mühürlenir bazı acılar
zaman eskitemez onları
yine de bir yağmur dindirir tüm fırtınaları
suya düşman olabilir mi bir insan
toprağa ve anne koynuna
bir çığ barındırır bağrında bütün noktalar
aniden açılır aniden kanar
ama azar azar kapanır yaralar
başka anları sayıklarken
bir hatıra oku vurur seni
öylesine tanıdık öylesine yabancı
canlanır içindeki çocukların gölgeli yüzleri
yayılır bir üzerlik kokusu
hangi tehlikeden koruyacağını bilmeden
kokularıyla ölür güller
dikenlerinden bağımsız
başuçlarında beklerken bülbüller
taşından kopar her kum tanesi
atların toynaklarında taşınmak için
iklimini şaşırsa da
yağmur taşır her bulut
kıramadığın putları
saklarsın sandıklarda
unutsan da büsbütün
her sandık açılır bir gün
sırtında birer umut taşısa da
her kar tanesi
düşer düşmez toprağa
yavaş da olsa erir
şehirler yıkılmak içindir
kaleler zapt edilmek için
haritaların kalın çizgilerinde
elbette vurulmak içindir prensler
-kuşlar değil-
örümcek ağları örülür bütün kuytuluklarda
ölüm ürperir bir sineğin kanatlarında
kozasından çıkarır anılarını bir kelebek
taşır asırlarca yorgun sırtında
beklesen de gelmez kış
göçünü tamamlamadan bir karınca
ve düşmez hiçbir yaprak
toprağı kendini çağırmadan
suyun da yazgısıdır toprağa kavuşmak
ve insanın
dikilmiş söküklerde ipler çürür
gün gelir zaman ölür
mekân ölür
kainat ölür
dirilir tüm ölüler