Selam senin ruhuna diye başlayıp:
Selam sizden yükselen güzel sadâya selam diye devam eden o güzel ezginin notaları misafir oluyordu zihnime elimde kalem o güzel sadâyı tarif etmeye çabalarken.
Bir sadâ ki ezelden ebede semada yankılanacak olan…
İmam Hatipliler niyetti, emekti, umuttu, duaydı, Resulullah’ın ashabı suffesiydi…
Dünya var olduğundan beri hak-batıl mücadelesi devam ediyor ve edecek olduğundan mukaddesatımız olan her değer için de zaman zaman mücadele edilmiştir ülkemizde. İmam Hatip okullarının temeli Osmanlı Dönemine dayanmakta olup tarihi içinde de zor dönemler yaşansa da bugün en gür sadâ ile söylemektedir ezgisini…
Tek kanat ile bir kuşun uçması nasıl mümkün değil ise değerlerden uzak tek yönlü bir eğitim de neslimizin ihtiyaçlarına cevap veremez. Bu yüzden imam hatipli olmak büyük bir nasiptir. Bir milletin geleceğinin kaderini gençliğinin meşguliyetleri tayin eder. Bu yüzden gençlerimiz değerlerimizle bu okullarda yetişerek geleceğin söz sahipleri olacaktır.
Bir zamanlar ayaklarına prangalar takılsa da bugün koşuyor imam hatipler. Çünkü niyet var, hayal var adanmışlık var ve tabi ki sonsuz Kudret sahibi Yaradan’ın takdiri var.
Niye yaşandı diyor insan aklı ve kalbiyle geçmişe bakınca niye yaşandı ki o günler.
Her zorluğa rağmen derece yapan öğrenciler, kapı önünde boynu bükük gözü yaşlı ama vakarla bekleyen bir nesil.
Ağlama karanfil diye onların gönül sadâsına eşlik eden ezgiler.
Bedeller ödendi.
Dualar hiç kesilmedi.
Davasına sahip çıkanlar elbette kazandı.
Bugün koşuyor hatta çift kanatla uçuyor İmam Hatipler.
Dün okulundan ayrı kalarak bugünlere ulaştıranlara bir vefa borcu olmalı İmam Hatiplerin.
Başarılarla ödenmeli…
Bir öğrenci olsaydım şu an İmam Hatipli;
Geçmişime vâkıf olur önce gayret ederdim ben de geçmişte edilen duaları yaşatmaya.
Hem dini hem manevi değerlerimle hem de çağın ihtiyaçlarına uygun donanımda yetişmeme hizmet eden bir okulda olmanın haklı gururunu yaşardım.
Nesli tehdit eden ve gençliği bir karanlığa sürüklemeye çalışan her türlü belaya göğsümü gerip dikilirdim karşısına; imanımla, ilmimle.
Bir öğretmen olsam; her derse besmele ile girerdim… gibi
Zihinlerinden önce gönüllerine hitap edebilmek duasıyla başlardım dersime.
Nesil yetiştirmenin idraki nüfuz ederdi her solukta kalbime.
Önce insan yetiştirmek olduğunu bilirdim asli vazifemin.
İyi insan olun derdim öğrencilerime.
Önce iyi insan.
Peygamber olmadan önce bile ahlaki değerleriyle örnek olan Resulullah’ı anlatırdım.
Önce iyi insan,
Sonra iyi Müslüman olun.
Sonrası zaten Allah size istidadınız ölçüsünde nice imkânlar nasip eder diye öğütlerdim.
Emek verin sonra ilminizle yıldız gibi parlarsınız diye sırrını anlatmak isterdim hayatta başarının, mutluluğun ve daha birçok şeyin.
Bir yönetici olsam ailem olurdu okul bana. Öğrencisi, öğretmeni, tüm personeli hatta kapısında bekleyen kedisi bile emanet derdim bana. Emriniz altındakilerin hukukuna dikkat edin buyuran bir peygamberin ümmeti olarak bir öğrencinin hüzün düşse yüzüne benim kalbime düşerdi sancısı aynı anda.
Bir veli olsam; yaradılış gayesi evvela insanın Yaradan’ı bilmesi düsturu ile yetiştirmeye niyet ve gayret ederdim bana emanet evlatları. Sonra emanet ederdim İmam Hatipler’in rahlesine.