Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Bir Deste Berceste – Kabz ü Bast

EKLENDİ

:

kabz ü bast
Mânevî bir tutukluk içinde bulunma halini müteakip ruhen rahatlama ve mânevî ferahlık duyma döngüsü.

Virüp hakk-ı sarîhin kabz ü bast ü mahv ü isbâtun

‘Adâlet-hâne-i hikmetde itmiş cümlesin irzâ
(Nâbî)

[Kabz, bast, mahv ve ispatın hakkını verip hikmet adalet evinde hepsini razı etmiş.]


sarîh: Açık, âşıkâr, kabz: Mânevî bir tutukluk, bast: Rahatlama ve mânevî ferahlık,
mahv: Yok olma, isbât: Var etme, irzâ: Razı olma,


Sözlükte “daralma, büzülme; tutukluk, durgunluk, sıkılma, tasalanma” gibi anlamlara gelen kabz, tasavvuf terimi olarak sâlikin bir anda kalbine gelen mânevî sıkıntı, huzursuzluk sebebiyle hissettiği tutukluk ve durgunluk halini anlatır ve genellikle karşıtı olan bast ile (rahatlık, ferahlık) birlikte kullanılır. Kabz ve bast halleri diğer mânevî haller gibi geçicidir.

Bu beyitte, Esmâ-i Hüsnâdan Kâbıd, Bâsıt, Adl bir araya getirilerek zengin bir çağrışım manzarası teşkil edilmiştir. Allah, her ismin âdeta hakkını vererek adaletini, Adl isminin tecellisi göstermiştir.
Kimi zamanda darlık, kimi zamanda genişlik, ferahlık vererek kullarını sürekli uyanık olmaya, gafletten uyanmaya çağırmıştır. “Hakk-ı sarih” sözünden maksat kabz ve bast hâllerinin her insanın hayatında zaman zaman bulunduğunu vurgulamak için olmalıdır. İnsan kimi zaman tahammül edilemez bir iç sıkıntısı yaşar. Bu durumda yapacağı, Kâbıd isminden Bâsıt ismine sığınmaktır.
Kimi zaman da tersi vaki olur. Bu durum insanların rızıkları konusunda da geçerlidir. Darlık ve genişlik tamamen Allah’ın anılan iki isminin kabza-i tasarrufundadır. Allah, kullarına yegâne yakarılacak, ihtiyaç arz edilecek makamın kendisi olduğunu hatırlatmak ister. Mahv ve ispat ise sürekli oluş ve yıkılışı ifade eder. Bu insan vücudunda da yaşanır. Hücrelerin bir kısmı ölüp dökülürken ardından yenileri halk edilip organların işlevleri devam eder. Bütün bu işler mükemmel bir adalet nizamı içinde olup, sürer.

Kaynak:

Çok Okunanlar