1. Anasayfa
  2. Edebiyat
  3. İnceleme

Kırmızı Kar Romanı Üzerine Bir Değerlendirme

Kırmızı Kar Romanı Üzerine Bir Değerlendirme
0

Hamza Çelenk, eğitimci bir yazarımız. Aynı zamanda insaniyet.net yazarlarından. Dervişe Sitem (2015), Bana Yarından Bahset (2018), Kutanlı Gülistan (2020) ve Kırmızı Kar (2025) adlı eserlerin yazarı. Bana Yarından Bahset ile Dervişe Sitem deneme, Kutanlı Gülistan hikâye ve Kırmızı Kar da roman türünde eserler. 2025 yılı Nisan ayının sonunda Beyan Yayınları arasında yayımlanan Kırmızı Kar, 2023 Şubat depremlerini anlatan kendine özgü ve dikkat çekici bir roman. Kırmızı Kar, Yusuf Kot’un hazırladığı kapakla da takdiri hak ediyor.

Kırmızı Kar, “O gece yitirdiklerimize…” ithafen yazılmış bir roman. Romanda epigraf olarak Şeyh Sadi-i Şirazi’nin (İnsan bir damla kan ve bin endişedir) dizesi kullanılmış. Bu bağlamda 6 Şubat depremleri ve sonrasında on bir şehrimizde yaşanan yıkımın, Adıyaman’daki etkileri anlatılıyor bu romanda.

Kırmızı Kar, iki ana nehirde akıp gidiyor: İlki, Abdullah ile Feride’nin, çocukları Elif, Ahmet, İbrahim ve adı belirtilmeyen bebek çevresinde geçen nehir; diğeriyse iki sevdalı Doğan ile Hazal’ın çevresinde geçen nehirdir.  Roman 19 bölümden ibaret… Bölümlerden sekizi (1-3-4-9-11-13-17-19. bölümler) Abdullah ile Feride ailesi etrafında; on biriyse (2-5-6-7-8-10-12-14-15-16-18. bölümlerse) Doğan ile Hazal’ın çevresinde geçen olaylardan oluşmaktadır.

Kitabın da adını oluşturan kırmızı karın hikâyesine birinci bölümde değiniyor yazar. Bu hikâyeyi merak edenler romanı okumalı. İlginç bir hikâyesi var Kırmızı Kar’ın. Birinci ve ikinci bölüm deprem öncesi olayların akışına yer verirken üçüncü bölümden itibaren, deprem sonrası olayların akışına yer verilmiştir.

Roman boyunca yazarın hem dış dünyaya hem de iç dünyaya yönelik gözlemciliği dikkat çekmekte: Dış dünyaya yönelik betimlemesine kısa bir örnek verelim: “Karlık alan, çevresine göre nispeten geniş bir yer. Bu alan boyunca yol kenarına park eden araçların yanında kartopu oynayan çocukların keyfine diyecek yok.” İç dünyaya yönelik betimlemesine de kısa bir örnek verelim: “Korkuyorum, karanlıktan çok korkuyorum. Yalnız kalmaktan çok korkuyorum. Onun için şehirde gezerken tenha yollara düşmemeye çalışırım.”

Roman, otobiyografik özellikler de taşıyor. Özellikle Abdullah’ın mesleği ile yazarın mesleğinin örtüşmesi, her ikisinin dörder çocuğu olması ve her ikisinin de deprem sonrası şehri terk etmeyerek şehirde kalması vb. birçok unsur, yazar ile romanın başkahramanı Abdullah arasında benzerlik gösteriyor.

Romanda dikkatimizi çeken bir başka yön de yazarın, metinler arası ilişkilerden yararlanmasıdır. Şeyh Sadi-i Şirazi’den alınan epigraf ile başlayan bu tutum; halk hikâyeleri, adı belirtilmeyen deneme kitabı, ağıtlar, atasözleri, şarkılar, masallar, deyimler ve mezarlıklarda kabirlere işlenen mezar sözleriyle devam edip bitiyor. Bunların her biri, yazar tarafından ustalıkla metne yedirilmiştir. Bu da eseri daha rahat okunur kılıyor.

Kırmızı Kar’da dikkat çeken bir başka özellik de roman kahramanlarının iç dünyaları ile yaptıkları konuşmalardır. Hem deprem öncesinde hem deprem esnasında hem de deprem sonrasında bunun izlerini yoğun bir şekilde görmekteyiz. İç konuşmalar depremin Adıyamanlılar üzerindeki etkilerini ustaca dışa vurmaktadır.

Roman yalın bir dil kullanımıyla dikkat çekerken, anlatımda yazar atasözlerinden, deyimlerden ve yerel söyleyişlerden yararlanarak eserini daha da zenginleştirmiş. Bu zenginlik hem metne bir değer katıyor hem de metni daha etkili kılıyor.

Kırmızı Kar’ın belki de en önemli yönü bölge insanına destek için gelen rehabilitasyon ekiplerinin çalışmalarının anlatıldığı bölümlerdir. Doğan’ın ve arkadaşlarının Bahar Hanım’ın rehberliğinde oluşturduğu ve çalıştığı rehabilitasyon ekipleri bir yandan hayata küsmüş çocuklar ile oynarken bir yandan da depreme maruz kalan yetişkinlere yönelik verdikleri psikolojik destektir. Bahar’ın Bizim işimiz bu, bunca ölümün arasında onlara yaşamı sevdirmeye çalışacağız cümlesi konuyu tüm gerçekliğiyle ortaya koymaktadır.

Kırmızı Kar, okuru sarıp sarmalarken bazen de göz göre göre nice insanın hayatının sona ermesine tanıklık ettirirken imkânsızlığın ıstırabını yaşatıyor bazen de beton yığınlarının altında kalan bir canın kurtarılmasına vesile olanlar sayesinde ona insanlık ölmemiş dedirtiyor.

Okuru, hayatın acı-tatlı yönleriyle derinden etkileyen yazar, deprem gerçeğini olumlu-olumsuz tüm yönleriyle sahnelerken aynı zamanda yerel ve merkezî yöneticilere de bir kriz ânını iyi yönetmeleri için dikkatli olmalarının önemini işaret ediyor.

“Yaklaşık beş saat dağda kalmışlardı. Orada vaktin nasıl geçtiğini anlayamadılar bile. Çocuklar eve varmadan arabada uyuklamaya başlamışlardı. Babanın aklı hâlâ tuhaf bir şekilde, kızıl kayadan süzülüp karların üstüne damlayan sudaydı.

Kırmızı kar…”

Kırmızı Kar, okurunu derin ve hüzünlü duygularla sarıp sarmalamak için bekliyor. Şimdi sıra okurda…

1965 Artvin doğumlu. İlkokulu Murgul’da, ortaokul ve liseyi Artvin’de okudu. 1988’de Uludağ Üniversitesi Balıkesir Necatibey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümünden mezun oldu. 1989’da başladığı öğretmenlik görevine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. Osmanlı Türkçesinden yeni alfabeye açıklamalarla hazırladığı ve yayımlanan altı adet çalışması [İntibah (Namık Kemal), Araba Sevdası (Recaizade Mahmut Ekrem), Eylül (Mehmet Rauf), Hatıralarım (Yusuf Akçura), Medrese Hatıraları (Muallim Naci) ile Siyaset ve İktisat (Yusuf Akçura)] vardır. Erdoğan Muratoğlu’nun Ahenk, Edebiyat Ortamı, Hece, Türk Dili, Mevlana Araştırmaları Dergisi ve Çoruh adlı süreli yayınlarda yayımlanmış öykü, deneme ve incelemeleri bulunmaktadır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir