Daha önceki yazılarımızda Ahmed Haşim, Mehmet Akif Ersoy ve Muhammed Hıdır Hüseyin’in Almanya izlenimlerine yer vermiştik. Bu yazımızda ise Avusturya’ya yapmış olduğumuz yolculuğumuzdan bazı izlenimlere yer vermeye çalışacağız. Temmuz ayının sonlarında İstanbul’dan otobüsle çıktığımız yolculuğumuz Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan üzerinden büyük şarkiyatçı, Osmanlı tarihi hakkında eserler kaleme alan ve daha sonra mezarını ziyaret edeceğimiz Hammer’in memleketi Avusturya’ya kadar uzanmıştır. Gurbetçilerin her yıl memleketlerine duydukları derin bir özlem ve hasretle gidip geldikleri uzun “sıla yolu”ndan bizler de otobüsle gitmeyi tercih ettik. Ekseriyetle kendi arabalarıyla yola düşen gurbetçiler, yoğunluğa göre, farklı güzergâhları tercih edebilmektedirler.
İstanbul/Esenler’ deki otobüs terminalinden hareket eden otobüsümüz, ilk olarak Kapıkule Sınır Kapısı’na yakın bir dinlenme tesisinde 20 dakika mola verdi. Sonrasında yaklaşık olarak saat 18:00’ de Bulgaristan topraklarına kontrollerden sonra girilmiş oldu. Kısa bir bekleyişten sonra otobüs yolcularıyla birlikte tekrar yola düştü. Bulgaristan topraklarında henüz hava aydınlık olduğundan etrafı gözlemlemek mümkündü. Ahmet Haşim nasıl anlattıysa öyle bırakılan asfalt yolları, zümrüdi çayır ve meralarında çok bir değişiklik yoktu sanki. Bazen tek şeride düşen yollar bakımsız çayırların içerisinden geçip gidiyorlardı.
Bulgaristan’dan sonra yol güzergâhındaki diğer bir ülke Sırbistan idi. Gece olduğu için etrafı görmek mümkün olmuyordu. Gece yarısı yapılan kontrollerden sonra otobüs yoluna devam etti. Pasaport ve bagajların kontrol edildiği yer, bir benzin istasyonu gibi idi. Etrafı görebildiğimiz yerlerden biri burası idi. Sırbistan’dan çıktıktan sonra Macaristan ülkesine gerildi. Gece olduğu için etrafımızı iyice seçemediğimiz bir dinlenme tesisinde durdu. Zaman çok geç olduğundan çok fazla yiyecek bir şey de kalmamıştı bu mekânda. Zaten ne olduğunu bilmediğiniz şeyi yemek de olacak şey değildi. Sadece mahdum çok acıktığından bir çorba içti. Macaristan’daki yolculuğun bir kısmı sabaha denk gelmişti. Macaristan geçildikten sonra komşusu Avusturya’ya geçildi. Macaristan sınırlarından çıkıldığında Viyana’ya da çok bir mesafe kalmamıştı zaten. Viyana’ya vardığımızda neredeyse yolculuğumuz 25 saati bulmuştu. Viyana’da inecek olan yolcular bırakıldıktan sonra 200 km uzaklıktaki Linz şehrine geçildi. Otobüsün yolculuğu Linz’den sonra da devam etti. Bundan yaklaşık olarak on beş yıl önce geçtiğimiz sıla yol(cusu)unun hali kısaca bu idi.
Bitpazarında Kant’la Karşılaşmak
Hafta sonları Avrupa’nın farklı şehirlerinde olduğu gibi Viyana ve Linz’de de bitpazarları kurulur. Rengârenk, envâi çeşit mallar sergilenir ve satışa sunulur. İnsanlar, ihtiyaçları olsun veya olmasın bazen süs, bazen de hobi olsun diye bu pazarlarda aradıklarını bulmaya çalışırlar. 2011 yılı Ekim ayında mahdumla birlikte şehrin en işlek ana caddesinde ilerlerken yolumuz şehrin meydanına kurulan bitpazarına düştü. Tuna nehrinin olduğu taraftan gelen esintiler havaya bir serinlik katarken gökteki bulutlar ise bir şemsiye gibi şehrin üzerine örtmeye devam ediyorlardı. Almanya’dan doğan ve pek çok şehre uğrayan Tuna, Linz’e de uğradıktan sonra Karadeniz’e dökülmek üzere yoluna devam etmektedir. Nehrin bu yakasında bitpazarı kurulmuş diğer yakasında ise Lunapark açılmıştı.
Bitpazarlarındaki ürünler o kadar çeşitlidir ki buna bir de zaman zaman kitaplar eşlik etmektedir. Avusturya’daki kitapçılara değinmeden önce bitpazarına düşmüş kitaplara yer vermek istedik. Bitpazarından Gustav Freitag’ın die Ahnen/Atalar ve E Duhring Logik und Wissenschaftstheori kitaplarını satın aldım. Pazardaki gezinti devam ederken insanlar artık bir taraftan eşyalarını toplamaya başlamışlardı. Bu arada tezgâhının üzerinde kitapları dizmiş olan bir satıcı gözümüze çarptı. Pazarcı, Kant’ın bütün eserlerinin yer aldığı ve on ciltten oluşan bir takımı satışa sunuyordu. On ciltten oluşan takım için istediği fiyat ise 150 Euro idi. Ayrıca tezgâhta Schopenhauer’in bütün eserlerinin yer aldığı bir takım kitap daha bulunuyordu ki, onun için de istediği fiyat aynı idi. Ancak her iki kitabı da maalesef alamadım. Özellikle Kant’ın kitaplarını almaktan vazgeçmemizin nedeni istenen fiyat değil bilakis kitapları taşımanın zorluğu ve havaalanında bagajın ağır gelmesinden dolayı idi. Diğer bir sebep ise, artık kitapların dijital nüshalarına ulaşabilmek idi. Almak isteyip de alamadığım kitaplardan biri de bu oldu. Bitpazarından Michael Haberlandt’ın (ö. 1940) Haupt-Literaturen des Orients/Doğu’nun Temel Eserleri (1902) adlı çalışması bitpazarından aldığım başka bir kitap idi.
Linz, 2009 Avrupa Kültür Başkenti
Yukarı Avusturya eyaletinin başkenti olan ve içinden Tuna’nın geçtiği Linz şehri, 2009 Avrupa Kültür Başkenti olarak da kayıtlara geçmiştir. Ünlü astronom ve matematikçi Johannes Kepler’in 1612-1626 yılları arasında kaldığı ev yanında 36. Senfoni’yi “Linz Senfonisi” diye yazan Wolfgang Amadeus Mozart’ın kaldığı ev ve şair Rilke’nin bir yıl kadar devam ettiği lise de Linz’de bulunan gezilecek mekânlardır. Linz’deki üniversitenin adı Johannes Kepler Üniversitesi’dir. Son olarak, gerek Linz’de gerekse Viyana’da eski kitap satan Antiquariat/antikacı dükkânları olduğunu hatırlatmakta yarar vardır.
