Bizimle İletişime Geçin

Edebiyat

Bir Güzel İnsan Hakk’a Yürüdü

Sûr’da insana ölmeden önce ölmenin hakikatini şöyle anlatıyor Gönül Dostu Sezai Karakoç: “Büyük Sûr üflenmeden önce herkes kendi surunu üflesin: İşte Din’in öz anlamı. Ölüm gelmeden önce herkes kendi ölümünü kutlasın. Ölmeden önce ölüp ölüm sonrası dirilmesinden önce dirilsin. İşte İslam’ın insana, işiten insanın duyan kulaklarına sürekli sûru bu.”

EKLENDİ

:

Güzel insanlar aramızdan ayrılıyor tek tek. Sanki güzel insanlarla birlikte güzellikler de bizden uzaklaşıyor gibi. Öyle bir uzaklaşma ki ne güzel insanların ayrılışının yeterince farkına varıyoruz ne de güzelliklerden ayrılışın. İşte böyle bir vurdumduymazlık çağında yaşıyoruz ne yazık ki!

Diriliş düşüncesinin mimarı, Hak Yolu’nun eri Üstad Sezai Karakoç da Hakk’a yürüdü. Rabb’im rahmetiyle muamele eylesin.

22 Ocak 1933’te Ergani’de dünyaya gelen Sezai Karakoç, 16 Kasım 2021‘de İstanbul’da Hakk’a yürüdü. Seksen sekiz yıllık ömrünü Allah’a kul olmaya, diriliş eri olmaya adayan Üstad; şiirleri, öyküleri, piyesleri, biyografileri ve denemeleriyle bu anlayışın yılmaz takipçisi olduğunu kamu âleme ilan etti. Onun için Allah’a kulluk, bu dünyanın en üst mertebesidir. Bundan dolayıdır ki hayatı boyunca diriliş anlayışının eri olmaktan başka bir şey hiç düşünmedi. Diriliş Nesli’nin Âmentü’sünde bu anlayışını şöyle ortaya koyuyor: “Allah’a inanan insanın özgür olduğuna inanıyorum. İnsan boynuna zincir atan, takan eşyadan ve öteki insanlardan, insanların tanrılaştırdığı kişi ve eşyadan insanı ancak Allah kurtarır. Yani insanı ancak Allah özgür kılar.”

Sezai Karakoç hayattan gelen ilham ile ölümden gelen ilhamı karşılaştırırken Sütun da şöyle der: “Hayattan gelen ilham, çok kere şeytansı bir etkidir, gerçek bir ilham değil. Ölümden gelen ilhamsa hemen hemen her zaman için sağlam öğütler ve hikmetlerle doludur.”

Meydan Ortaya Çıktığında adlı öyküsünde öykü kahramanını şöyle konuşturur Üstad: “ ‘İnsanın kitabesi.’ Alınyazısı anıtı. Kabir fermanı. Ölüm şartnamesi veya mukavelesi. Yaşamanın kiralık yanı. Bir nevi aspirin. Şifaya kavuşturur bir anda insanları. Armağana veya cezaya dayanabilecek bir yürek gücüne kavuşmaları için küçük bir nutuk. Ondan ötesini kurcalamayın. Kitabe-nutuk, işte o kadar.”

Piyesler I’de Albay şöyle seslenir askerlere: “Onlar ölmedi. Onlar yaşıyorlar.  Kalplerimizde ve bizde. Onlar ölmediler, şehit oldular. Gözlerinden perde kalktı, hakikati olduğu gibi görüyorlar. (…) Sözü uzatmayacağım. Artık kalplerimiz kapalı ve kilitli, perdeli değil. Gözlerimizin perdesi kalktı.”

Sûr’da insana ölmeden önce ölmenin hakikatini şöyle anlatıyor Gönül Dostu Sezai Karakoç: “Büyük Sûr üflenmeden önce herkes kendi surunu üflesin: İşte Din’in öz anlamı. Ölüm gelmeden önce herkes kendi ölümünü kutlasın. Ölmeden önce ölüp ölüm sonrası dirilmesinden önce dirilsin. İşte İslam’ın insana, işiten insanın duyan kulaklarına sürekli sûru bu.”

Diriliş düşüncesinin mimarı, Çağ ve İlham 2’de merhameti hayatın merkezine yerleştirirken şöyle sesleniyor bizlere: “Merhamet, başkasının cebinden aşırı kârla sağlanandan lütfen sunulan birkaç kuruşla uzaktan yakından alakalı bir şey değil. Merhamet, bütün varlığını Hak ve hakikat için adamaktır. Merhamet, hakikat için, insanlık için, zulümle, sömürüyle, cinayetle savaşmaktır. Merhamet, verirken kendisinin vermediğini bilmektir. Merhamet, somuttur. Kanla birlikte vücudda dolaşmadıkça, kâğıt üstünde kalmaya mahkûmdur. Merhamet, insanın kendini hesaba çekişinden doğan bir özdeğişim davranışıdır.”

Hak ve hakikat yolunun yolcusu Üstad, şiirini ve yazısını Hakk’a râm olmak için kaleme almıştır. Yoksa bana yazar, şair desinler diye değil. Bir nevi Yûnus’un çağdaş varisidir o. Bu anlayışla zaten Hızırla Kırk Saat’in 22. şiirinde söyle sesleniyor insanlığa:

Bir balık görünce nasıl çırpınırsa bir martı

Gün batınca nasıl çırpınırsa

Boğulmuş bir kuş gibi

Bir deniz

Çocuğu ölünce öyle çırpınır bir anne

Annesi ölünce bir çocuk öyle çırpınır

Çırpın çırpın ki belki görürsün ölümden ötesini

Senin mesleğin bir bakıma ölüm mesleği

Bozulmuş saatleri ölümle iyi etmek

Ölümle açmak kurumuş dudakları

Ölümle açmak kapanmış gözleri

Öleni ölümle diriltmek

Ölümle sağ tutmak sağ olanı

Ölümün ışınıyla görmek

Karanlık gecede

Karataştaki

Kara karıncayı

Aramızdan bedenen ayrılan bütün sevdiklerimiz gibi O da bedenen ayrıldı. İstese de dünyaya kazık çakamazdı istemese de. Bedenen ayrılış, ruhen ayrılmak anlamına gelmez. O, bütün eserleriyle ve her şeyden önce bu çağda bize sergilediği örnek duruşuyla aramızda yaşayacaktır. Yeter ki biz Üstad’ı hakkıyla okuyup anlayalım, duruşunun mahiyetini kavrayalım, diriliş eri olma sevdasıyla tutuşalım.

Daha Fazla Yükle

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Çok Okunanlar