Edebiyat
Yitiksöz 16 (Nisan-Mayıs 2023) Üzerine
öyle perişan öyle yapayalnız \ döküldünüz kanat kanat tüy tüy
hayır ola kuşlar \ sizin de mi yıkıldı eviniz
EKLENDİ
-:
Yazar:
Murat ErdoğanYitiksöz, on altıncı sayısıyla ve 296 sayfalık bir hacimle okurunu selamlıyor.
Yitiksöz’ün Genel Yayın Yönetmeni Sayın Duran Boz, “Maraş’tan Kara Haber Geldi” başlıklı editör yazısında 6 Şubat depremleri sonrasında okurla duygularını şöyle paylaşıyor:
“Evet, sonsuzca yaralıyız, binlerce kardeşimizi toprağa verdik. Âdeta büyük ve korkunç bir savaştan çıktık. Onlarca yetimimiz, öksüzümüz var. Dahası hepimiz yetim ve öksüz sayılırız. Bütün bunlara rağmen, birbirimize sarılarak, birbirimizin yaralarını sararak ayağa kalkacağız. Maraş’ı ve diğer şehirlerimizi yeniden ve çok daha güzel bir şekilde ayağa kaldıracağız. Aşkla ve umutla… Biz acılarına baka baka büyümüş yüce bir milletiz çünkü. Allah’ın izniyle bunun da üstesinden geleceğiz. Tarih şahidimizdir. Ne kadar yıkıldıysak kenetlenerek yeniden ayağa kalkmayı bildik. Bizi öldürmeyen her darbe güçlendirdi. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, tıpkı Maraş’ın kurtuluşunda olduğu gibi, el ele ve gönül gönüle vererek bu badireyi de atlatacağız inşallah. Atalarımızın, dedelerimizin mübarek kanlarıyla sulayıp bize emanet ettiği bu şehri, bu toprakları sahipsiz bırakmayacağız. Bizden sonraki nesillerin yüzüne bakabilmek için bunu yapmaya mecburuz. Tarihin biz Maraşlılara yüklediği yeni bir sorumluluk bu, bu sorumluluğun bilincindeyiz. Her birimiz bir Sütçü İmam, her birimimiz bir Rıdvan Hoca’yız artık. Senem Ayşeler tam teçhizat iş başında… Çocuklarımız bir gecede büyüdü, yetişkin oldu; bebelerimiz ayağa kalktı yürümeye başladı. Şehrimizle birlikte yaralarımızı onarmaya hazırız. Böyle bir felaketin bir daha olmaması için ne gerekiyorsa onu da yapmaya hazırız. Yalnız olmadığımızı biliyoruz. Şanlı milletimizin eliyle, diliyle ve kalbiyle yanımızda olduğunu da biliyoruz.
Allah’tan geldik ve elbette ona döneceğiz; toprağa düştük, yeni filizler vereceğiz. Bizler için 12 Şubat tarihi nasıl milatsa 6 Şubat 2023 tarihi de yeni bir milattır artık. Yeni bir Destan yazılacak, yeni bir Destan nakşedilecek Şiirin Başkenti’ne.”
Yitiksöz’e şiirleriyle bu sayıda Mustafa Kara, Cahit Koytak, Bahtiyar Aslan, Vefa Taşdelen, Yasin Mortaş, İbrahim Gökburun, Süleyman Karaca, Yunus Emre Altuntaş, Guzal Ismatova, Mehmet Solak, Mehmet Aycı, Vural Kaya, Âdem Turan, Ali Sali, Ömer Aksay, Mert Mevlüt Gökçe, İlhami Atmaca, Ekrem Elmas, Cahit Küçük, Davut Güner, Mustafa Gök, Hüseyin Gök, Sinem Bozhöyük, Mehmet Özer, Mehmet S. Fidancı, Abdulhamit Tokgöz, Gizem Cevher, Rukiye Gülbay Kollu, İbrahim Halil Kaya, Hüseyin Ümit Yavuz, Hacı Ahmet Sevgili ve Arif Ay katkıda bulunuyor. Arif Ay “Kuş Depremi” adlı şiirinde okuru kendini sorgulamaya davet ediyor:
Kuş Depremi
öyle perişan öyle yapayalnız
döküldünüz kanat kanat tüy tüy
hayır ola kuşlar
sizin de mi yıkıldı eviniz
beklerim her sabah
duymak için cıvıltınızı
medet umarım rüzgârdan
getirin gökyüzünü dolduran neşenizi
yeter artık gökleri deldiğimiz
gideceğimiz yere yakın olmak varken
ne diye kanatsız uçmaya kalkarız
ah ihmallerimiz
Bu sayının öykücüleri; Yunus Develi, Erdoğan Aydoğan, Yavuz Ahmet, Süheyla Karaca Hanönü, Tuğçe Öcal, Gülçin Yağmur Akbulut, F. Sueda Kurt, Reşit Güngör Kalkan, Furkan Duman, İsmail Kılınç, Erol Yıldırım, Emel Karagedik, Hüseyin Mehmet, Kevser Çakır ve Ahmed Benchaga. Tuğçe Öcal “Kıyıda Bir Sandal” adlı öyküsünde bizleri adaları olan bir ilçedeki yaşantıya davet ediyor:
“Gölde, ilçeye karayoluyla bağlanmış iki küçük adacık bulunuyor. İlk adanın üzerinde hiç yerleşim alanı yok. O, daha çok ikinci adaya geçmek için kullanılan bir geçidi andırıyor. İkinci yani Yeşilada, ilçenin gözbebeği. Adanın etrafı, adına yaraşır şekilde ağaçlarla örülmüş. Ağaçların yansıması masmavi suya düştüğünde su sanki yeşile boyanıyor. Ahşap evleri, dar sokakları, balıkçı kulübeleriyle insanı kendine çeken bir havası var buranın. Göl güneşin altında rengârenk ışık yansımalarıyla dans ederken, ada üzerinde nazlı bir yaprak gibi salınıyor. Öteden beridir, ilçe halkıyla ada halkı birbirini pek sevmezler. Ada’da yaşayanlar memleketleri sorulunca adalıyız derler. Son olaylar iplerin iyice gerilmesine sebep oldu. İlçeliler ellerinden gelse, adayı ilçeden tekrar ayıracaklar.
Burası herkesin huzurla yaşadığı bir ilçeydi ilkin. Ada’da bulunan kilise dünya çapında nam salıp, akın akın insan buraya ziyaret için yığılınca huzur biraz kaçtı. İlçe heyeti toplandı, kilisenin ayın belli günlerinde açık olması teklifini adalılara sundu. Adanın ihtiyar heyeti kabul etmedi. Kilisenin burada olması kültür turizmi bakımından adalılar için bulunmaz bir fırsattı. Belki de ilçe küçülüp gidecek ileride dengeler değişecek ve adaya bağlanacaktı böylelikle yönetim adalılara geçecekti. Bu çekişme ilçenin her noktasına yansıdı. Marketlere, balıkçılara, esnaflara, okullara…
Ada’da okul yoktu. İlçenin üç büyük mahallesinde bulunan okullar, çevre köylerde ve Ada’da yaşayan öğrencilerin eğitim merkeziydi. Okuyup öğretmen olan ilçe ve Ada gençleri de bu okullarda öğretmenlik yapıyordu. Sınıflarda ve öğretmenler odasında kimi zaman soğuk rüzgârlar eserdi.”
Deneme, eleştiri, anı ve değerlendirme yazılarıyla katkı sağlayan isimler şunlar: Doğan Hızlan, İbrahim Demirci, Vefa Taşdelen, Fatih İbiş, Necdet Subaşı, Dursun Ali Tökel, Berna Uslu Kaya, Sercan Ceylan, Bedir Acar, Zümra Ufuk, Cihan Aktaş, Sibel Eraslan, Yıldız Ramazanoğlu, Necati Mert, Necip Evlice, Üzeyir İlbak, Duran Boz, Şakir Kurtulmuş, Ali Emre, Ali Necip Erdoğan, Faruk Uysal, Selvigül Kandoğmuş Şahin, İbrahim Gökburun, Salih Erayabakan, Enver Çapar, Engin Elman, Mehmet Aslan, Ümit Savaş Taşkesen,İhsan Fazlıoğlu, Ali Galip Yener, Mehmet Ulukütük, Erol Çetin, Fatih Ertugay, Mahmut Gider, İbrahim Emiroğlu, Metin Kaplan, Yasemin Kelkit, Recep Ayık, Mert Mevlüt Gökçe, Galip Müze, Şener Öktem, Yunus Uslan ve Yasin Taçar. Doğan Hızlan, “Acılar Hayatı Değiştirir” adlı yazısında 6 Şubat ve sonrasında yaşanan depremlerin insan hayatı üzerindeki etkilerini anlatıyor:
“Acılar Hayatı Değiştirir”
Sıradan bir yaşam alışkanlığını acılar ve sevinçler değiştirir, sevinçler geçici acılar kalıcıdır.
Günlerdir televizyon kanalları arasında dolaşıp durdum, bir kitabı okumaya başlıyorum, bir yazıya başlıyorum yarıda kesiyorum. Acılar her şeyi anlamsız kılıyor. Her kuşaktan insanlar enkaz başında bekliyor, umut ediyorlar, ailelerine, çocuklarına kavuşacaklarının gerilimini yaşarken onlarla birlikte beklemeye başlıyorsunuz. Ya umudunuz gerçekleşecek ya da üzüntüye gömüleceksiniz.
Her evin bir öyküsü vardır, geleceğe dair, bugüne dair. Yüz ifadeleri her şeyi söylüyor.
Yeni hayatlara, yeni şehre, belki de yeni bir işe nasıl alışacaklar? Göç gerek aynı ülkenin içinde gerek başka ülkeler arasında alışmaların en zorunu yaşatır.
Özellikle çocukların ruh hâllerini, büyüme sürecini çok dikkatle izlemek gerekiyor.
Çünkü bazı çocukların aileleri bu dünyadan ayrıldığı için ana babanın varlığını da onlara yaşatmak için çaba göstermeliyiz. Okullarda yalnızlıklarını hissetmemeleri için öğretmenlerin onlara bir ayrıcalık tanımaları gerekir.
Çocuklu ailelere verilenler de takip edilmeli.
İnsan unsuru dışında tarihî mekânların da yapılması gerekiyor çünkü o kentin simgesi bu binalar. Kültür ve Turizm Bakanlığı onların tespiti için bir kurul oluşturmuş.
Çadırlarda, konteynerlerde yaşananlar insanların anılarında nasıl bir iz bırakacak?
Kurtulmanın sevinci, yakınlarının yanlarından ayrılması, üzüntü ile başka duyguyu bir arada yaşıyorlar.
Deprem bölgelerini gezenlerin duygularını edebiyat nasıl yansıtacak? Onu merak ediyorum doğrusu. Eski depremlere tanık olan şairler yaşadıklarını yazdılar.
Maddi durum dışında ruh hâli nasıl düzelecek?
Hepsi insanlık problemi.
Hayatımız eskisi gibi olmayacak.”
Yitiksöz dergisi 16. sayısında Mehmet Solak dosyası hazırlamış. Faruk Uysal, Mehmet Solak’la “Şiir, Şair, Yazı ve Yazmak Üzerine” konuşmuş. Mehmet Özger, Âtıf Bedir, Ethem Erdoğan ve Recep Ayık şair ve yazar Mehmet Solak’ın çalışmaları üzerine değerlendirmeler yapmış. Ethem Erdoğan “Mehmet Solak’ın Denemeleri Üzerine” adlı yazısında yazarın denemelerini şöyle değerlendiriyor:
“Mehmet Solak denemelerinde ilk göze çarpan özellik, Türkçe karşısında önyargısız ve bagajsız oluşudur. Örneğin;“ İhsan Deniz şiiri ‘ben’ odaklı bir şiirdir. Sosyal bir gerçekliği bile ‘ben’den hareketle toplumsallaştırır ve ben merkezli öneriler sunar. Toplumcu reflekslerle derinliksiz, sloganik söylemlere hiç mi hiç pirim vermez. Onun şiirlerinde; konuşan, eyleyen, acı çeken, aç kalan, varoluş sancısı bitip tükenmeyen ‘özne şair’ bizatihi kendisidir.” cümlelerinde yaşayan Türkçenin kapsamı hakkında fikir sunacak derecede bir derinlik ve özgürlük vardır. Bu cümlelerde Doğu dillerinden, Batı dillerinden ve hatta uydurukçadan dile
yerleşmiş olan her kelimeyi kullanır. Dil genişliği ve ön yargısızlığı söyleyişinin en önemli temellerinden. Bu rahat söyleyişi oluşturmanın anlamı aktarırken zihni hareket hâlinde tutacak şekilde kelime kullanımıyla açık ilişkisi vardır.
Mehmet Solak, kişi yerine duruma sorar sorularını. Olay yerine şiire sorar ve cevaplar alır. Onun deneme kitapları çok değerli çabaların meyvesidir. Durumu şu cümle daha net anlatır:
Yazarın deneme dili ile dil genişliği sıkı bağlarla birbirine bağlıdır.”
Bu sayıda Halide Halid, merhum şairimiz Bahaettin Karakoç’la yaptığı söyleşiyi okurla paylaşırken Faruk Uysal da Yitiksöz Söyleşileri’nde Mehmet Solak’la şiir, şair, yazı ve yazmak üzerine konuşmuş. Halide Halid’in Bahaettin Karakoç’la 2011 yılında yaptığı “Ömür Dediğin Bir İçim Su…” başlıklı röportajdan bir bölümü paylaşalım:
– Kızım buyurun, sizi ilgilendiren tüm sorulara cevap vermeye hazırım. Sizi dinliyorum.
– Hocam, siz nereden başlamak isterseniz oradan başlayalım. Gülüyor.
– Bence sizi ilgilendiren benim sanat hayatımdır, değil mi?
– Hocam, öyle de, ama önce sizin için hayat ne demek ve bu hayatta Türk şiirinin “Beyaz kartalı” neler yaşadı, neleri önemsedi, neleri boş verdi?
Bir anlık susuyor. Bakışları uzaklara dikiliyor. Sanki hayatını göz önüne getiriyor ve nereden başlayacağına karar vermeyi düşünüyordu.
– Çok güzel soru…Biliyor musunuz hayat bir okul. Yaşadığın sürece bu okulda her daim öğreniyorsun. Kimi zaman yaptığın yanlışlardan ders alırsın, kimi zaman da tekrar tekrar yanlışlar yaparsın. Ben hep birincilerden oldum. Yaptığım yanlışlardan ders alarak yaşadım.
Bu ömür dediğin var ya, o bir içim sudur. Yaşadığın hayat boyu şu bir içim suyu yudum yudum içersin ki, bitmesin. Bazen ise bu yudum seni boğacak kadar zorlar. O zaman başını kaldırıp çevrene bakarsın, yaptığın hataları, yanlışları düşünürsün. Güvendiğin insanları yanında görmek istersin. Bir bakarsın bir zamanlar güvendiğin, canını yolunda kurban vermeye hazır olduklarından kimse yok. Bak, o zaman boğulursun…
Benim de yaşamım boyu hatalarım da, yanlışlarım da oldu. Günahsız, suçsuz tek olan Rabbimizdir. Ben her yanlışımı ömür boyu düşünerek yaşamadım. Ben o yanlışı düzelterek ileri bakarak yaşadım. Hayatı sevdim, insanları, doğayı, bunları bana lütfeden Yaradan’ımı sevdim.
Kimseye kötülük yapmadım. Sevgi benim hayatımın özüne dönüştü.
Severek sevilerek yaşadım. Ben hep sevdim. Sevgiden güzel, bu dünyada ne olabilir ki? Sevgi insanı tüm kötülüklerden korur, sevgi insana yaşama gücü verir.
Mevlâna der ki, “sevgi ve merhamet, insanlık; hiddet ve şehvet, hayvanlıktır.”
Yitiksöz 16’ya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://www.marastaedebiyat.com/templates/yayinlar/yitiksoz-sayi-16.pdf
Yitiksöz 16, capcanlı ve oldukça dolu bir sayı. Büyük bir afetten çıkmasına rağmen Kahramanmaraş’ta edebiyatın nabzı canlı ve heyecanlı bir şekilde atıyor. Belki de insanı bu durumlarda hayata tutunmaya çağıran, ondaki bu umut ve heyecandır. Yitiksöz bunu bize bir defa daha gösterdi.
Teşekkürler Yitiksöz ailesine. Teşekkürler büyük bir fiziki yıkıma uğramasına rağmen insanın umudunu diri tutan Yitiksöz şair ve yazarlarına. Teşekkürler Yitiksöz Yazı İşleri Müdürü Duran Doğan Bey’e. Teşekkürler tüm olumsuzluklara rağmen Yitiksöz’ün yayın hayatına devam etme kararlılığı gösteren Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Başkanı Hayrettin Güngör Bey’e. Yine teşekkürler yaşadığı tüm acılara ve zorluklara rağmen derginin zamanında yayımlanması için özveriyle çalışan Genel Yayın Yönetmeni Duran Boz Bey’e.
Ramazan’ın ve Bayram’ın bereketi bizimle olsun. Ramazan Bayramımız mübarek olsun.
Daha nice sayılarda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz.
Çok Okunanlar
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da TDV ile Kurban Günleri (1)”
- Edebiyat-
Evlilikte Mutsuzluğun Nedenleri 2
- Edebiyat-
Gezen Güzel, Oturan Gazel Olurmuş
- Edebiyat-
Benzer İsimli Bilginler -Râzîler-
- Edebiyat-
Yüreği Olan Sözler ve Sözleri Olmayan Yürekler…
- Edebiyat-
Montu Kaptırmam Arkadaş
- Dünyanın Renkleri-
Gül/lük ”Kırgızistan’da Bir Müderris ve İmam Serahsi Camii”
- Edebiyat-
Anne Olmak