İnsan yalnız kalmamak için de çaba sarf etmeli. Kötü günleri için sabır, tevekkül, ihlas, ihsan, evlat, eş ve dost biriktirmeli.
Baba olmak deyince, Kur’an’da bahsi geçen baba örneklerini irdelemek gerektiğini düşünüyorum.
Mesela, Kabil’i katil olmaya götüren süreçte, Habil’in daha çok sevilmesi de bir faktör oldu mu acaba? Babasının gözünden düşünce, o çılgınca fikir alevlenmiş oldu mu?
Benzer bir durumu Yakup peygamberin ailesinde de görüyoruz. Babalarının sevgisini ve ilgisini kıskanan ağabeyleri tarafından kuyuya atılmıştı Yusuf. “Rüyamda on bir yıldız, Güneş ve Ay’ın bana secde ettiğini gördüm” dediğinde babası, “rüyanı sakın ağabeylerine anlatma” derken kardeşler arasında var olan kıskançlığa işaret ediyordu. Acaba Yakup Peygamber, çocuklarına sevgisini tam yansıtamadı mı?
Kendine inanmayan oğlunu son ana kadar gemiye davet eden Hz. Nuh…
Son ana kadar gemiye binmesine müsaade etmesi için dua eden fakat benim merhametim zalimlere ulaşmaz cevabıyla oğlunun sularda boğuluşunu acıyla gören bir babadır o.
İki mahcup kız, çobanlar. Babaları yaşlı, evde erkek kardeşleri olmayınca iş başa düşer, çobanlık bunlara kalır. Erkek çobanların gitmesini beklerken bir gün çöl sıcağında, bir delikanlı gelir yanlarına, görür hâllerini, “ben sulayayım sürünüzü der” ve kızları beklemekten kurtarır. Akşam babalarına bu genci çoban olarak tutmayı teklif ederler. Babaları kaşlarını çatıp “daha bir kez gördüğünüz, tanımadığınız bilmediğiniz adamı çoban tutmamı mı istersiniz” demez, “çağırın gelsin bakalım” der. Delikanlı gelir, anlaşırlar. “Eğer 8 yıl bana çobanlık yaparsan kızlarımdan biriyle evlenme hakkına da sahip olacaksın” der. “On yıla tamamlarsan bu senin lütfun olur.” Çoban daha bir gün önce çölde “Allah’ım, göndereceğin her hayra muhtacım” diye yalvaran Hz. Musa, kendisine hem iş hem de baba olmayı teklif edense Şuayb peygamberin ta kendisidir. Hz. Musa bunu yadırgamaz, zira onun hayatı öz annesinin sepetiyle sürüklenip onu büyüten Asiye annesine teslim olmakla başlar. Firavunu kendine baba bilirken şimdi bir peygamber ona baba olmayı teklif etmiştir. Nil nehri onu bir anneden diğerine sürüklerken, çöl de bir babadan başka bir babaya sürükler…
Hakkın ve adaletin peşinde bir arayışa girip tacı tahtı terk edersen Allah seni Firavundan Şuayb’a sürükler…
“Oğulcuğum” diye söze başlayan bir babadır Lokman. Oğluna böyle güzel bir şekilde yaklaşmak ve öğütler vermek, peygamber olmasa da peygamberler kadar bahse değerdir Allah nazarında, ebedî hitabında…
Çok küçük yaşlarda oğullarını toprağa verirken gözyaşlarını da toprağa katan bir baba…
Kızı evine her gelişinde onu ayakta karşılayan bir baba Hz. Muhammed (sav).
…
Şimdi ülkemde binlerce çocuk var, akşam babam geldi diye kapıya koşamayan çocuklar bunlar…
Anne baba olurken,
Eşinize buğzederken,
Sesinizi yükseltirken birbirinize,
İşten çıkıp evin en hengâmeli anlarıdır şimdi deyip arkadaşlarınızla oyuna dalarken,
Çalan telefonunuza bakıp evden arandığınızı fark edip yüzünüz ekşirken,
Akşam çalan zile babam geldi diye kapıya koşan kuzenlerini uzaktan izleyen çocuklar gelsin aklınıza…
Allah’ın anlattığı baba modelleri gelsin,
Merhamet gelsin, şefkat gelsin…
Ve evlatlarınızın da sizin üzerinizde hakları olduğu gerçeği gelsin aklınıza.
Bıraktığınız anıların onların ruhundaki izdüşümüne bir örnektir birazdan okuyacağınız satırlar.
Çocukluğum aklıma geliyor.
Bütün defter kitaplarımızı tek tek kaplardık beraber.
Üzerine etiket yapıştırır çok güzel el yazısıyla yazardı isimlerimizi.
Kurşun kalemler, kırmızı kalemler, silgiler düzine düzine alınırdı eylül ayında.
Bir kitabı öğlen istesem akşama getirirdi.
Evimizde su yok, mahalle çeşmesinden su taşırdık ama Meydan Larousse vardı, bizim dönem ödevlerimiz için.
Hiç unutmam, ilkokulda bir eylül ayında kırtasiye alışverişi yaptık. Okulun bahçesinde listeyi kontrol ediyoruz, amcam gördü bizi.
Alaycı bir ifadeyle, kendi okumaya gönüllü olmayan çocuklarını kastederek, bana moral bozucu şeyler söyledi. Üzüldüğümü fark edince bana “boş ver onu, sen aldırma” dercesine bir savunması vardı, ilk defa o gün hissetmiştim bana güvendiğini. O güven duygusu ne müthiş bir güç oldu bana. Arkamda dağ gibi bana güvenen babam vardı ya kimsenin dediği umurumda değildi.
Bu yetti bana.
Okumama, öğretmen olmama, hayata karşı direnmeme, mücadele etmeme.
Bu öyle bir güçtü ki, gün geldi bu desteği bitti.
Sendeledim.
Üzüldüm.
Ama bana güçlü olmayı öylesine öğretmişti ki o desteğini çekince de ayakta kalabildim.
Şimdi benim merhametime muhtaç.
Onu mahcup etmeden onun öğrettiği aldırmazlıkla ve kimsenin dediğine kulak asmayan vurdumduymazlıkla Rabbimin ihsan emrini yerine getirme çabasındayım.
Allah’ım, nasıl ki bana küçükken merhamet kanatlarını gerdiyse annem ve babam, şimdi de sen onlara merhamet et, onlara “öf” bile demeyecek sabrı bana lütfet.
