Bizimle İletişime Geçin

Düşünce

Enformasyon ve Sansasyon

Enformasyonla sansasyonun birlikteliği yeni olmasa da sansasyon arayışı hiç bu kadar tavan yapmamıştı. Nasıl ki, eski bilgi aktarım ve anlatı biçimlerinin yerini enformasyon aldıysa, enformasyonun yerini de sansasyon aldı. Bunun kaçınılmaz olarak politik olana ve politik alana da yansımaları oldu, oluyor.

EKLENDİ

:

İnsanın bilgi ile olan ilişkisi oldukça sade bir niteliğe sahiptir aslında. İnsan-bilgi ilişkisinde “yaşamak” olgusu öncelikli bir yere sahip. Her şeyde olduğu gibi bilgi ihtiyacının temelinde de organik bir varlık olan insanın, organik bütünlüğünü devam ettirme kaygısı yatar. Esasında bu oldukça materyalist bir açıklamadır ancak işin özü de bu noktada temellenmektedir. Tabii, burada bilgi ve onunla ilişkili olarak enformasyon kavramlarını, hakikat kavramı ile ilişkilendirmeksizin kullandığımı belirtmek isterim. İş, “hakikat nedir” ve bir hakikat muharriri olarak insan meselesine geldiğinde söylenecek sözler ziyadesiyle farklılaşır. Zira hakikat bahsi, zahir ve batın muvacehesinde ve minvalinde bir bahistir. Fakat bilgi ve enformasyon, zahirde başlar ve zahirde biter. Bunu bir bahs-i diğer olarak not etmek şimdilik kâfi olacaktır.

Modernite ile birlikte yeni bir veçhe kazanarak ortaya çıkan politik alan beraberinde bu politik alanın işlemesini mümkün kılan enformatik bir alan da doğurmuştur. Daha yerinde bir ifadeyle bu iki alan birbirini besleyerek ilerlemiştir. Bu yeni politik alanın işlemesini mümkün kılan yeni enformasyon alanı; kitap, gazete ve dergilerle işe koyulmuş, akabinde radyo, sinema-televizyon ve nihayetinde de bilişim teknolojileri, farklı araçları harekete geçirmeye başlamıştır. Matbaa ve matbu kitaplar ile bunlardan güç alarak ortaya çıkan ve gelişen gazeteler, birbirlerinden uzakta olan insanların aynı bilgiye aşağı yukarı aynı maliyetle ulaşmalarını sağlamıştır. Dolayısıyla doğru bilginin bu şekilde zamanda ve mekânda akışkan hale gelmesinin pek çok dönüşümü de beraberinde getirdiği söylenebilir. Aynı anda gerçekleşen bu bilgi akışı, görünmez bir şekilde insanlar arasında etkili bir etkileşim ağı meydana getirmiştir. Böylece süreç içerisinde kamuoyu denen bir gerçeklik ve kavram ortaya çıkmıştır. Bu kamuoyu giderek politik yaşamın, tartışmanın ve iktidar ilişkileri sisteminin belirleyicisi haline gelmiştir. Esasında bunu mümkün hale getiren hususun her şeyden önce kamuoyu denen mekanizmanın işlemesini de mümkün kılan ve kitap, gazete, dergi ve benzerinin çok kısa sürelerde milyonlarca adet basılabilmesini sağlayan basım teknikleri ile buralarda metinselleştirilen bilginin kendisi olduğunu hatırda tutmak gerekir. Nihai olarak ortaya çıkan, bir bütün olarak enformasyonun kendisidir. Fakat burada zamanla haber basınının-yayıncılığının Habermas’ın işaret ettiği gibi bir kanaat basınına-yayıncılığına dönüştüğünü işaretlemek gerekir. Bu bağlamda gazetecilik ve habercilik yapmanın çok uzun zamandır salt bir haber arayışı ve aktarımı olmaktan çıkarak kamuoyunun taşıyıcısı ve yönlendiricisi ve aynı zamanda politik rekabetin de araçları olduklarını söylemek gerekir. Dolayısıyla bu andan itibaren enformasyonla sansasyonun iç içe geçtiğini söyleyebiliriz.

Bu iç içe geçmenin son iki yüzyıllık serüveninde artık yeni bir merhaleye gelindiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Söz konusu serüven boyunca enformasyon ve sansasyon her ne kadar iç içe geçmiş olsalar da iki ayrı kategori olarak varlıklarını sürdüre gelmişlerdir. Ancak artık tek tek her bir insanın bir elektronik cihaza sahip olmakla hem enformasyonun bir parçası haline gelmesi yani onun üretimine katılması hem de hiçbir aracı olmaksızın bu şekilde üretilen enformasyonun tüketicilerinden olması enformasyonla sansasyon arasındaki ince çizgiyi de ortadan kaldırmıştır. Enformasyon ve sansasyon iki ayrı kategori iken artık neredeyse tamamen bütünleşmiştir ve birbirlerini tamamlayan iki nitelik olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık enformasyonun değerinden değil etkisinden yani sansasyondan daha fazla bahsedilmektedir. Aynı anda çok çok sayıda insana ulaşabilmeyi mümkün kılan bireyselleşmiş iletişim araçlarının varlığı, onlar üzerinde oluşturulacak etki ve heyecanın önemini de arttırmıştır. Eskilerin ifadesi ile kışır lübbün, zarf mazrufun yerini hızlı bir şekilde almıştır. Abartılı bir ilgi uyandırmak, sarsıcı bir şekilde dikkat çekmek, bilgiyi uçlarda yaşanacak duyguları tetikleyecek şekilde sunmak, sıradan bir olayı mutantan bir içerikle ve tarzla paylaşmak, birçok kimseyi bu ilginin, duygusallığın (sevgi, nefret vb.), şaşanın parçası haline getirmek yeni durumun göstergeleridir.

Enformasyonla sansasyonun birlikteliği yeni olmasa da sansasyon arayışı hiç bu kadar tavan yapmamıştı. Nasıl ki, eski bilgi aktarım ve anlatı biçimlerinin yerini enformasyon aldıysa, enformasyonun yerini de sansasyon aldı. Bunun kaçınılmaz olarak politik olana ve politik alana da yansımaları oldu, oluyor. Politika, müspet bir tanımla bir hakikat prosedürü olarak kavrandığında, öncelikli olarak bu prosedürel zincirin doğru bilgi ve enformasyona dayanması gerekir. Hâlbuki sansasyonun enformasyonun yerini alması ile bir hakikat prosedürü ve silsilesi olarak politik etkinliğin de askıya alınması durumu ile karşılaşılır. Dolayısıyla sansasyona bağlı etkileşim ve iletişim, politik (ister uzlaşı temelli ister çatışmacı-agonist) iletişimin yerini alır. Önceden de kısmen böyleydi ama artık giderek daha fazla bir şekilde iletişim, politikanın kendisi olmaya başlamıştır. Anlık iletişim, anlık enformasyon ve tabii ki anlık sansasyon. Her olay, her bilgi ve her haber bir kök zincirden bağımsız öncesiz ve sonrasız bir evrende salınır. Burada önemli olan bir önce veya bir sonradan ziyade o andır. İşte o an. Yani son dakika ya da beşinci video, sekizinci video vs.

Enformasyondan sansasyona sıçrandıkça haber bültenleri, televizyon şovu veya bir illüzyon gösterisi cambazlığında sunulmaya başlanır. Aile sorunları ve şiddet, mahalle kavgaları, mahkeme davaları, arkası yarın ya da pembe dizi kıvamında ekranlara yansıtılır. Her düzeyde, oyun ve eğlence gerçeğin yerini almaya ve zamanla da gerçeğe dönüşmeye başlar. Önemli olan doğru bir şekilde elde edilmiş ve doğru bir şekilde üretilmiş bilginin doğru takdimi ve buradan hareketle bir doğruluk-gerçeklik zemini inşa ederek politik bir etkinlik üretmek değil, sansasyonun muhtevasına, gücüne ve etkisine bağlı olarak aleyhte veya lehte bir sonuç üretmektedir. Enformasyonun aksine sansasyonda, sabitlik iyi değildir, yani bir doğrunun-gerçeğin etrafını kazmak pek de matah bir şey olarak görülmez. Tersine açılar sürekli değişmeli, diyagramlar iç içe geçmeli, göz kamaştırıcı ve hareketli, böyle olduğu kadar da zihnin bir meseleye odaklanmasına izin vermeyen bir akışla zihinsel muğlaklığın rutinleşmesine neden olacak bir biçim işlemelidir.

Politik gündemi tutan bazı sosyal âlem videolarının milyonlarca kez izlenmesi, günümüzde haberin kendisinden ziyade sunulma biçiminin yani sansasyonel etkisinin ne kadar belirleyici olduğunun göstergelerindendir. Yine eskilerin ifadeleri ile bir bilginin değerini belirleyen üç şey vardır: Kim demiş, kime demiş, ne makamda-bağlamda demiş? Görünen o ki, şimdi bunlara bir unsur daha eklenmiş durumda ve bu unsur diğer üçünü gölgede bırakmakta: Ne kadar spektaküler söylemiş, seyirlik bir yanı var mı, sansasyonel değeri nedir?

Max Weber, moderniteye ilişkin değerlendirmesinde araçsal aklın dünyanın büyüsünü bozduğunu ifade etmişti. Bu değerlendirmeyi alıntılayarak ve biraz dönüştürerek şöyle diyebiliriz belki: “Sansasyon, hakikatin kendisini bozdu ve yeni sanal bir büyülü evren var etti.” Bu evrenin her bir unsuru, bireyler, kurumlar, ticari oyuncular, politik aktörler, hayır kurumları, sivil toplum örgütleri, öğretmenler, öğrenciler, çalışanlar, çalışmayanlar akla kim ya da ne gelirse, biz, hepimiz bir bütün olarak çoktan bu yeni evrenin kodları ile hareket etmeye başladık bile.

Yazının bağlamı ile mütenasip bir ifadeyle bitirelim ve enformasyonla sansasyon arasındaki vadiden bir söz cımbızlayalım: İyilikte yarışın, iyiliğin pazarlanmasında değil; kötülükle mücadele edin, kötülükle mücadele ediyor olmanın/görünmenin rantını devşirmeye çalışmayın. Fakat politika bir yarış ve bu bağlamda bir pazarlama stratejileri bütünü değil mi? O halde burada, sözün muhatabı sorununu nasıl halledebiliriz? İnsan, doğru-gerçek, enformasyon, sansasyon, şeffaflık-aleniyet, hesap verebilirlik, liyakat, politika, pazarlama vb. tüm bu kategoriler arasındaki ilişkisel bütünlük nasıl ele alınmalı? Enformasyon ve sansasyona maruz kalan politik bir tüketici olarak vatandaştan bilgiyi ayıklayan, kritize eden ve kamusal olarak tartışılan olguların makul eleştirisini yapan, her hal ve kârda muvafakatini ve rızasını sunma yerine şarta bağlı onay veren politik bir eyleyen olarak vatandaşa geçiş, biraz da bu sorulara verdiğimiz cevaplara bağlı zannedersem.

Çok Okunanlar