1. Anasayfa
  2. Edebiyatımızda Ramazan

Küresel Dünyanın Uçsuz Bucaksız Steplerine ve Ötelere Seyahat: Oruç

Küresel Dünyanın Uçsuz Bucaksız Steplerine ve Ötelere Seyahat: Oruç
0

Nûr ve zulmetten yoğurmuşlar seni

Canını nur anla, zulmet bu teni

Ten muradı ekl ve şürb ve mülk ve mal

Can temennası cemâl-ı zülcelâl

Lâ cerem ednâ yeri ednâ sever

Yani ten dünya ve can mevlâ sever

Ariyet gömlektir on günlük tenin

Besle canı ariyet nenindir senin (İbrahim Hakkı, Ma’rifetname)

 

Zaman ve Ramazan

 

Zaman, Hz. Peygamber’in (s.a.v) Veda Haccında ifade buyurdukları üzere: “Mütemadiyen dönmekte olan zaman, Allah’ın gökleri ve yerleri yarattığı günkü haline dönmüştür. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır ki, üçü arka arkaya gelen Zilkade, Zilhicce, Muharrem  ve Cemaziyelahir ile Şaban arasındaki Mudar’ın ayı olan Recebtir…” Ramazan ayı, hicri ayların dokuzuncusu olup, Şaban ile Şevvâl arasında gelmektedir. Şevvâl’den sonra da haram aylar gelmektedir. On bir ayın sultanı Ramazan, aradan geçen uzun bir zamandan sonra dönüp dolaşıp tekrar şehrimize geldi. Uzun bir seyahatten, başta Kur’ân olmak üzere, sahur, oruç, iftar, teravih gibi hediye ve müjdelerle döndü. Dönüşüyle birlikte cennet, gök ve rahmet kapıları açıldı; cehennem kapıları sıkıca kapatıldı.

 

Seyahat Edenler/Oruçlular

 

Bilindiği üzere, Kur’ân’da, oruç kelimesinin karşılığı olarak, “imsâk/tutmak” anlamına gelen “savm” (Bakara 183, vd. sureler) kelimesi kullanıldığı gibi “oruçlular/oruç tutanlar” için de “es-sâimûn” “es-sâimât” kelimeleri kullanılmaktadır. “Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzâp 35).

 

Kur’ân’da, “oruç tutanlar”  anlamında kullanılan bir sözcük daha vardır ki, o da “es-Sâihûn”, “es-Sâihât” şeklindeki kullanımıyla “seyahat” kelimesidir. Müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre, Kur’ân’da üç yerde kullanılan bu kelimeden maksat, “oruç tutanlar” demektir. Dolayısıyla oruçluların içerisinde bulundukları durum ve yaşadıkları hal, seyahat edenlere benzetilmiştir. “Seyahat” kelimesi iki defa Tevbe sûresinde, bir defa da Tahrîm sûresinde geçmektedir.

 

Tevbe sûresi 2. âyetteki “seyahat” kelimesi bilinen anlamında kullanılmakta olup, gezip dolaşmak anlamındadır. 112. âyette ise “oruç tutanlar” anlamına gelmektedir. اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ  وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِؕ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنٖينَ “(Bu alış verişi yapanlar) Tövbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar (السَّٓائِحُونَ), rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. O mü’minleri müjdele”. Tahrim sûresinde ise “oruçlular” anlamında seyahat kelimesi şöyle kullanılmaktadır: عَسٰى رَبُّهُٓ اِنْ طَلَّقَكُنَّ اَنْ يُبْدِلَهُٓ اَزْوَاجاً خَيْراً مِنْكُنَّ مُسْلِمَاتٍ مُؤْمِنَاتٍ قَانِتَاتٍ تَٓائِبَاتٍ عَابِدَاتٍ سَٓائِحَاتٍ ثَيِّبَاتٍ وَاَبْكَاراً “Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah’a veren, inanan, sebatla itaat eden, tevbe eden, ibadet eden, oruç tutan (سَٓائِحَاتٍ) , dul ve bakire eşler ver(ebil)ir.”

 

Tevbe sûresinde oruç tutanlar/seyahat edenler (السَّٓائِحُونَ),:

Tövbe edenler,

ibadet edenler,

hamdedenler,

namaz kılanlar

iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın sınırlarını koruyup müjdeyi hak edenlerle birlikte zikredilirken;

 

Tahrim sûresinde benzer şekilde:

Kendini Allah’a veren,

inanan,

sebatla itaat eden,

tövbe edenlerle birlikte zikredilmektedirler.

 

Küresel Dünyanın Steplerine ve Ötelere Seyahat/Oruç

 

Kur’ân’dan ilham alarak, oruç, tövbe edenler, hamdedenler, namaz kılanlar, iyiliği emredip kötülükten sakındıranlarla beraber çıkılan bir yolculuktur. Bu yolculuk, Kur’ân’a, namaza, teravihe, sahura, açlığa, susuzluğa, iftara, hilalin batı ufkunda kurumuş bir hurma dalı gibi görünmesiyle başlayan bir yolculuktur. İstiğfar vakitleri olan seherlerin sessizliğinde, gecenin dinginliğinde başlayıp, insanın gün boyunca gelgitler yaşadığı ve gün batımına yani akşama kadar devam eden bir yolculuktur. Aslında seyahat, “akan su” için kullanılan bir kelimedir ki, Arapça, “سيح/seyh” kelimesinden gelmektedir. Seyhun (Siriderya) nehri gibi. İnsanda oruçla seyahatinde bir nehir misali akar durur.

 

İnsan, bu seyahatinde bir taraftan dünyalıklardan bir müddet uzaklaşarak onları terk ederken diğer taraftan yeni hedeflere varmak için yola çıkar. Yeme ve içmesini terk ederken ibadetlerle manevi olarak gıdalanmaya özen gösterir. Ayrıldığı yer ile varacağı yeri tefekkür eder. Bu seyahatinde oruç kendisine kalkan olur. Kötü söz söylemeyi, yalan konuşmayı terk eder. Orucun manevi atmosferinde gezinip durur. Orucun yörüngesinde ay gibi geceleri fazdan faza, gündüzleri bir akarsu gibi kıvrıla kıvrıla seyir ve seferine devam eder.

 

İnsan, oruçlu iken çıktığı bu seyahatinde bir med cezir yaşar. Kendisini ruhu, kalbi, zihni ve düşüncesiyle beraber dünyanın geçici zevklerinden kurtarıp, kimi zaman uçsuz bucaksız steplere kanat çırparak özgür bir şekilde yol almaya, dağların şahikalarına çıkmaya ve oradan da göklere uzanmaya çalışır. Dolayısıyla oruç, cennet, rahmet ve gök kapılarına ve hepsinden öte âlemlerin Rabbine yolculuktur. Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara 186)

 

Oruç, oruç zırhı yanında takva elbisesini giyen insanın, aynı his ve duygularla bütünleşmiş toplumla, mahyalarla aydınlatılan şehirlerle, geceleri fazdan faza geçen ay, gündüzleri akıp giden güneşle Kur’ân’a, ibadete, namaza, itikâfa, arınmaya, tövbeye, iyiliğe, geceye, gündüze, mekâna, sabır ve sebata, karanlıkları dağıtan esenlik vakti olan fecre, bin aydan hayırlı olan kadir gecesine, iftar sofralarına ve nihayetinde bayram sabahına Ramazan’ı uğurlamak için erkenden evinden çıktığı bir yolculuk ve ötelere yaptığı bir seyahattir…

 

Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir

Duyulan gökte kanat yerde ayak sesleridir.

 

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir