize akşam hiç hediye bırakmadı. Kendimiz gün içinde aldığımız gofret ve bisküvileri akşam yemekten sonra yedik, kapı zili hiç çalmadı, gelen de olmadı. Ev ödevi için ne yazmalıydım? Büyüklerin, bize, yalan söylemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu söyleyip dururken iki satırdan başka ne yazabilirdim? Çocuk halimle düşündüm durdum…

Yıllar geçti, büyüdüm. Çocuklarım ve torunlarım oldu. Hayali varlık şimdi onların dilinde… Bir gün onlara dedim ki boşuna beklemeyin çocuklar, çünkü öyle bir şey yok ve o asla gelmeyecek. O kadar anlatılmış ki bana kızdılar ve hâlâ bekliyorlardı…

Bugünlerde iki yıldır süren salgın, kılık değiştirip yaşamaya devam ediyor. Salgının başlarında dünya çapında ve bizim ülkemizde çok fazla toplu ölümler oldu. Sonraki günlerde aşı ile bir nebze olsun salgından dolayı ölümler azaldı. Fakat sel baskınları, yangınlar, depremler bir dolu sorun… Kendi kendime yılın son günlerinde geçmişin muhasebesini yapıyorum.

Yaşadıklarımız, bizim terbiye edilişimizin bir göstergesidir.  Biriktirmeye, helâl ya da haram hiç fark etmez, kazanmaya odaklandık. Etrafımızdaki yokların durumunu görmezden geldik. Psikolojilerimizi kurtarmak adına, yaz tatillerinde otellerde, tabaklar dolusu, bol bol yedik, içtik. Komşumuz açken tokluktan, bir güzel uyuduk. Etrafımızda olup biteni görmedik, duymadık…

Ne bekliyorduk? En yakınımıza gelmiş olan hastalık, yokluk, deprem ve sel felaketleri bize dokunmadan gidecek mi sanıyoruz? Burada her ne kadar birey olarak var isek, tek başımıza hepimiz hiçbir şeyiz. Birey olarak hepimiz tek tek davranışlarımızı değiştirmedikçe düzelme olmayacağından, dağılmamız ve yıkılmamız daha kolay olacaktır.

Hepimiz kendi adımıza en yakınımızdan başlayarak, maddi manevi yapılması gereken ne varsa sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Bize verileni veya bizim sandıklarımızı paylaşmayı, öncelikle hayatımızın içine almalıyız. Bu duygu sol yanımızda hatırlamak ve unutmamak adına her zaman var olmalıdır. Bir ihtiyaç olduğunda sol yanımızla düşünüp, sağ yanımızla eyleme geçmeliyiz. Ancak bu şekilde varlığımızı koruyabiliriz…

Dünyanın var oluşundan bu yana; başta teklerden oluşmuş olsa da kendi cinsinden başkalarının da olmasını, her birey istemiştir. Çoğalma arzusu teklerden geldiğine göre, toplum olmanın şartlarını yerine getirmelidirler. Yardımlaşma ve paylaşma duygularını kaybettiğimiz zaman bize hatırlatılması çok doğaldır. Bizler; bazen birey bazen toplum olarak her daim unutuşlarımızın bedelini çok ağır ödüyoruz. Fakat yine de dönüp dolaşıp, bir müddet sonra yine unutuyoruz. Her birey günün sonunda ne yapıp ne yapmaması gerektiğini, kendi adına sorgularsa, toplumun oluşumunu değerli kılmış olur…

Yılbaşı kutlamalarını bir tüketim serbestliğine dönüştürmeden, ihtiyacımız kadar alıp tüketme yarışına girmeden yaşamalıyız. Her yıl bu kalıplara sığdırılmış bedenlerimiz, bulunduğu ortamdan rahatsızdır. Anı yaşayamamış ruhlarımız mutsuzluklarına sığınırlar. Yılın başı benim için bir yenilenmedir. Her yeni yılda bir yaş daha alırız. Aklımız, kalbimiz ve bedenimiz biraz daha olgunlaşır. Geçmiş yılın kusurlarını gelecek yeni bir yıla taşımadan heybemize eleğin üstündekilerini alarak yolumuza devam etmeliyiz. En azından ben öyle yapmaya karar verdim…

İşe yaramayan yüklerimi yol kenarında indirdim ve yoluma böyle devam etmeyi düşündüm. Salgının ağırlığını bütün dünya olarak hepimiz yeterince hissettik. Herkes kendine düşen payı maddi manevi yüklendi. Bundan sonra durumu değerlendirmek, yolu nasıl ve ne şekilde yürüyeceğimize insan olarak bizler karar verecektik…

En azından ben yüküm hafifleyince, daha kolay yürüdüm ve daha güzel düşündüm. Yolum uzundu; kalabalıklar içinde tek başımaydım. Ruhuma iyi gelecek ne varsa; yükte hafif pahada ağır olanlar bu sefer benimleydi. Bu yıla her ne kadar yorgun girmiş olsam da heyecanım hâlâ yerli yerindeydi. Umutlarım heyecanla tazeleniyordu. Beni neler bekliyordu? Hiçbir şeyden habersiz, her yıl olduğu gibi bu yıl da yazılmışları bir yandan yaşayarak öğrenecektim.

Ne yaşayacağımı bilmiyorum ama ne yaşadığımı biliyorum. Mademki bir imtihandayız, geçmişi değerlendirerek yanlışlarımı düzeltip doğrularla daha fazla hemhal olmak için çalışmalıyım.  Benden önce var olan dünya iyi kullanılmış olmalı ki bu zamana gelmiş. Şimdi benimle birlikte devam ediyor. Fakat ben de sorumluluğumun farkında olarak devam etmeliyim. Benden sonrakiler için de dünyanın yaşanır halde olması çocuklarımız ve torunlarımız için devam ediyor olmalıdır…

Sular çekilmeden, toprak yorulmadan kendim için ne istiyorsam, geleceğe bırakacağım maddi manevi aynı kalitede yaşanılır bir dünya olmalı. Bize öğretilen koruduğumuz değerlerin heyecanıyla bizler bu zamana ulaştık. Gelecek nesillerimiz değerlerini öğrenerek yaşamlarında farkındalık oluşturabilirler.

Geride kalan yıl iyisiyle kötüsüyle yaşandı. Önümüzde yaşanacak günleri kaderimiz dışında unutulmaz kılmak elimizde. Yıllar gelir geçer ve ömürden her yıl biraz daha gider. Kazanımlarımız içini doldurduğumuz yıllarımızdır. Yıl öyle ya da böyle alıp götürdükleriyle geçip gider. Fakat bıraktığı huzur, bir ömür boyu bizi mutlu eder. Her yeni yıl kalplerimize huzur, ömrümüze bereket, bedenlerimize sağlık ve gelen yıl geçen yıldan daha verimli olması en büyük temennimizdir…

 

Zekiye Kahraman 13 Ağustos 1961’de Kütahya’nın Simav ilçesine bağlı Muradınlar köyünde dünyaya geldi. Kendisi altı kardeşin en büyüğüydü. İlkokulun ilk üç yılını babasının görev yaptığı İzmir- Torbalı’ya bağlı Eğerci köyünde, son iki yılını da Manisa-Selendi’de okudu. Selendi’de başladığı ortaokulu Akhisar’da tamamladı. Akhisar Kız Meslek lisesini bitirdi. Ayrıca dışardan bitirme sınavlarına girerek İmam-Hatip Lisesi’nin orta kısım mezunu oldu. 1980 yılında evlenerek hayatına ev hanımı olarak devam etti. Eşinin görevi dolayısıyla KKTC- Gazimagosa’da, Özbekistan–Taşkent’te ve Suriye–Halep’te bulundu. Yazı hayatına şiirle başladı. Şiir yazma çalışmalarının yanı sıra kumaş boyama, eskitilmiş yakma resim denemeleri ve tezhip çalışmaları yaptı. Anılarını, Öncü Kitap’ta, 2000 yılında Bi Dolu Dünya Yaşanmışlıklar adıyla yayımladı. Anılarına göndermelerle örülü şiirleri de bu anılar dosyası içindeki yerlerini aldı. Denemeleri Geçerken dergisinde yayımlanıyor. Şu anda Ankara’da yaşıyor. Biri kız biri erkek iki evladı, onlardan da beş torunu var.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir