1. Anasayfa
  2. Eğitim

İnanca Kurulan Tuzaklar

İnanca Kurulan Tuzaklar
0

Günümüzde, inanca kurulan tuzakların; özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin dinî değerleri benimsemesinde, dünya görüşlerinin oluşmasında, önceliklerinin belirlenmesinde ve algılarının şekillenmesinde etkili olduğunu biliyoruz. İletişimin bu kadar yoğun ve hızlı olduğu bir dönemde, çocuklarımızın ve gençlerimizin imanlarının sağlam ve doğru temeller üzerine inşa edilmesi her zamankinden daha da önemli hale geldi. Mevcut imkânları olumlu kullanarak; çocuklarımızı hiçliğe çağıran bu akımı zayıflatmanın, hatta durdurmanın çabası içinde olunması gerekir.

Burada, iyi insan yetiştirme sorumluluğu ve önceliği olan insanların; çocuklarımızın, gençlerimizin imanına kurulan tuzaklara karşı dikkate almalarında fayda gördüğümüz bazı ipuçlarını paylaşmak istiyoruz.

Nelere Dikkat Etmeli, Ne yapmalı?

  • Anne-babalar öncelikle şunu bilmelidir: Din bir tercihtir. Dinî inanca ve yaşantıya hayatında bilinçli olarak yer vermeyen insanlar geçmişte vardı, şimdi var, gelecekte de olacaktır.
  • Allah’a kul olmak, başkasına kul köle olmakla asla kıyaslanamaz. Allah “başkası” değildir. Allah’a inanmak ve inancının gereğini yerine getirmek bir ayrıcalık ve üstünlüktür. İnanmadığını söylemek ya da inancının verdiği sorumlulukları üstlenmemek ayrıcalık ve üstünlük değil, aksine acizlik ve sorumsuzluktur.
  • Çocuklara küçük yaşlarda “Allah”ı sevgi kavramını merkeze alarak, benimsetmek ve hayatlarına olan etkisini özenle anlatmak gerekir.
  • Özellikle çocuklara dini doğru anlatmak ve dinî değerlerin hayata yaptığı merhametli dokunuşları doğru uygulayarak örnek olmak anne-babaların öncelikli görevidir. Unutulmamalıdır ki eğri modelden doğru resim çıkmaz.
  • İslam’ın emir ve yasakları akla ve mantığa uygundur. Ancak dinin bütün emir ve yasaklarının herkesin kişisel yorumuyla tamamen örtüşmesi beklenemez. Çocuklara dinin anlatılmasında bu durum göz önünde bulundurulmalıdır. Dinin bilimsel bir hipotez değil, inanma ve teslimiyeti ifade ettiği dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Bununla birlikte dinin anlatılmasında, öğretilmesinde akıl ve mantık ilkelerinden, bilimsel gelişmelerden mutlaka yararlanılmalıdır. Dinin çocuklara ve gençlere daha yatkın oldukları bilimsel dille aktarılması önemlidir. Bu anlamda günlük hayatta olumlu-olumsuz yaşadıklarıyla, dinin insan hayatına huzur veren dokunuşları arasındaki ilişki örnekle anlatılabilir.   Bu yaklaşım çocukta ve gençte dini duygularının sağlam temellere oturmasına katkı sağlayacaktır.
  • Doğru dinî değerleri önemseyen anne-babalar, dinin aslı gibi anlatılan ancak dinle ilgisi olmayan bilgilere yer vermemelidir. Akıl ve mantıkla bağdaşmayan ve çoğu duygu sömürüsünden başka bir anlam taşımayan menkıbelerden, hurafelerden çocuklarını uzak tutmalıdır. Bunun yapılmaması durumunda; çocuklar ileri yaşlarda din adına anlatılanların gerçek hayatta bir karşılığının olmadığını anlayacaklar ve hayal kırıklığına uğrayacaklardır.  Buna bağlı olarak dinin aslıyla ilgili öğrendiklerinden de şüphe duyabileceklerdir. Bunun yerine başta Hz. Muhammed (sav) olmak üzere peygamberlerin hayat hikâyeleri seviyelerine uygun olarak anlatılabilir. Dine ve dinî değerlere bağlılığı ile bilinen örnek insanların da hayat serüvenleri, kahramanlık hatıraları aslına uygun olarak anlatılabilir.  Bunlar, hayatında kahraman bir rol modele ihtiyaç duyan çocuğa iyi gelecektir.
  • Kendisini dinin temsilcisi gibi gösteren ve buna göre tutum ve davranışlar sergileyen özel ya da tüzel kişilerin yaklaşımlarına karşı temkinli davranılması önemlidir. Çünkü çocukların/gençlerin büyük kısmının dinle ilgili tereddütlerinin altında dindar olduğunu ifade edenlerin dinin aslına uymayan yaşantıları ve dini sunuş şekilleri bulunur.  Bu tutum çocukları “Din bu ise ben bu işte yokum” gibi olumsuz sonuca ulaştırabilir. Bu nedenle dini eğitimin başlangıcından itibaren dinin asıl kaynağı olan Kur’an‘la ve model insan olarak sunulan Hz. Peygamber’in (sav) gerçek hayatıyla  tanışması ve bu sürecin   doğru insanların rehberliğinde devam etmesi önemlidir.
  • Çocukların dinî değerlerden uzaklaşmalarının temel sebepleri arasında sorumluluk bilinçlerinin yeterince gelişmemiş olmasının da bulunduğunu biliyoruz. Çocuklar yaş aldıklarında değil, sorumluluklarını üstlenebildiklerinde büyürler. Bu nedenle çocukların her alanda yaşına ve gelişimine göre sorumluluklarını üstlenmesi sağlanmalı, buna alıştırılmalıdır.
  • Dinî inanca sahip ve dinî değerleri dikkate alan çocuklar ve gençler, özellikle zorda kalmaları için kurgulanan tuzak sorulara cevap veremediklerinde kendilerini yenilmiş hissediyorlar. Bir de imanı ve inancıyla ilgili karşısındakilerin alaycı ve aşağılayıcı tavırlarıyla karşılaştıklarında sadece kendilerinin değil, inançlarının da yenildiğini düşünebiliyorlar. Bunun için çocuklarımızın; kendilerine dinle ilgili sorulan her soruya cevap vermek zorunda olmadıklarını, hatta bazen tuzak sorulara cevap vermemenin daha doğru olabileceğini bilmeleri gerekir.
  • İnsan; görünür olan varlığından çok, doğrudan gözle görülemeyen akıl, ruh, duygu, vicdan gibi özellikleriyle insan olmuştur. Görmediğini ve anlamadığını yok demenin bugün düşünce ve bilim dünyasında bir karşılığı yoktur. Çocuklarımız bu bakış açısına sahip olmalıdır.
  • Çocuğun sadece din ve dinî değerlerle ilgili değil, her alanda aklına takılanları sorabilmesini sağlayacak güven ortamını sağlanmalıdır. Bu sorumluluk başta anne-baba olmak üzere, çocuğun eğitiminden sorumlu olanlara aittir. Çocuk, duygu ve düşüncelerinden dolayı sorgulandığını düşünmemelidir. Çünkü sorgulanan ve düşünce ve yaklaşımları nedeniyle dışlanan çocuk; sorunlarını hiç paylaşmamaya, yalan söylemeye, ikiyüzlü davranmaya, kendisiyle ilgili hiçbir sorumluluk taşımayan insanlara sorunlarını götürmeye kadar her adımı olumsuzluklar barındırma ihtimali yüksek   yollara başvurabilecektir.
  • Çocukların dinle ilgili soruları asla hafife alınmalı, görmezden gelinmemelidir. Sorular ne kadar aykırı, saçma olursa olsun ciddiyetle cevaplanmalı ve merakı giderilmelidir. Anne-babanın yetersiz kalması durumunda bu alanda yetkin insanlardan yardım alınmalıdır. İslâm, insanın inanç dünyası ile ilgili her konuda doyurucu ve ikna edici bilgiler içerir. Herhangi bir yetersizlik söz konusu değildir. Bilinmelidir ki insan her alanda sorduğu sorulara doğru cevaplar bulabildiği sürece kendisini geliştirebilir.
  • Çocuklara dini değerlerin öğretilmesi ve onların dinin hayata dokunan tarafını hissetmeleri için dini bayramlar ve dinin sağladığı hoşgörü ortamı önemlidir. Her fırsatta çocuğa dinin kendisine verdiği değer aklında kalacak şekilde yaşatılmalıdır. Çocuğun farklı nedenlerle kısıtlanan ve olumsuzluk içermeyen bazı istekleri dini duyguların yoğun olarak yaşandığı zamanlarda ölçü kaçırılmadan karşılanabilir. Bu ve benzeri uygulamalar çocuğun zihin haritasına dini değerlerle ilgili kalıcı olarak iz bırakır.
  • Anne-babalar; dinî ve millî hiçbir değerleri dikkate almayan, hatta bu değerleri alay konusu yaparak korkuyla karışık bir saygınlık elde etmeye çalışan, bütün aykırılıkları deneyerek sosyal medyada fenomen olmaya özenen, özendirilen çocukların, gençlerin; ailesine, yakın çevresine ve topluma ne gibi zararlar verebildiklerini dikkatlerden kaçırmamalıdır. Bunun için de dinin temel değerleri içinde vazgeçilmez olan haram-helâl, sevap-günah, güzel- ayıp, ahlâklı, ahlâksız gibi kavramları çocuk yetiştirmenin ve aile hayatının merkezine koymalıdır.
  • Dünya üzerinde sömürüye, istismara, kavgalara, hatta savaşlara neden olarak gösterilen en etkili olgu dindir. Dünya tarihinin önemli bir kısmı din adına yapılan savaşların tarihidir bir bakıma. Bu nedenle anne babası ve kendisi bir dini inanca sahip olmasa dahi bir çocuğun içinde yaşadığı toplumun dini değerleriyle ilgili bilgi sahibi olması bir gerekliliktir. Çünkü her tolumda dinin verdiği yönlendirmeye bağlı olarak dalgalanmalar her zaman yaşanabilmektedir. Bu nedenle herkes yaşadığı toplumun değerlerini ve olaylar karşısındaki refleksini bilmelidir.
  • Burada şuna da dikkati çekmek gerekiyor. Uzun süre dini eğitim adı altında birtakım menkıbelerin merkezde olduğu eğitimi görmek ayrı; süresine bakılmaksızın doğru dini eğitimi doğru insanlardan almak ayrıdır. Ailede ve toplumsal yapıda dinin bazı değerlerini slogan olarak seçip içeriksiz ve kaba bir tutumla dindar görüntüsü vermek ayrı; dinin bireysel ve toplumsal hayatta özellikle insan ilişkilerinde saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü, adaleti merkeze aldığını bilmek ve ona göre davranmak ayrıdır. Dinin değerlerinin sadece kendisine sağladığı huzuru yaşamak ayrı; dinin sağladığı huzur ortamının inansın inanmasın toplumda yaşayan bütün insanlar tarafından hissedilmesini sağlamak ayrıdır.
  • Unutulmamalıdır ki; Müslümanların yer yüzünde en kuvvetli olduğu asırlardaki bariz özelliklerinin başında; kişisel ibadetlerin yoğunluğundan çok, resmi işlerin ve sosyal hayatın ana eksenini İslâm ahlakının oluşturması ve uygulanması konusundaki yüksek duyarlılık yer alır. İslâm Ahlakı öncelikle ailede görünür yerde ve Çocukların göz hizasında olmalıdır. İslam ahlakından mahrum kalmış dindarlığın, insan bir süre sonra bencilliğe ve yobazlığa götürme ihmali vardır.
  • Bu konuda çok fazla ayrıntıya girmeden durumu şöyle özetlemek mümkündür aslında: İslâm’ın merhamet kavramına yüklediği anlam ve anlayış ailede, kişisel ilişkilerde, toplumsal hayatta bütün varlığa karşı genel tutum ve duruşu belirlemiyorsa burada İslâm’ın iyi anlaşıldığını ve içselleştirildiğini ifade etmek mümkün değildir. Adalet, İslam ahlâkı, hak, helâl gibi kavramlar da aynı bakış açısıyla değerlendirilebilir. Uygulamada hissedilmeyen bir güzelliğin kavramsal olarak öğretilmesinin çok da kalıcı olamadığını biliyoruz. Dünyanın en güzeli de olsa gül resmine bakarak kokusunu tarif etmekle    gül kokusunu almak mümkün değildir. Gülü çocuklarımıza getirmek ve kokusunu hissettirmek gerekir. Aksi halde hatırlarında gülün kokusunun güzelliği değil, dikeninin ellerini ne kadar acıtabileceği ile ilgili korkuları kalacaktır.

 

1964 yılında Ordu’nun Gölköy ilçesinde doğdu. İlkokulu köyünde, orta öğrenimini Ordu İmam Hatip Lisesi’nde, Lisans Eğitimini U.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde bitirdi. “Risaletten Hilafet’e Geçişte Hz. Ebu Bekir Dönemi” teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2. Yüksek lisansını THK Üniversitesinde “İşletmelerde Etik Yönetin” çalışmasıyla bitirdi. Otuz yıl MEB taşra teşkilatının her kademesinde öğretmen ve yönetici olarak çalıştı. Kamu iştirakinde ve özel okulda yönetici olarak görev yaptı. Değerler Eğitimi ile ilgili çeşitli dergilerde,  internet sitelerinde yazıları ve  “İnsan ve Değer” adıyla bir kitabı yayımlandı.  Bir çok kurumda veli, öğretmen, yönetici ve öğrencilere yönelik Değerler Eğitimi ile ilgili  seminerler vermektedir.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir