1. Anasayfa
  2. Düşünce

Ailede Mutsuzluğun Nedenleri 3

Ailede Mutsuzluğun Nedenleri 3
0

Sorumsuzluk

Sorumluluk ailenin cennet tohumudur.

Evlilik sevgiyle başlar sorumlulukla devam eder. Evlendikten sonra aşka ne oluyor, diyorlar. Aşk, sevgi bitiyor mu birbirini arzulayan insanların birliktelikleri gerçekleşince?

Aslında bu sorunun cevabını ararken sevgiye ve aşka yüklenen misyonları göz önünde bulundurmamız gerekir. Aşık iki insan evli değilken onun sevgisini, hoşnutluğunu kazanmak için birtakım bedeller ödemesi gerektiğini bilir. Onun hoşlandıklarını yapar, sevmediği şeylerden kaçınır. Yani kendini kabullendirmek için birtakım fedakarlıklarda bulunur.

Fedakârlık nedir? Kişinin karşısındaki için kendisinin hoşlandığı, arzuladığı birtakım şeylerden karşıdaki için vazgeçmesidir. Feda ve kâr iki kavram. Kendimizi feda ederek elde edeceğimiz bir kazançtır sevdiğimiz. Onu dikkate almaktır. Ona tahammül edebilmektir.

Bu kısa girişten sonra işin aslına geçebiliriz. Bizim toplumda sahip olma kültürü ilişkileri olumsuz etkileyen önemli bir husustur. Bir zaman sevgili dönemi yaşayan bireylerin eş olma sürecinde parmaklarına taktıkları halka bir nevi kölelik veya sahip olma prangası olarak algılanır.

Yani evlilik sanki uzun bir süre üzerinde çalıştığımız bir işin ödülü olarak görülüyor. Artık sahip olunmuştur ve üzerinde çalışılmaya gerek yoktur.

Sevgi tohum, evlilik fidandır.

Fidanın korunması ise sulama, gübreleme, güneş, zararlı haşerelerden koruma gibi birçok sorumluluğu da beraberinde getirir. Bundan anlayacağımız şey ise; evlilikle birlikte sevginin daha çok korunmaya ihtiyacı olduğudur.

Evli bireylerin artık eskisi gibi kendilerini sevdikleri için fedakârlık yapmak zorunda hissetmemeleri yeni yeşermeye yüz tutmuş fidanın solmasına neden olur.

Evlilikte sorumluluğun ne kadar önemli olduğunu ilk insanların cennete konuluşunda görebiliriz. Hz. Havva ve Hz. Adem’den oluşan birliktelik dünyanın ilk ailesiydi. Cennette onlara her şey serbesttir. Ancak Allah’ın onlara kesin olarak yasakladığı bir şey vardır. Birlikteliğin cennette devam etmesi için bu yasağa uymaları gerekmektedir.

“Ey Adem, sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz.” Araf/19

Evlilik cennettir ancak yasak olanlara yaklaşmamakla…

O halde evlilikte yasak ağaç nedir? Tefsirlerde, İsrailiyat’ta birçok meyve ağacı sayılmaktadır. Elma ve incir ağırlık kazanmaktadır. Ancak kitabın dili, açıklanmasını uygun görmediği konularda genelde metafor kullanmaktadır. Ben burada yasak ağaçla ilk insanlara sosyal yaşamda ilk temel ilke olarak sorumluluğu öğrettiği kanaatindeyim.

Yasak ağaçla insanlara dikkat etmeleri gereken unsurlar olduğu vurgulanmaktadır.

İhlal edilmemesi gereken unsurlar ihlal edilirse cennet birden cehenneme dönecektir. Âdem ile Havva sorumluluklarını ihlal ederek bulundukları cennet mekânı kaybettiler.

Peki günümüzdeki ailelerde yasak ağaçlar nelerdir?

Yani aile cennetini cehenneme çevirecek, sevgi unsurlarını nefrete dönüştürecek, duygu, düşünce ve eylemler nelerdir.?

Her şeyden önce ekonomik yeterliliği sağlayacak gelir kaynağına sahip olunması sorumluluğun ilk adımıdır. Şiddetli geçimsizliğin büyük ölçüde nedeni ekonomik açmazdır. İsraf kültürünü sonraya bırakmak şartıyla asgari bir geçim standardına sahip olunması gerekmektedir.

Sevgi faturaları ödeyemez.

Sevgi ev kirasını veremez.

Sevgi mutfak masraflarını karşılayamaz.

Sevgi eğitim giderlerine çözüm olamaz.

Bunları çoğaltabiliriz. Ancak kısaca şunu söylemekte fayda vardır; erkek, baba ve koca olarak evin bu giderlerini birinci dereceden karşılayacak bir sorumluluk bilincine sahip olmalıdır. Aksi taktirde sevgi fidanı her geçen gün solarak evi kurumuş bir çiçeğe dönüştürür.

Bir anne evin sorumluluğunu taşıyacak bir olgunluğu göstermediği zaman ailede sorunlar baş göstermeye başlayacaktır.

Sorumsuzluk sorunların en temel kaynağıdır.

Kadın ve erkeğin çalıştığı ailelerde ise erkek genlerinde taşıdığı erkek egemen anlayışı, empati ve anlayış erdemine feda ederek evin iç sorumluluğunda eşinin yanında olabilmelidir.

Ailede yapmamamız gerekenleri yapmak da yapmamız gerekenleri yapmamak kadar büyük bir sorumsuzluk örneğidir.

Her şeyden önce eşler birbirine karşı sadakat göstermekle sorumludur. İhanet büyük bir sorumsuzluktur.

Eşlerin duygularını değersizleştiren yaklaşım aileyi cehenneme çeviren ihlal edilmiş yasak ağaçtır. Onun sevgisini, ilgisini, adanmışlığını yok sayarak başka birinin sevgisine göz kırpmak itibar suikastıdır. İtibarına suikast düzenlediğimiz birinin sevgisine talip olduğumuzu söylemek ise büyük bir ahlaksızlıktır. Hem sevdiğimizi söyleyeceğiz hem de ona ihanet edeceğiz.

Evlilikten sonra sadakat duygusunu kaybeden sözde sevgi yüklü bir yürek aslında birlikteliği gönül eğlendirmek olarak algılayan ergen bir kişiliktir.

Sorumluluk bilincini test etmediğimiz insanı hayatınıza almayın. Veya gönlünü yol geçen hanına çeviren birinin sevgi sözlerine itibar etmeyin. Bir gün mutlaka siz de o handan çıkartılırsınız.

Sorumluluk, kömürü elmasa çeviren kızgın bir ateştir.

Evlilikten sonra kömür olarak kalanlarla yani ailenin, eşinin sorumluluğunu kaldıracak olgunlukta olmayanlar evin en büyük huzursuzluğudur.

Kaliteli bir insan üstlendiği sorumlulukların farkında olabilen ve onların yükünü kaldırabilendir.

Eşler birbirine karşı duygusal, ekonomik, cinsel açıdan sorumludur.

Duyguları tatmin edilmeyen insan huzursuzdur. Hep içinde bir boşluk hissederek kendisini eksik görür. Bunun için mutlaka eşler birbirinin yüreğine dokunarak o boşluğu gidermelidir.

Ekonomik açıdan ailenin belli bir gelirinin olması kaçınılmazdır. Bu ciddi bir sorumluluktur. Ancak bu sorumluluk kadar önemli olan bir diğer sorumluluk ailenin ekonomik iklimini sarsacak şiddetli israf dalgalarına karşı önlem almaktır. Gelir gider dengesini korumak bir israfkırandır.

Eşler bu konuda birbirine ve ailenin gelirine karşı sorumluluğu kaybettiğinde savurganlığın huzur bozucu rüzgârını çok çabuk hissedecektir. Marka takıntısı, lüks yaşam travması, “Ellerde var da biz de niye yok?” hasedi, “Biz bunlara layık değil miyiz?” basitliği ve daha birçok husus aileyi şiddetli geçimsizlik bataklığına sürükleyecektir.

Eşlerin birbirine cinsel açıdan mutlu, sağlıklı bir etkileşim ortamı, imkânı sunması da sorumluluğun en önemli unsurlarındandır. Kontrol edilemeyen duygulardan birisi olan cinselliğin ihmal edilmesi, soğuk davranılması durumunda sadakatin zedelenmesine kapı aralanmış olur. Eşinin meşru cinsel arzularına karşı isteksiz davranılması halinde, ihmal edilen eş cinsel travma yaşayarak sağlıklı iletişim gücünü kaybeder.

Eşler birbirinden beklentilerini açık yüreklilikle dile getirebilmelidir.

Farkında olmadığımız bir konudan dolayı yargılanmak doğru değildir. Her insanın sevgiyi hissetmesi veya hissettirmesi farklıdır. Kendi algımıza göre yaklaştığımızda karşımızdakinin hissedemediğimiz duygusunu ihmal etmiş olabiliriz.

Birisi sadece güzel sözler söylenmesinden mutlu olurken diğeri yatakta tatmin olunmaktan ve tatmin etmekten mutlu olur.

Meşru birliktelikte utanma duygusu olmaz.

Yatak odası eşlerin mahrem alanıdır ve birbirine karşı olabildiğince açık olunmalıdır. Meşru istekler dikkate alınmalıdır. Bir arkadaşım anlatıyordu.

Birgün sabah kalktığımızda babamın suratı asık, morali bozuktu. Anneme öfkesini bağırarak dile getiriyordu. “Bu gece melekler sabaha kadar lanet etti! Lanet kadın!” babamın bu sözlerinin anlamını büyüdüğümde okuduğum bir hadiste buldum. “Bir erkek karsını yatağa çağırır da karısı gelmez ve erkek ona dargın olarak gecelerse melekler o kadına sabaha kadar lanet eder.” (Buhari/Bedul Halk-7 Müslim/Nikah 122 Ebu Davud/Nikah 40)

Aslında bu rivayeti kadının o anlık psikolojik bir tepkisi olarak değil de bir alışkanlık, davranış biçimi olarak cinsel isteksizliğine bir vurgu olarak anlayabiliriz.

Cinsel duygusu tatmin edilmeyen eş duygusunu kontrol yetisini kaybederek asabi bir şekilde sabahlar. Belki de sabaha kadar uykusuz kalır. Haram helal hassasiyeti olmayan birisi de duygusunu tatmin edecek farklı bir mecraya yönelerek sadakat zırhının hasar almasına neden olur.

Sadakatsiz bir eş ne kadar suçluysa onu o işe sevk eden kişi de aynı oranda suçludur. Bir hayra vesile olan onu işleyen gibi sevap alırken bir şerre vesile olan da o şeri işleyen gibi günah alır.

Sorumluğunu kaybettiğimiz bir aile cehennemin fokurdadığı bir coğrafyadır.

 

1966 yılında Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Mersin’de tamamladı. Mersin İmam Lisesinden 1986, Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 1992 yılında mezun oldu. Çeşitli illerde öğretmenlik yaptı. Halen Ankara Kahramankazan’da görevine devam etmektedir. 27 yıldır öğretmenlik yapmaktadır. Çeşitli dergi, gazete ve ders kitaplarında hikâyeleri, şiirleri ve makaleleri yayınlanmıştır. İmam Hatip 8 ve 11 sınıfların Kur'an’ı Kerim ders kitaplarının yazarı. Aile ve sokak çocukları ile ilgili dernek kurdu pek çok yerde seminerler verdi. Radyo ve televizyon programları yaptı.  Mersinde Dil Edebiyat Derneğinde, Kahramankazan’da yazarlık dersleri verdi, genç yazar ve şairler yetiştirerek, Genç Kalemler isminde Edebiyat dergisi çıkardı. Kabirde ilk Gece kitabıyla Türkiye geneline ulaşarak kalbine dokunduğu bir okuyucu kitlesine kavuştu, 55 baskı yaptı. Kitabın Arapça ve İngilizceye çevirileri yapılmaktadır. Eserleri: Aile Eğitimi; Özgürleştiren Disiplin, Anne Babamı İyi Seç, Kutsal Metinlerden Günümüze Cinsel Hayat Romanları; Kabirde İlk Gece (55. Baskı), Sırat Köprüsünde Heyecan, Cehennem yolcuları, Cennet Yolcuları, Aşkın Öncüsü Hz Muhammed, 15 Temmuz Milli Direniş Öyküsü, Şeytanın Oyunu, İlk Aşk Âdem İle Havva Öykü kitapları; Melekler Ölmesin, Ölümsüz Arkadaşlık Bahar ile Gül, İmdaaaat Babam Sigara İçiyor. Dini Kitapları; Şeytanın Tuzakları, Namaz Neslinin Deklarasyonu, Cennetin Rövanşı, “Allah İlk Öğretmenim, Ölüm Sonrası Yürüyüş, Zülfikar, Aşka Adanmış Hayat Hz Ali, Allah Kimleri Sever Kimleri Sevmez, Anne Bana Dinimi Anlat, Bilinç İnşası, Müslüman Gencin Yaşam İlkeleri. Şiir Kitapları; Eşsiz Sevgiliye (Esmaul Hüsna), Sevgiliye Gözyaşları, Kardeşlik Ülkesi Çocuk Romanlar: Çiçek Kız Meryem Dilek Yıldızı, Çiçek Kız Meryem Barış’ın uçurtması Gençlik Romanları; Gizemli Yolculuk Macera başlıyor, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Selahaddin Eyyubi, Şapkalı Çocuğun Maceraları Kamp Heyecanı Öykülerle Aile İçi Davranış Eğitimi: Yusuf ve Zeynep Öğreniyor Serisi (10 Kitap) Masal Kitapları: Masal Serisi (28 Kitap) Seyit Ahmet Uzun’un yayınlanmaya hazır, “İtikadi ve İktisadi Yozlaşma Karşısında Hz. Şuayb” “Sessiz Haykırış” “Aşk Yarası" “Biraz Hüzün Biraz Tebessüm İşte Hayat” “Doğmamış Çocuktan Mektuplar” adlı çalışmaları bulunmaktadır. Masal Terapisti olarak çocukların hayal gücünü geliştirerek onları hayata daha aksiyoner ve katılımcı bir kişilikle hazırlamaya çalışmaktadır. Özgün ve kendi kültürümüzü yansıtarak yazdığı yaklaşık beş yüz civarında masalda bu konuları işlemeye çalıştı. fecabook.com/ seyitahmetuzun ınstegram/seyitahmetuzun twitter/seyitahmetuzun

Yazarın Profili

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz üye olun ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir