Ah/sen doğarken!
İlk ve son defa “güldüm” ben
Şah çekilen mat tenimden
Kefen biçildi kahkaha çiçeklerime
İnci çiçeği dişlerinde
Açarken hüznün bahtı
Tomurcuklar dudak büktü katmerime
Tebessümüne devredip tahtı
Mim goncana evrildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Güzelliğe vurulu tek mühürdüm ben
Son peygamber çiçeğinden alırken
Semalar semavi rengini
Çan çiçeği gibi kaldırıldı hükmüm
Bir ezan çiçeğiyle verildi “sela”m
Yalnız sanaydı gayrı salât-ü selâm
Gülhatmi sevabından devşirip bengini
İki kürek kemiğinle çevrildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Cennet bahçelerinden söküldüm ben
Atıldım ayak altının çukurlarına
Bastığın toprakta şimdi sürgünlerim
Cezirlerin Ah/med! feryadıyla
Çekildi sularım Save gibi
Ayın karanlık yüzünün fer/yâdıyla
Bakıp bakıp Bedir yüzüne
Ravza-i Mutahhara’nda dirildim Efendim!
Ahsen doğarken!
Gazel gazel, yaprak yaprak döküldüm ben
Seninle açılırken baharlar tam ortasından
Bembeyaz sayfalara nisan nisan
Sonbaharlar kelepçeledi ellerimi
Ebul Kasım’a verildi adım adım künyem
Ey Eşref-i Mahlûkat üstü Eşref-i İnsan!
Yeşermem için tufana verdiler de âlemi
Yalnız senin terinden derildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Çiçekler, kuşlar kadar özgürdüm ben
Bir saksı ve bir kafesle
Ha/kir, ha/pis şimdi köklerim ve göklerim
Ben toprak oldum sen âbıhayat
Bozuldum teyemmüm misali bir abdestle
Hafifçe yuvarlandım, hep, senin yüzünden
Kara sevda gözlerinden
Düştüm ayağına devrildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Son defa güldür güldürdüm ben
Şanını aşağı akmakla alan şelale gibi
Döküldüm “gök yüzün”den yer yüzüme
Baştan ayağa… Bedeninde kalıp kalıp
Namını Lafza-i Celal’den alan Lale gibi
Şanını sadece sana benzetilmekten alıp
Yüzümü yüzünle, yüzüne yüzümden
Katmer katmer gül/dürdüm Efendim!
Ah/sen doğarken!
Hem alevlendim hem de söndürüldüm ben
Gonca dudaklarının arasından
Gülpembe nefesinle üflene püflene
Hayatın kırmızısı bulaştı yanaklarıma
Âlemlerin yaratılış sebebinden
Hem de kefenin rengi düştü üstüme
Mahlukâtın alnının, yüzünün en akından
Âlâ çalan ak teninle giydirildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Güzelliğinden dilenen özürdüm ben
Sen naatıydın Ümmül Kurâ’nın
Medine’nin ve Medeniyet-i Kuran’ın
Dört dörtlüğün yön verirken sekiz yöne
Yedi kıtada okudu destanını semalar
Katmer katmer girdabında döne döne
Sendin çiçek gibi, gül gibi, şiir gibi
Ben “nesrin”e sürüldüm Efendim!
Ah/sen doğarken!
Gül dalında bülbüldüm ben
Semalar bir nazar boncuğunda
Kat kat dürülüp takılırken yakana
Geçti gül üstüne gül koklama devri
Cemaline tutulurken Küsuf, Husûf, Yusuf
Bir tek yüzünde muradına erdi gözün seyri
Tam “Senden güzelini görür müyüm?” derken
Sidretü’l Münteha’dan döndürüldüm Efendim!
Ah/sen doğarken!
En son vasiyetimi yazarken görüldüm ben
Kisra sarayımdan çöken 14 sütuna
Son arzum sadece ellerinde açılmak
Deryadilinden cümleye saçılmaktı
Güle kıyam adın, güle kıyamadın
Gonca gonca kopyalandım gözyaşından
Ruh’undan asıla asıla geçip rosadan posadan
Yüzsuyu hürmetinden süzdürüldüm Efendim!
Ah/sen doğarken!
Hepten kül hiçten küldüm ben
Açarken İbrahim nârının en nadide gülü
Döndü aşkın makamı Halil’den Habib’ine
Şükran ile karşıladı doğumunu ebcet
Hamd düştü adından harflerin terkibine
Baharlar gün sayısını devşirdi
Kutlu adının sayı değerinden
Ben haram ve hürmet köküne indirildim Efendim!
Ah/sen doğarken
Bir daha ölmemek üzere öldüm ben
Mevlidinle salı verildi pazartesime
Yine mevlit okutuldu ruhuma aynı gün
Salıverildim pazartesinden
Hira kirpiklerinden aldım “oku!”nu
Hilal kaşının ihtişamı yaya bıraktı “ger çek”leri
Vurdum vuruldum Rebiül Evvel’de tam onikiden
Bir “bitiş”in terkin(d)e “bin dirildim” Efendim!
Ah/sen doğarken!
Güzelliğinle bir tutuldum ben
Oysa ki bir tek tutulmuşluk vardı gayrı
O da gül yüzüneydi
Bir naaş ve tohum misali
Gömüldüm gözlerinin karasına
Hem uğur getirdin güle
Hem de uğurladın güle güle!
“Saye”nde iki cihana sevdirildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Sana benzetilmekle avutuldum ben
Ah sen nerde ben nerde…
Şemailini arar şimdi bütün çiçekler
Açmak için tek bir yerde, tek bir verde
Ellerine verildi kaderim kamer gibi
Bölündüm ikiye kâh “sağ”dım kâh “sol”dum
Davetin Safâ’sı, Arafat’ın Veda Hutbesi
Nefes alış verişinde gezdirildim Efendim!
Ah/sen doğarken!
Kemalât zirvesinde dikensiz güldüm ben
610’da çıktım seninle kutlu yolculuğa
Geride bıraktın beni Mekke’den hicretinle
Yatağındaki Âli kokunda sakladım hüzünü
Teslim ettim gül emaneti El Emin’e, en Emin’e
Musab’la tanıttım Yesrib’e Medeni yüzünü
Baharım Veda tepelerinde karşıladı güzünü
Bir “hoşça kalış” sırrına erdirildim Efendim!
