1. Anasayfa
  2. Düşünce

“Güzel”in Güzel Bir Tarifi: Hilye-i Şerif

“Güzel”in Güzel Bir Tarifi: Hilye-i Şerif
1

Güzel

Medhinde beliğân-ı Arab ebkem nâtık
Vasfında fasihân-ı acem nâtık-ı ebkem

Kur’an’da geçtiği üzere önceki mukaddes kitaplarda adı haber verilen, insanlığın sabırsızlıkla beklemeye durduğu, gelince de insanların sevip methettiği Resûl-i Ekrem’in (sallallhu aleyhi ve sellem) vasıflarını anlatan metinlere hilye denilmektedir. Sözlükte: süs, ziynet, kolye gibi mânalara gelen hilye mecazen “yaratılış, sûret ve güzel vasıflar” demektir.

Kur’an’da, Resûl-i Ekrem’in “âlemlere rahmet” olarak gönderildiği ve “yüce bir ahlaka” sahip olduğu belirtilmiş, hidayet rehberi olarak “güneş” ve “aya” benzetilmiştir. Önceki kitaplarda adı haber verilen ve yüce ahlakı tarif edilen Resûl-i Ekrem, elçi olarak gönderileceği önceki enbiyanın diliyle de müjdelenmiştir. Kur’ân, onun hakkında şöyle demektedir: “Onlar, ellerindeki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî peygambere uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.” (A’râf 157)

Meryem oğlu İsâ’nın (ikisine de selam olsun) Ahmed diye müjdelediği ve Ehl-i kitabın kitaplarında adını yazılı buldukları Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), Mekke’den hicret edip Medine’ye geldiğinde Yahudi bilginlerden Abdullah b. Selâm onu görmeye gidenler arasındaydı. Hz. Peygamber’i ilk gördüğünde: “yalancı biri olmadığını bildim” diyen Abdullah b. Selam, ondan duyduğu ilk sözlerin: “Ey insanlar! Selamı yayın. Yemek yedirin. Akrabalık ilişkilerini sürdürün. İnsanlar uyurken sizler geceleyin namaz kılın ki selametle cennete giresiniz” olduğunu söylemektedir. Abdullah b. Selam Müslüman olmuştur.

 

“Güzel”i Gören Güzel Gözler

Kur’ân’da Resûl-i Ekrem’in vasıflarına yer verildiği gibi onu dünya gözüyle gören, onunla beraber olan ashabının özelliklerine de yer verilmiştir. Kur’an’da sahabe-i kiram hakkında şöyle buyurulmaktadır: “O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lütuf ve rızasına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur; Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur. İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Çiftçileri sevindirmek üzere filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur…” (Fetih 29) Ashab-ı Kiram, bir taraftan namaz kılanlar ve secde izleri yüzlerine yansımış kimseler diye tanıtılırken diğer taraftan filize benzetilmişlerdir. İbn Kesîr, sâhabe hakkında: “Malik’ten (radıyallahu anhu): Bana ulaştığına göre, Hıristiyanlar Şam’ı fetheden sahabeyi gördüklerinde: “Vallahi bunlar, bildiğimiz kadarıyla, havarilerden daha hayırlıdırlar” dediklerini aktarmaktadır.

Enes b. Malik, Hz. Peygamber hakkında, onun elinden daha yumuşak ne bir ipeğe ne de bir kadifeye dokunmadığını, Medine’ye geldiğinde dünyalarının aydınlandığını vefatında ise dünyalarının karardığını söylemektedir. Hz. Peygamber’i, Hassan b. Sabit ve Ka’b b. Züheyr gibi şairler övdüğü gibi vefatından sonra da adlarını sayamayacağımız kadar şair ve yazar onu övmeye devam etmiş ve etmektedir. Batı dünyasında ona ithâfen şiir yazanlar arasında Alman Johann Wolfgang Goethe, Fransız Victor Hugo, Çek Rainer Maria Rilke ve Rus Alexandr Puşkin gibi isimleri saymak mümkündür.

Hz. Ali’nin anlatışına geçmeden önce Alexandr Puşkin, “çifte ve teke ant içerim” diye başlayan Kur’ân’a Öykünmeler (Çev. Ataol Behramoğlu) adlı şiirinde şöyle diyordu:

Sana göksel kitap, ey peygamber
Kibir sahipleri için gönderilmedi
Kur’an’ımı sakince bildir
Zorlama dikine gidenleri

Şiirin son dizeler ise şöyledir.

Ve her şey akacak önünde Tanrı’nın
Korkuyla allak bullak
Ve yok olacak günahkârlar
Ateş ve külle kaplanarak

 

Hz. Ali’den “Güzel”in Güzel Bir Tarifi

Enes b. Malik, Ümmü Ma’bed ve bunların dışında Resûl-i Ekrem’i vasfedenler olmuştur. Burada oldukça meşhur olan ve aynı zamanda pek çok hattatın hünerini sergileyip maharetini konuşturduğu Hz. Ali’den gelen rivayete yer vereceğiz. “Güzel”in tarifini, İmâm Tirmizî’nin aktardığı rivayette, Hz. Ali şöyle yapmaktadır: “Rasûlullah, ne çok uzun ne de çok kısa (endamlı) idi. O, kavminin orta boylusu idi. Saçları ne kıvırcık ne de dümdüzdü. Hafifçe dalgalı idi. Yüzü hafif değirmi ve dolgunca idi. Yüzünün rengi kırmızıya çalan beyazdı. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi. Kemiklerin eklem yerleriyle omuz başları irice idi. Vücudu kılsız olup sadece göğsünden göbeğine doğru inen ince bir tüy şeridi vardı. El ve ayak parmakları dolgun idi. Yürürken yokuştan iner gibi ayaklarını sürtmeden sertçe kaldırır ve adımlarını uzunca atardı. Bir kimseye baktığında yalnızca başını çevirerek değil bütün vücuduyla o tarafa yönelirdi. Sırtında iki kürek kemiği arasında peygamberler zincirinin son halkası olduğunu gösteren nübüvvet mührü vardı. İnsanların en cömerdi, gönlü en geniş olanı, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendisini ilk defa görenler onun mehabeti karşısında sarsılırlar, fakat dostluk kurup sohbetinde bulunanlar onu çok severlerdi. Efendimizi övmek isteyen kimse, Ben ondan önce ve sonra asla eşini benzerini görmedim, derdi. Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun!” (“Hilye” için bkz. TDV İslâm Ansiklopedisi)

Sözü şairin şu dizeleriyle bitirelim.

Ey mahrem-i bî-müşterek-i kurb-i Hüdâ
Dilden eserin etmesin Allah cüdâ
Her zerre-i hâk-i kadem-i hazretine
Cânım da fedâ ten de fedâ ben de fedâ

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. maaşallah kıymetli MÜSLÜM hocam güzel bir bilgi daha edinmiş oldum..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir