Sınır koymak veya kendine sınır konulmasını istemek insana özgü bir durum… Şöyle de söyleyebiliriz: insan olmak aynı zamanda sınırla kayıtlı olmak demektir. Cennet, tanımı gereği, aslında her şeyin serbest bırakıldığı yerin adıdır. Orada yok yoktur. Ancak insan olma şartı müstesna…
İnsan, cennette de kayıtlanmıştır. “Şu ağaca yaklaşma” buyruğu, cennet ehlinden yalnızca insana yöneltilmiştir. Durum, insan olmanın haysiyetiyle ilgilidir. Çünkü kendine konulan sınırla sınanacak olan tek varlık odur. Çünkü istem (irade) sahibi olarak donatılmış biricik varlık odur. İstem sahibi olmak, öyle değil de, böyle hareket etmeyi tercih edebilme demektir. Bir şeyi yapabilirsin, ama yapmıyorsan, onu yapabilecekken yapmaktan vazgeçebiliyorsan, orada, insan olma haysiyeti kullanılabiliyor demektir.
İstem (irade) sahibi olmanın ters yüz edilmiş biçimi, istemini başkası üzerinde dayatma olarak ortaya çıkar. İnsan, kendini istismar etmek suretiyle, kendine verilmiş olan ve yalnızca ona özgü bulunan bir niteliği zıddına dönüştürebilir. Tahrif etmek de insana mahsustur. Ama insan haysiyetiyle ne ölçüde bağdaştırılabilir, o ayrı.
İstem, kendi tanımına uygun biçimde kullanıldığında, insanın önüne kendi dışında konulmuş olan hayır ve şer almaşığından birini seçebilme yeteneği olarak dışlaşması gerekirken, başkasını boyunduruk altında tutmaya yönlendirilirse, işte orada insanın despot yanı ortaya çıkar. Despotluk, istem özgürlüğünü bastırır. Despot, kendi istem özgürlüğünü kötüye kullanarak başkasının istem özgürlüğüne sınır koymayı dener. Orada marazi bir zevk bulur.
Kaldı ki, kayıtların keyfî olarak değil, fakat belli bir hukuk anlayışının sınırları dâhilinde meşruiyet kazandığını bilmemiz gerekiyor.
Diktatörlükler, marazlı insanın, kendine sınırsız özgürlük alanı tanırken, başkasının mubahlık sınırına tecavüz etmekten hayâsızca pervasızlık duymakla yeşerir. İşte, ölçünün, izanın, adaletin, hakkın yitime uğradığı yer de orasıdır, oradadır. İkiyüzlülüğün, kancıklığın, alçaklığın serpilip boy verdiği yer de…
İstemin özgürce kullanılması insanı insan katına yüceltirken, onu önlemeye matuf tasarruf sahibini belhum adal konumuna düşürür.
Oruç ibadetini de kayıtların ve özgürlüğün çerçevelediği bir adeseden görmeye çalıştığımızda onun anlamına nüfuz etmenin yolunu da açabiliriz.
Rasim Özdenören (Kahramanmaraş 1940-)