1. Anasayfa
  2. Edebiyat

Beytülmakdis’in Kandil Yağları

Beytülmakdis’in Kandil Yağları
0

“Beytülmakdis’ e gidemiyorsanız kandillerine yağ gönderin” buyurmuş Sevgili Peygamberimiz…

Sizce Neden?

Taşın altına elimizi koymamız için…

Bizim olana sahip çıkmamız için…

İnsana, insanlığa, vahye ait hakikatli bir varlık sahası için…

 

Fakat;

Bugün, Gazze ehli çaresiz, mazlum, mahzun ve şehit…

Peki dünya ehli?

Kimi suskun, kimisi umursamaz, kimisi utanmaz, kimisi uslanmaz bir halde…

Nazilerin Yahudi kamplarında verdikleri gaz ile; bugün Gazze’ye atılan fosfor bombalarının arasındaki fark nedir? Sabun yapılan Yahudiler ile organları çalınan Gazzeliler arasında ne fark var? Yahudi soykırımını anlatan filmlerle ağlayanlar bugün bizzat şahit oldukları soykırım için neden ağlamıyorlar?

Mazisinde yaşanmış soykırımdan ders çıkararak mağduriyetten mahcubiyetli bir merhamet öğrenilebilinecekken; mağrur bir mezalimlikle mağduriyet yaşatmak ancak insaf uyuşmazlığı, fikir aymazlığı, akıl tutulmasıdır.

Bu zulmü görmezden gelmek ise kişiyi, hesabı çetin bir sınanmanın öznesi kılacaktır.

Ey İnsanlık!

Zulme sessiz kalırsan
Ölümüne uyursun…

Bir Varmış Bir Yokmuş’u masal zannetme.

O sensin!

Bugün varsın yarın yok…

Varlığın hakikatten yana değilse bugün de yoksun.

Savaş acımasızdır. Dünya tarihi sayısız kez bunu insanoğluna kanıtladı. Fakat insanoğlu; dinmedi, dinmeyecek bir “Kaybet Kaybet Kazan” oyununun parçası olmaya devam ediyor…

Vatanı işgal edilen, su kuyularına çimento dökülen, masum sivil halkı öldürmekten geri durulmayan, mabedlerinin izzetine kastedilen, çadırlarına dahi tonlarca bomba yağdırılan, her evden şehit verilen bir milletin yakarışı arşa yükselmiyor mu sanıyoruz? Önce vatanları sonra yaşam hakları gasp edilen Filistin halkının öfkeleri hak, mücadeleleri nefs-i müdafaa değil de nedir?

Gazze bize ne kadar yakınsa Biz ona bir o kadar uzağız. Çünkü körlüğe, sağırlığa, hissizliğe aşinalığımız arttı. Ahlarla vahlarla bireysel acziyet hissimiz de sorumluluğu “yüce güçlere” atma sorumsuzluğumuz da rasyonel gelmemeli…

Her gün şahit olduğumuz vahşete karşı AŞİNALIK KÖRLÜĞÜNE düşmemeliyiz… Yüreğimizin acısı insanî tüm rutinlerimizi alt üst etmeli… İnsanlığımız soylu şekilde ayakta durmayı hak edecek dirayeti gösteremiyorsa, yıkılmaktan korkmayalım. Zira hiçbir zulmün destekçisi pay almaksızın salıverilmemiş.

 

Mayaladığımız hüznü bir kenara bırakıp ayaklarımıza bir Gazze gücü dilemeliyiz.

Güç yettiğince;

Dil döndüğünce…

 

Temel insan hakları için susmayan,

insanlığın onuru için ayaklanan,

soykırımı protesto eden,

zalime kalbiyle buğzeden,

zalimin – katilin ürünlerini boykot ederek “senden berîyim” diyen

tüm dünya halklarının onurlu duruşu karşısında saygıyla eğiliyorum.

Yorgun Dünya

çocuğuyla, yaşlısıyla, tekerlekli sandalyedeki aciz halleriyle,

duasıyla, sesiyle, yüreğiyle,

öfkesiyle koşup geldi meydanlara…

Hesabî değil en hasbî duygularla…

Kalbini alan gelsin ve boykot etsin zulmü.

Sen varsan Biz varız, sen yoksan 1 eksiğiz…

Başka bir dünya mümkün
Hem de Bugün.

Seninle, bizimle….

Yüzyılımızın “Beytülmakdis’in Kandillerine Yağ Taşıması” böyle değil de nasıldır?

Gazze için ne yaptın diye sorulduğunda!

Kandil Yağlarımız Şahit Olsun…

 

 

 

 

Eskişehir doğumlu Hilal Demir, aslen Kırımlı bir ailenin çocuğudur. Lisansını Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde tamamladı. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Temel İslam Bilimleri “Tefsir” dalında tezli yüksek lisans yaptı. Farklı sivil toplum kuruluşlarında ve resmî kurum çalışmalarında, tanıtım ve koordinelerde sunuculuk görevini yürütmektedir. İçerik üretmeye, yazmaya, çizmeye ve öğretmenlik görevine devam etmektedir. Süreli yayınlarda yayımlanmış akademik makaleleri bulunmaktadır.  

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir