01.01.2022
Çiğnetmedim saf hislerimi, geçmiş kararlarımın arkasında duruyorum. En ince ayrıntılarımın dikkate alınmasını istesem de kendime olan saygımı çiğnetmiyorum. Çok dağlar var yaslanacağım, yalnızlığıma sığınıyorum. İthaflardan yoksunum, güzellemelerden. Saklandığım kuytularda bulunmuyorum kimse tarafından. İzin vermiyorum ki sevsinler, kendim dâhil. Bekle diyorum, biraz daha sabır! Bozulsun istemiyorum yıllardır süregelmiş sessizliğim, fırtınalara saygı duymaya hazır değilim. Muhtaç değilim herkese gösterilen yardımlara. Ve bir yandan şikâyet ediyorum tek başınalığımdan. Hislerime ortak birinin varlığına izin vermiyorum bile isteye. Aylardır da yazmıyorum, yokum. Söz verdiğim gibi bekliyorum, hâkimiyetim bozulsun istemiyorum. Kavuşmadan önce, sancılarım hafiflesin diye ağlıyorum. Üşüyorum ama örtünmüyorum. Her günümü defalarca dağıtıp topluyorum. Sahiplenmek istemiyorum, hiçbir varlığım olmasın kendimden başka. Beşikteki bir bebeğe özeniyorum ayrıca. Anlamasınlar, anlaşılınca savunamıyorum. Avuçlarımda duman tutuyorum. Ateşe yaklaşıyorum, bakınca hatırlıyorum. Yanmak ve yanmamak arasında kalıyorum. Dert arıyor, çâre buluyorum. Bekliyorum, yıllardır yıllardır çiğnetmiyorum. Üşüyorum ama örtünmüyorum. Örtünmeyi düşlüyorum. İsteyince bir yol buluyorum, istemiyorum!
02.01.2022
Piyanonun tuşlarına basılıyor yan odada. Tüm sorumluluğumu bırakıp yazasım geliyor. Ve bir de teşekkür etmek istiyorum piyaniste. Kapıdan baktım fakat tanıyamadım. Çeşitli besteler çalıyor, dingin ve hareketli. Bugün zamanında kalktım ve buraya geldim. Bu melodileri duymak için geldiğimi bilemezdim. Kimseyle muhabbet etmedim; yalnız, bir kuşburnu içtim. Kapıdan girecek birini bekliyorum, girmiyor. Geçenlerde yemekhanede aldığım ses kaydını açıyorum bir yandan, ilk gün orada bir dinleti olmuştu, onu anımsıyorum. Boynuma şalımı attım gelirken ama dolamadım. Biri beni yazarken görecek diye korkuyorum. Pencereye sırtım dönük, kızıyorum. Kızıyorum masayı sabitleyen Recai abiye ve ona bu emri verenlere. Anlayamadım akşamın olduğunu, aydınlık ama kasvetli bir hava… Bugün pazar, sanırım ondan hiç misafirim yok. Çiçeklerimle ilgilendim gelir gelmez; biraz su, bakım ve ilgi… İrem geldi havadan konuştuk, su öksüz kaldı. Karşıda bir yol var köprüye benzer. Bizim tarafta olsa yol yokuş iner yokuş çıkardı. Karşısı betonlar içinde bir ütopya… Yoksa biz mi öyleyiz, bilmiyorum ama bizim betonlar gri bile değil. Çimenlerimiz yemyeşil ve sütunlarımız kırmızı… İnsanımızı anlamakta zorlanıyorum ama buralar betimlenirken onlarsız olmuyor. Karışıyorum içimde fokurdayan kelimelerle. Aydınlık gitti, kasvet belirginleşti. Kırmızılar anlatıyor, ben değil. Çay var, bir de kahve var. Bunlarla içilen insanlar var. Her gün farklı bir soğuk üşütüyor insanı. Üşüyorum ama örtüyorum. Boynuma atkı atıyor ama dolamıyorum.