1. Anasayfa
  2. Edebiyat

“Baba Ben Burada Okuyacağım”

“Baba Ben Burada Okuyacağım”
0

( Zile’den Kırklareli’ye)

Yıl 1983.

Anadolu’nun sakin bir köyünde baba oğul birlikte sınav sonuç belgesini inceliyorlar.

Baba “Kırıkkale Sağlık Meslek Lisesi “ diye okurken oğlu ısrarla:

“Hayır, baba burada Kırklareli 60. Yıl Sağlık Meslek Lisesi” diye yazıyor diyordu.

Baba da aslında ilk şaşkınlıktan sonra oğlu gibi görmeye ve okumaya başlamıştı ama bu onun hiç işine gelmiyor, O ısrarla sonuçta Kırıkkale Sağlık Meslek Lisesi bilgisini okumak istiyordu.

Bu sonuç belgesinde yazan “Kırklareli 60. Yıl Sağlık Meslek Lisesi “ babanın çok ağrına gidiyordu.

Kırıkkale karayoluyla köylerine o zaman 6 saat, Kırklareli ise 20 saatti.

14 yaşındaki bir çocuk 20 saatlik mesafeye nasıl gönderilebilirdi.

Önce elindeki tek alternatif Ankara Ulus Maliye Meslek Lisesi mülakatını denemeye karar verdi.

Çünkü Kırklareli, çok ama çok uzaktı.

Üstelik bir tanıdık, dost ya da arkadaş yoktu.

Ankara’ya gittiler.

Yazılı sınavda çok iyi puan alan oğlu bir kez de mülakatta ter döktü.

Mülakat tam anlamıyla o zamanki ülkeye yakışan bir mülakattı.

Kurul çocuğunun elini açtırdı.

Eller nasırlıydı.

Beyaz değildi.

‘Neden nasırlı’ diye sordular.

‘Köylüyüm, tarlamızda çalışıyorum’ cevabı verdi çocuk.

Köyden geldiğini öğrenince daha fazla soru sorma gereği duymadılar.

Çocuk anlamıştı o zaman bu mülakatın ne demek olduğunu.

Zaten sınava giriş belgesinde “Maliyeci çocuğu mudur? “ sorusuna “H” şıkkını işaretlemişlerdi.

Maliye Meslek Lisesine giremeyince tek alternatif “Kırklareli 60. Yıl Sağlık Meslek Lisesi” Devlet Parasız Yatılı okulu olarak duruyordu.

Baba, oğluna ortaokulu okuduğu köylerine 12 km mesafedeki ilçede okumayı teklif etti.

Oğul düşündü.

3 yıl okuduğu ortaokulda yaşadığı zorlukları anımsadı.

Kışın tuttukları tek odalı evde babaannesiyle birlikte kalıyorlardı.

Her gün ilçenin bir başından diğerine yürüyordu.

Babasının durumunu bildiği için bisiklet isteyememişti.

Babaanne bazı sebeplerle gelemediği durumlarda kendi işini kendi yapmaya çalışmıştı.

Bir keresinde çay yaptı.

Şeker zannettiği şeyi çayına kattı.

Ama bir türlü şeker karışmıyordu çaya.

Herhâlde bu şeker bozulmuş olmalı diye düşündü.

O kattığı şeyin şeker değil nişasta olduğunu daha sonra babaannesinden öğrendi.

Her Cuma öğleyin okulda kalır, yemeği aperatif şeylerle geçiştirirdi.

Aslında köyünde bitirdiği ilkokuldan sonrada Devlet Parasız Yatılı Okulu olan Tokat Gaziosmanpaşa Lisesi’ni kazanmıştı.

Ama 12 Eylül öncesi terör olayları sebebiyle babası o okula göndermemişti.

Nerden bilebilirdi 12 Eylül de terörün bir anda bıçak kesilir gibi sona ereceğini.

Babasını teklifi liseyi bir 3 yıl daha aynı şekilde ilçede okuması idi.

Hiç düşünmeden reddetti.

 “Hayır, baba ben Kırklareli’ne gitmek istiyorum, biliyorsun bu okuldan mezun olur olmaz 18 yaşında “Sağlık Memuru” olarak devlet memurluğuna başlıyorsun babacığım” dedi.

Baba oğlunun bu kararlı durumu karşısında itiraz edemedi.

Hani oğlu haksız da sayılmazdı.

Ortaokulda çocuğunun hangi şartlarda okuduğunu çok iyi biliyordu.

Zor da olsa karar verildi.

Hazırlıklar yapıldı.

Anneyle, babaanneyle, yengeyle, amcalarla, kardeşlerle ve köylüleriyle vedalaşıldı.

2 adet aslında küçük gibi, ama 14 yaşındaki çocuğa göre büyük valizi vardı.

Yola çıkıldı.

16 saat İstanbul, 4 saatte Kırklareli 20 saatlik bir otobüs yolculuğu onları bekliyordu.

Yolda baba sık sık duygulanıyor, bazen ağlıyor ama oğluna belli etmemeye çalışıyordu.

Ama oğlu her şeyin farkındaydı.

Gitmek zorundaydılar.

Önce İstanbul’a geldiler.

Baba oğul dayılarının kızına bir gün misafir oldular.

Anadolu otogarından, Avrupa otogarına geçtiler.

Baba bir kez daha duygulanmıştı.

14 yaşındaki çocuk 2 valizle İstanbul trafiğinde Avrupa otogarından Anadolu otogarına tek başına nasıl geçecekti.

Kırklareli’ne vardılar, okulu buldular.

Okul yetkilileri onları sıcak karşıladı.

Okula kayıt şartlarını anlattılar.

Sözleşme imzalanacak, çocuk 4 yıl yatılı okuyacak, tüm masrafları devlet tarafından karşılanacak, mezun olunca derhal sağlık memuru olarak ataması yapılacak, 4 yıl mecburi hizmet yapacaktı.

Bu kurallara uyulmaması durumunda imzalanacak olan senetteki 142.000 Lira faiziyle birlikte babadan tahsil edilecekti.

Baba şartları dikkatle dinledi.

Oğluna baktı.

Oğlu “kabul et baba senin yüzünü kara çıkarmam merak etme “ anlamında kafasını salladı.

Baba kabul etti.

Senedi imzaladı.

Bunun üzerine idareciler babaya bir liste verdiler.

Listedekileri çarşıdan almasını ve okulda ilk yemek için öğle yemeği saatinde okulda olmasını istediler.

Pijama, havlu, şort, forma, diş fırçası, macunu vs. liste uzayıp gidiyordu.

İlk defa geldikleri şehirde çarşıya çıktılar.

Listede yazanları aldılar ve belirtilen saatte okula döndüler.

Oğul, baba ve kendisi için 2 yemek aldı.

Tabldotu ilk defa görüyordu.

Mönü kuru fasulye, pirinç pilavı ve üzüm kompostosundan oluşuyordu.

Yemeği yediler.

Üst sınıftan bir öğrenci yüksek sesle yemek duasına davet etti herkesi.

Herkes bir gürültüyle ayağa kalktı.

Öğrenci yüksek sesle:

”Tanrımıza hamdolsun, milletimiz var olsun, afiyet olsun” diye dua etti baba oğul tekrar ettiler.

Okul yeniydi.

Devlet hastanesinin hemen yanında şehrin kıyısındaydı.

Geniş bir bahçesi, kapalı spor salonu, dershane ve yatakhanelerin olduğu 3 bloktan oluşuyordu.

Yemekten sonra önceden belirlenmiş olan yatakhaneye çıktılar.

Dolabına eşyaları yerleştirdiler.

Baba biraz rahatlamıştı.

Çünkü idareciler çok iyi davranmış, güven vermişti, 200’e yakın çocuk vardı, her şey yeni ve tertemizdi.

Oğlu için çok iyi bir eğitim verileceğini anlamıştı.

Zaman hızla geçiyor babanın gitme zamanı yaklaşıyordu.

Okuldan çarşıya geçtiler.

Şehrin meşhur çay bahçelerinden en büyüğünde çınarın altında bir şeyler içtiler.

Sonra birlikte Kırklareli otogarına gittiler.

Bilet alındı.

Otobüs saati gelmişti.

Ayrılık zamanı yaklaşınca baba gözyaşları içinde oğluna döndü ve kararlı bir şekilde:

“Oğlum ben ayrılığa dayanamam, seni burada bırakamam, haydi beraber gidelim; ilçede, Zile’de liseyi okursun” dedi.

Oğlun önünden film kareleri gibi bir anda özellikle son 4 ayda yaşadıkları ve tüm ortaokul dönemi geçti.

Biraz daha beklerse olabilecekleri düşündü, ne yapması gerektiğine karar verdi.

Babasının elini aldı, öptü, kucakladı ve “baba benim burada okumam lazım, kalmam lazım, hakkını helal et, hayırlı yolculuklar, herkese selam söyle, ben 4 ay sonra 15 tatilde gelirim” dedi ve ayrıldı.

Koşar adımlarla babasından uzaklaştı.

Hiç arkasına bakmadı.

Bakamadı.

Baksaydı belki de kendisi de dayanamayacaktı.

Öyle hızlı yürüyordu ki okula bir anda gelmişti.

Yatakhaneye çıktı, yatağa kapandı ve ağladı.

Baba bir heykel gibi kalmıştı.

Oğlunun bu çevik hareketleri karşısında ne yapacağını bilememişti.

Gözlerinden yaşlar dökülüyordu.

Bir anda muavinin sesiyle irkildi.

-”14 numara senin mi ağabey, otobüs kalkıyor” dedi muavin.

Baba başını evet anlamında salladı.

Çünkü konuşamıyordu.

Muavin alışıktı böyle görüntülere, babanın bagajını aldı ve otobüse buyur etti.

Baba yol boyunca, oğul da yatakhanede bir süre ağladılar.

Oğul geceleri, baba ise özellikle yemeklerde oğlunu görmeyince bir süre daha ağladılar ama giderek bu ağlamalar azaldı.

İnsan bu, nelere alışmıyor ki!

Alışmaz mı insan…

 

1969’da Tokat’ta doğdu. İlkokulu Çeltek Köyü İlkokulu'nda, Ortaokulu Zile'de tamamladı. Sağlık Meslek Lisesi'nin iki yılını Kırklareli, son iki yılını da Konya'da okuyarak 1987 yılında mezun oldu. 1993’de S.Ü. İlahiyat Fakültesi’ni, 1996’da Konya Sağlık Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. 1997-2000 yıllarında Yüksek Lisansını İslam Mezhepleri Tarihi alanında “İslam Düşünce Tarihinde İlk Akılcılar: Mutezile” teziyle tamamladı. 2017’de başladığı Kelam Anabilim dalındaki “Kelam İlminde Yenilik Arayışları ve M. Şerefeddin Yaltkaya’nın İctimai Kelam Projesi” başlıklı doktora çalışmasını 2023'de tamamladı ve Kelam alanında doktor oldu. 1987-1996 yıllarında Sağlık Bakanlığı, 1996-2015 yıllarında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda çalıştı. 2015-2019 yıllarında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Konya ve Afyonkarahisar İl Müdürlüğü görevlerini ifa etti. 2019’dan beri Selçuk Üniversitesi’nde çalışıyor. 2019-2021 Yılları arasında Engelli Öğrenci Birimi koordinatörlüğü yaptı. Haziran 2023 tarihinden itibaren ise S.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Nasreddin Hoca Uygulamalı Ana Okulu Müdürlüğü görevini yürütüyor. Yazarımızın birçok eseri bulunmaktadır. Türk Aleviliği” (2006), “Aile Huzur ve Mutluluğu için 9 S” (2013’), “Anadolu Aleviliği” (2013), “Akıl” (2016), “Bilge Kral Aliya’nın Camisi” (2018) adlı kitapları bunlar arasındadır. İngilizce ve Arapça bilen yazar evli ve 3 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir