“Bugün var, yokuz; Rabbimiz cömert, tokuz
Bir Kur’ân âyetini, bin romana değişmem
…
Çocukluğumdan beri, rûhumda taşıdığım
İlim, irfan aşkını, sim kaftana değişmem
…
İlâhî mevhîbedir şâirlik kimi kula
Bundan gayrı rütbeyi hiçbir şâna değişmem”
(Bekir Oğuzbaşaran, Değişmem Gazeli’nden)
“…
En güzel yanı budur ömrün haz alırsan hayattan
Bir ayrılık türküsü yankılanır kaleden ta uzaktan
Bir nara at gökyüzüne bütün yıldızlar duysun
Uyuyan bu kadim şehri uykudan uyandırsın”
(M. Atilla Maraş, Bu Kadim Şehir -Urfa- şiirinden)
“Filistin dağlarında çıplak bir çoban
Mescid-i Aksa’yı bekler uzaktan
Yüreğinde taşır yakmayan ateş
Bakar dört bir yana bakar mahzun
Bakar, korku ve ümit sancıları çekerek”
…
(M. Talat Uzunyaylalı, Kudüs Çobanları şiirinden)
Şiirle başlayalım Ay Vakti’nin bu sayısına, sözlerin şâhıdır diyerek. Diğer şâirleri de zikredelim şiir adlarıyla birlikte: Ali Yaşar Bolat, Ölmüyor İnsan/Belki; Ferhat Öksüz, Giyotin; Selami Şimşek, Kalp Söylerse Yar-a Ve Aşk; Mehmet Baş, Hamuşanız Ezelden; Özcan Ünlü, Ol Makamı; Mehmet Sertpolat, Sonbahar Atlası; Nurettin Durman, Memleketin Birinde Mesela.
Ayrıca okurlar Semra Saraç’ın Sezai Karakoç’u Yazmak İsterken -X- piyesini okurken, perde kapanmadan önce Monna Rosa (Sezai Karakoç) şiirini de (s. 18) görebilirler. On sayıdır Ay Vakti sayfalarında sunduğu orijinal piyes çalışması için Sayın Saraç’ı tebrik ediyorum.
Geldik Sayın Prof. Dr. Mustafa Kara’nın Çocukluğumun Ramazanları yazısına. Gerçi dergi ramazanın son günlerinde yayımlansa da süreli yayını öyle vaktinde çıkarmak kolay değil günümüz şartlarında, ama hatıra eskimez. Aslında dergiler de eskimez.
Şimdi, hatıradan önce Şeref Akbaba’nın Oruç ve Hilal denemesine bir bakalım hemen. Ramazanın anlamı ve oruç ibadetinin psikolojisini aktarmış Sayın Akbaba:
“…Yâr olmak ağyâr olmamaktır.
Oruç kalkandır.
Ve oruç hilalden mazbatasını alır.
Rahmetten pay, gurbetten haz aldırır,
Ağırlanacağı gönüllere misafir olur.”
Sayın Kara’nın zengin ve renkli bir çocukluk yaşadığını anlıyoruz. Aslında hepimiz arayıp durmaktayız çocukluğumuzu.
Şu dörtlüğü bir çekip alalım yazıdan:
“Sevdiğim cemâlim güneşim mâhım
Seni seven âşık çekmez mi âhı
Getir el basayım Kelâmullah’ı
Ne sen beni unut ne de ben seni”
Evet, nasıl başlıyordu ilk dörtlük: “Yeşil ördek gibi daldım göllere” Dörtlüklerin Âşık Veysel’e ait olduğunu hatırlıyoruz.
Güneyce’yi, lüküs lambası ışığında kılınan terâvihleri, camiye odun taşıyan anneleri; İkizdere, İspir, Bayburt köylerinden gelen işteyicileri (isteyici değil), ramazanlığa giden hafızları, kurulacak olan Baskı müzesini, Hüsamettin Koçan’ı ve daha şunu ve şunu öğrenmek isterseniz, Ay Vakti sayfalarında bekliyor sizleri hatıralar…
Recep Garip’in Ramazan ve Oruç denemesi bir diğer deneme:
“Yol sırattır, yolcular bizleriz. Yolcunun ve yolun talimatını Kur’an ve Peygamberimiz bizlere öğretmiştir. Onun öğretileriyle bir ay boyunca aldığımız eğitimi tüm ömrümüze dönüştürme çabası bizlere düşmektedir.” (s. 28)
Necmettin Evci’nin Sanatın İzinde Hayatın Peşisıra; Adem Turan’ın Kış Halleri/Karakış; Necip Asım’ın Düşünmek, Anlamak ve Yaşamak; Ömer Eski’nin Küresel İyi Oluşa Yönelik Bir Manifesto; Yunus Emre Öksüz’ün Yürümeye Çağrı denemelerini de bu sayıda okuyabilirsiniz.
“Bizlere yol diye çizilen sınırların dışındayız. Kirlenmedir sınır çizgileri, simgeler, semboller… Zihnimiz hangi hayalin esiri olursa oradayız. Haydi bir yürüyüşe çıkalım.” (Yürümeye Çağrı’dan, s. 45)
Bu sayının tek inceleme-araştırma yazısı Salih Uçak’ın: Sanat Aynasında Oryantalist Alafrangalık. Tanzimat sonrası oryantalizm ve rasyonalitenin baskın olduğu kültür ve sanat üzerine yorum ve düşünceler işleniyor:
“Mistik düşünceyi ve metafiziği reddeden aklî harekât, önce sanatın duraklamasına, daha sonra ise tek düze olmasına neden olmuştur. Bugün sanatçının neredeyse bittiği, sanatın da can çekiştiği bir döneme şahitlik ediyoruz. Sanatın olmadığı bu çağda herkes sanatçıdır!” (s.15)
Naz’ın Aforizmalar’ında Kazuo Ishiguro’nun Günden Kalanlar, Yoko Tawada’nın Tokyo’nun Son Çocukları, Ayşe Şasa’nın Delilik Ülkesinden Notlar, Tolstoy’un Hacı Murat, Gao Xingjian’ın Ruh Çağı kitapları üzerine değini ve izlenimler okunabilir bu sayıda.
Ay Vakti imzalı Dönemeç başlıklı giriş yazısında da Mustafa Miyasoğlu’nun Dönemeç romanı üzerindeki değerlendirme alıntısının ilgilisi için önemli olduğunu belirterek bitireyim.
Ay Vakti 25. yıl, 215. sayısı üzerine tanıtım ve değerlendirmelerimi okudunuz. Esen kalın.
