Bir asasın sen Musa’nın elinde,
Vur ve geç zalimin yüzüne yüzüne.
Titrer artık arşı âlâ!
Gök karışır gözyaşına.
Tûr Dağı rüzgâr ister,
Kahretmek için son Firavun’u.
Ey Ebabillerin Rabbi!
Karıştır toprağa kibri ve zulmü.
Aç ey Nil bağrını!
Baharı taşır Sumud,
Belki bu son umut.
Çıkacak elbet kuyudan Yusuf.
Batı’dan mı doğar o vakit güneş?
Batı’dan mı kalkar Nuh’un gemisi?
Tufan kimi vurur bilinmez!
Semirirken dünya.
Senin yükün bir asa,
Vur da açılsın Nil!
Sen benim gönül vekâletim,
Ağlayan çaresizliğim,
Zillette düşmeden son nefesim.
Bir umudum var, onu da sen taşıyorsun.
Anlıyor musun?
Bırakma beni karada,
Allah aşkına!
Bırakma beni zalimin kumaşını alan ve satanla.
Koparsa kopsun şu fırtına,
Yükselirse yükselsin dalgalar,
Boğarsa boğsun Doğu’nun sahte şehadetlerini!
Zillet imanımı kemirmeden.
Atlarımız nallansın artık,
Gök kubbe gazaptan çatlamadan.
Gül düştü Refah’ta,
Kanı karıştı zeytine,
Ne kuru ekmek kaldı elinde Hasan’ın.
Ne anası, babası.
Ne komşu kaldı ne ihvan.
Ne yâr kaldı ne yâran.
Nerede Eyyubi, nerede Süleyman?
Bir sen kaldın ateşe su taşıyan dev karınca.
Bir sen kaldın teni, dini başka; yüreği İNSAN.
Sinesinde dev bir İMAN,
Bir avuç MÜCAHİT.
Her asırda var işte bir Semud
Bir umudum var, o da sensin SUMUD.
Bir umut,
Bugün son Uhut,
Sensin Sumud.
Andolsun zeyine ve Tûr’a!
Süleyman’ın ordularına.
Hatırla Nemrud’u kahreden sivrisineği,
Sen dev bir karıncasın,
Sakın durma ve yorulma.
İnsanlık aşkına,
İnsanlığın Rabbi olan Allah aşkına!
