Eskiler, kadim dostlarına “ahiretlik” derlerdi.
Ahiretlik kelimesiyle öldükten sonra da buluşmak istedikleri dostlarını kastederlerdi.
Kaç tane ahiretlik dostumuz var?
Günde beş vakit camide beraber olduğumuz cemaatle cennette de görüşeceğiz duygusuyla selam verip, güler yüzle; “sen benim ahiretlik dostumsun” duygusunu aktarabiliyor muyuz?
Mümin mümini sevmek zorunda; mümin mümine selam vermek, verdiği selamı almak zorunda.
Gece gündüz ibadet eden, namaz kılan, oruç tutan bir kadın övgü ile Hz. Peygamber (s.a.v.)’e anlatıldı. Peygamberimiz komşularla ilişkilerini sordu.
Onun insanlarla ilişkilerinin iyi olmadığını söylediler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) “Onda hayır yoktur” buyurdu.
Kalbe, gönle rahmet inmediğinde ne fayda sağlar.
Eşimizle ilişkimiz ahiretlik mi?
Onun ebedi bir arkadaş olarak yeniden bir araya geleceğimize seviniyor, sevgi, muhabbet ve meveddetimizi her geçen gün daha çok artırıyor muyuz?
Ya çocuklarımızla?
Onları kıyamete kadar sürecek bir hayır kapısı olarak görüyor, o değer ve ihtimamla emek veriyor muyuz?
Canlı olması ve devamının olması cihetiyle bir çocuk yetiştirmenin Süleymaniye camiinden daha kıymetli olduğunun farkında mıyız?
Kıyamet gününde birbirini Allah için seven, değer verenler dışında herkesin birbiriyle düşman olacağı (Zuhruf, 43/69) inancıyla bir ömür “ahiretlik dostlar” biriktirme gayretinde olalım olur mu?