Bizimle İletişime Geçin

Din ve Hayat

Zaman, Mekân ve İnsan Boyutlarıyla Hac

Hac, İslam’ın temel beş esasından birisi olmasının yanı sıra Allah’a karşı kulluğun göstergesi olan ibadetler içerisinde hem mal hem bedenle yapılan ibadetlerden birisidir. İslam’da kişinin yükümlülüklerine baktığımızda söz konusu yükümlülüklerin başta insanın bizzat kendisi olmak üzere zaman ve mekânla sıkı bir ilişki ve uyum içerisinde oldukları görülür. Bu bağlamda hükme dayanak olmaları açısından zaman ve mekânın iç içe geçtiği en önemli ibadetlerden birisi hiç şüphesiz hacdır. İnsan, zaman ve mekân gibi iki olguyla bütünleşerek hac yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışır.

EKLENDİ

:

Hac Realitesi 

Hac, İslam’ın temel beş esasından birisi olmasının yanı sıra Allah’a karşı kulluğun göstergesi olan ibadetler içerisinde hem mal hem bedenle yapılan ibadetlerden birisidir. İslam’da kişinin yükümlülüklerine baktığımızda söz konusu yükümlülüklerin başta insanın bizzat kendisi olmak üzere zaman ve mekânla sıkı bir ilişki ve uyum içerisinde oldukları görülür. Bu bağlamda hükme dayanak olmaları açısından zaman ve mekânın iç içe geçtiği en önemli ibadetlerden birisi hiç şüphesiz hacdır. İnsan, zaman ve mekân gibi iki olguyla bütünleşerek hac yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışır.

Haccın yerine getirilebilmesi için sene içerisinde vakitleri tayin edilmiş özel zamanlara ihtiyaç duyulduğu gibi aynı şekilde sınırları belirlenmiş özel mekânlara da ihtiyaç vardır. Dolaysıyla haccın yerine getirildiği bir düzlem ve bu düzlemde buluşma vakitlerini gösteren adına yemin edilen “Fecre ve on geceye yemin olsun” (Fecr 89/1-2) müstesna gün ve geceler vardır. Kur’ân ve sünnette hacla ilgili özel zamanlardan bahsedildiği gibi özel mekânlardan da söz edilmektedir. Mekân olarak “evin yerinin hazırlanması”ndan (Hac 22/26), “beytin temellerinin yükseltilmesi”nden, “Mekke/Bekke’de yapılan ilk ev”den (Âl-i İmrân 3/96) ve “Kabe’nin İnsanlar için toplanma yeri” olmasından (Bakara 2/125), insanların sel olup aktığı, kelebekler gibi kanatlandığı Arafat’tan ve Meş’ar-i Haram’dan (Bakara 2/198) bahsedilmektedir.

Bu kısa girişten sonra klasik eserlerimizdeki haccın tarifine göz attığımızda “mekân” ve “zaman” kavramları ekseninde bir tanımın ortaya konulduğu görülmektedir. Haccın tanımı kısaca şöyle yapılmaktadır: هو زيارة مكان مخصوص في زمان مخصوص بفعل مخصوص  “O/hac: belirli mekânı, belirli zamanda, özel bir fiille ziyaret etmektir.” Tanımda görüldüğü üzere hac, “zaman” ve “mekân”la kayıtlanmıştır. Dolayısıyla belirlenen zamanlar ve mekânlar dışında hac söz konusu olmamaktadır. Kadın olsun erkek olsun kendisine hac farz olan bir kişi dünyanın neresinde olursa olsun zaman olarak hac aylarında mekân olarak da Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail ile birlikte inşa ettikleri “atîk” olan Kabe’nin bulunduğu Mekke şehrine gelmekle yükümlüdür.

Zaman Boyutuyla Hac

Zaman unsuru, pek çok ibadeti yerine getirmenin temel şartlarından birisi olduğu gibi hac ibadetinin de temel ve belirleyici unsurlarından birisidir. Kur’ân’da ana hatlarıyla sunulduğu şekliyle hac panoramasına bakıldığında “zaman” unsuru üzerinde önemle durulduğu görülür. Bu bağlamda hac, genel bir ifadeyle hicri senenin son üç ayı olan şevval, zilkade ve zilhicce aylarında yapılmaktadır ki Kur’ân’da bu zaman dilimi bilinen aylar olarak ifade edilmektedir. “Hac bilinen aylardadır…” (Bakara 2/127) Müfessir Mahmûd Âlûsî’nin (ö. 1270/1854) dediği gibi hac, adeta zamanın kendisi olmuştur.

Hicri takvimin esas alındığı hac ibadetinde “hilallerin/ayların” “insanlar” ve “hac” için bir zaman ölçüsü oldukları (Bakara 2/189) ifade edilmektedir. Hac, hicri takvimin esas alınmasından dolayı sene içerisinde yıllara göre farklı mevsimlere denk düşebilmektedir. Bu vesileyle hacılar Mekke’de kimi zaman yaz ayının sıcağı altında kavrulurlarken kimi zaman da Arafat’ta kışın soğuğunu iliklerinde hissetmektedirler. Bazen bahar mevsiminin ılık havasını Kabe’yi tavaf ederken teneffüs eden hacılar bazen de sonbahar mevsiminde Müzdelife ve Minâ’dan geçerken oraların serin havasını solumaktadırlar.

Biraz önce zikrettiğimiz üzere her ne kadar âyette “hac bilinen aylardadır” ifadesi kullanılsa da Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da bulunmanın belirli bir zamanı olduğunu da unutmamak gerekmektedir. Ayrıca ziyaret tavafının, Safa ve Merve arasında sa’y etmenin, Mina’da taşları atmanın, kurban kesmenin ve tıraş olmanın belirlenmiş standart bir vakti ve süresi vardır. Hacda yapılacak görevlerin belirli vakitlerle kayıt altına alınmış olmaları özellikle de ibadetlerin birlik ruhuyla kitlesel bir şekilde yapılmaları açısından son derece önem arz etmektedir. Zira zaman birliği sayesinde insanlar bir “an”da mekânla bütünleşerek Ka’be’de, Arafat’ta, Minâ’da, Müzdelife’de bir araya gelmektedirler.

Hacla ilgili âyetlere baktığımızda dikkat çekici bir şekilde zaman zarflarının sıklıkla kullanıldıklarını ve insana içerisinde bulunduğu zamanlara atıfta bulunduğunu görmekteyiz. Zaman bildiren ifadelerin hacı olan kişinin hareketlerini anlatmada ve içerisinde bulunduğu anı tasvir etmede kullanıldıkları görülmektedir ki bu da anlama ayrı bir canlılık katmaktadır. Hac yapmak isteyen kişi görev ve sorumluluklarını belirlenmiş zamanlar içerisinde yerine getirmekle yükümlüdür. Zamandaki yolculuğuna milyonlara eşlik ederek birlikteliğin coşkusunu ve mutluluğunu yaşaması gerekmektedir.

Mekân Boyutuyla Hac

İnsan, sığınacak bir meskene, içerisinde güvende olduğunu hissettiği bir eve ihtiyaç duyduğu gibi ibadetlerini yapacağı bir mabede de ihtiyaç duyar. Mekândan maksat, hac ibadetinin gerçekleştiği yerlerdir. Haccın gerçekleştirildiği yer olan şehirlerin anası kutsal Mekke şehri, harem bölgesinde yerleşim merkezi olup hill ve mikat denilen sınırlarla çevrelenmiştir. Hac yapacak bireyin bilinçli ve şuurlu bir şekilde Mekke şehrinde bulunan ve hac ibadetinin temel şartlarından birisi olan Kabe’ye ulaşması için mîkât sınırlarının birisinden geçmesi, hill bölgesine ulaşması ve harem bölgesine girmesi gerekmektedir.

Mescid-i Haram olarak isimlendirilen yerde başta Kabe olmak üzere hacerülesved, zemzem, Hicr-i İsmail ve Makam-ı İbrahim bulunmaktadır. Ayrıca iki müstesna mekân olarak Safa ve Merve tepeleri ve bu iki yer arasında “mes’a” düzlemi bulunmaktadır. Mekândaki yolculuk kimi zaman tavafta olduğu gibi dönüşlerle kimi zamanda Safa ile Merve tepeleri arasında gidiş gelişlerle yapılmaktadır. Kur’ân, ikisi arasındaki gidiş gelişler için de “tavaf” tabirini kullanılmaktadır.

Kabe’den sonra haccın gerçekleştirildiği en önemli mekânlardan birisi Arafat’tır. Arafat, milyonlarca hacının aynı anda hazır bulundukları etrafı dağlarla çevrili, rahmet dağının bulunduğu uçsuz bucaksız ovadır. Mekke’nin doğu tarafında yer alan Arafat, Mekke’ye 21 km uzaklıktadır. Hz. Peygamber: “Hac Arafat’tır” buyurmuştur. Arafat kelimesi mekâna ad olduğu gibi zamana da isim olmuştur ki bayramdan bir gün önceye “arafe günü” günü denilmektedir. Zamanı mekânda yaşamak mekânda zamanı yakalamaktır, Arafat. Bilmek kökünden gelen Arafat’ta öğlen ve ikindi namazları bir arada kılınır ve güneş ve ayın tutulması gibi öğle ve ikindi vakitleri burada birbirlerine tutunurlar. Arafat, duaların edildiği, vakfenin yapıldığı ve hacıların sevinç ve mutluluk gözyaşları döküp günahlarının bağışlanması için bütün zamanların ve mekânların sahibine yani mülkün sahibine dua ve niyazda bulunarak hallerini arz ettikleri yerdir. İnsan, burada bulunmakla irfânî bir boyuta geçerek ma’rifet sahibi olur. Yüce yaratıcısının adını çokça zikreder ve kulluğunu dilinden düşürmediği tehlil ve telbiyelerle tekrar tekrar dile getirir.

Kelime anlamıyla “yaklaşmak” anlamına gelen Müzdelife, Arafat’la Mina arasındaki bir yerin ismi olup hac esnasında vakfe yapılan mekânlardan birisidir. Burada Meşar-i Haram vardır ki mekân içinde ayrı bir mekândır. Müzdelife’den gelişi güzel geçilmez. Durup beklemek ve bu bekleyişler sırasında Allah’ın adını anmak gerekmektedir. Arafat’a veda edip Müzdelife’ye varan hacılar buradaki vakfelerini yerine getirip ayrılmadan önce gece vakti Mina’da atacakları küçük taşları toplarlar. Hacılar, Müzdelife’den ayrılıp seller gibi Mina’ya ulaştıklarında bayram gecesinde yedi tane taş atarlar. Kalan diğer taşlarını ise bayramın diğer günlerinde zamanlarını gözeterek cemerât diye isimlendirilen yerlere atarlar.

Dikkat edilirse bütün bu ibadetlerde zaman ve mekân iç içe geçmiştir. İnsan, içerisinden geçtiği zamanın bazen de durup beklediği mekânın adeta bir parçası olmuştur. Arafat, Müzdelife ve Mina’daki gözleri ve gönülleri dolduran manzara ise beyaz kelebekler gibi olan mahşeri kalabalıklardır. Bayramın dört günü boyunca bir tarafta mahşeri kalabalıklar Kabe’de tavafa devam ederlerken diğer taraftan Mina’da taşları atmaya devam eder dururlar. Bu arada hacılar Mina’da misafir kalmaya, günlerin bereketinden istifade etmeye, zamanın ve mekânın kıymetini bilemeye gayret ederler. Mina, kurbanların kesildiği yerdir aynı zamanda. Saçların tıraş edilmesiyle birlikte ihramdan çıkan hacıların bundan sonra yapacakları en önemli görev ise Kabe’ye gidip milyonlarla birlikte ziyaret tavaflarını yapmak olacaktır. Böylece hacı için geride sadece bayramın kalan günlerinde atacağı taşlar ve yapacağı veda tavafı kalmaktadır.

İnsan Boyutuyla Hac

İnsan, dünya denilen zemin üzerinde asuman denilen göğün altında zamanı ölçerek bir sisteme göre yaşar. İnsanın hac ibadetini yerine getirirken içerisinde bulunduğu duruma göre zamanı geldiğinde ve belirli mekânlara girdiğinde yapması gereken yükümlülükleri vardır. İnsan için farklı bir yolculuk olan ömürlük hac ibadeti, erkeklerin beyaz örtülerini kuşanmaları kadınların ise normal elbiseleri içerisinde niyet ve telbiye ile ihrama girmeleriyle başlar. Evinden yola çıkmadan önce iç dünyasında çoktan yolculuğa çıkan insan, Kur’ân’da da ifade edildiği üzere “azık” ve “binit”le yola düştüğünde “takva”nın en hayırlı “azık” olduğu şuur ve bilincinde olması gerekir. Yukarıda vermeye çalıştığımız hacla ilgili yükümlülükleri yerine getirmek için gece gündüz demeden ibadetlerini yapmaya devam eder. İçerisinde bulunduğu zamanların ve mekânların hakkını vermeye çalışır. Buraya kadar zikrettiklerimiz yanında son olarak şunu söyleyebiliriz ki, Rabbi’nin çağrısına icabet eden insan için hac, önemli zaman ve mekânlarda durmaksızın devam eden gidişlerden, dönüşlerden, koşuşlardan, duruşlardan ve bekleyişlerden oluşan son derece önemli bir yolculuktur.

Çok Okunanlar